Your browser doesn’t support HTML5 audio
فَأَخْرَجْنَٰهُم مِّن جَنَّٰتٍ وَعُيُونٍ
Fe ahracnâhum min cennâtin ve uyûn(uyûnin).
(57-58) Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- böylece biz onları çıkardık
- فَأَخْرَجْنَاهُمْ
- خ ر ج
- -den
- مِنْ
- bahçeler(in)-
- جَنَّاتٍ
- ج ن ن
- ve çeşmeler(inden)
- وَعُيُونٍ
- ع ي ن
- Diyanet İşleri Başkanlığı: (57-58) Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık.
- Diyanet Vakfı: (57-58) Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, hazinelerden ve değerli bir yerden çıkardık.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Böylece Biz onları bahçelerden, pınarlardan,
- Elmalılı Hamdi Yazır: Ama (sonunda) biz, onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden, pınarlardan,
- Ali Fikri Yavuz: Böylece Firavun’u ve kavmini çıkardık bostanlardan, pınarlardan;
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Bu suretle bunları bostanlardan, pınarlardan
- Fizilal-il Kuran: Böylece biz, Firavun ve soydaşlarını bahçelerden ve pınar başlarından çıkardık.
- Hasan Basri Çantay: (57-58) Bu suretle onları bostanlardan, akar sulardan, hazînelerden ve şerefli makam (lar) dan çıkardık.
- İbni Kesir: Fakat Biz, onları bahçelerden ve pınar başlarından çıkardık.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Cenâb-ı Hak da buyuruyor ki: «Artık biz onları bostanlardan, ırmaklardan çıkardık.»
- Tefhim-ul Kuran: Böylelikle biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık;
Resim yüklenemedi.