Your browser doesn’t support HTML5 audio
فَيَأْتِيَهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Fe ye’tîyehum bagteten ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne).
(201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- (azab) onlara gelir de
- فَيَأْتِيَهُمْ
- ا ت ي
- ansızın
- بَغْتَةً
- ب غ ت
- onlar
- وَهُمْ
- hiç
- لَا
- farkında olmazlar
- يَشْعُرُونَ
- ش ع ر
- Diyanet İşleri Başkanlığı: (201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar.
- Diyanet Vakfı: İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): o azap kendilerine ansızın hiç farkında olmadıkları bir anda gelecektir,
- Elmalılı Hamdi Yazır: İşte bu (azab) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.
- Ali Fikri Yavuz: İşte, bu azab, hiç farkında değillerken, ansızın kendilerine gelecektir.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Ki geliversin de kendilerine ansızın, hiç farkında değillerken
- Fizilal-il Kuran: O azapla hiç farkında olmadıkları bir sırada, ansızın yüzyüze gelirler.
- Hasan Basri Çantay: İşte bu (azab) onlara, kendileri de farkında olmayarak, ansızın gelecekdir.
- İbni Kesir: O da kendilerine apansız, haberleri olmadan geliverir.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Artık (o azap) onlara hiç farkedemez bir haldeler iken ansızın geliverir.
- Tefhim-ul Kuran: Artık o (azab), kendileri şuurunda olmadan onlara apansız gelecektir.
Resim yüklenemedi.