Your browser doesn’t support HTML5 audio
فَأَلْقَىٰهَا فَإِذَا هِىَ حَيَّةٌ تَسْعَىٰ
Fe elkâhâ fe izâ hiye hayyetun tes’â.
Mûsâ da onu attı. Bir de ne görsün o, hızla akan bir yılan olmuş!
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- onu attı
- فَأَلْقَاهَا
- ل ق ي
- (bir de ne görsün)
- فَإِذَا
- o
- هِيَ
- kocaman bir yılan
- حَيَّةٌ
- ح ي ي
- koşan
- تَسْعَىٰ
- س ع ي
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Mûsâ da onu attı. Bir de ne görsün o, hızla akan bir yılan olmuş!
- Diyanet Vakfı: Onu hemen yere attı. Bir de ne görsün, hızla sürünen bir yılan değil mi!
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Bıraktı onu, bir de ne görsün o, bir yılan olmuş koşuyor!
- Elmalılı Hamdi Yazır: Musa da onu bıraktı, bir de ne görsün! o bir yılan olmuş koşuyor.
- Ali Fikri Yavuz: Mûsa da onu bıraktı, bir de ne görsün! O bir yılan olmuş koşuyor.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Bıraktı ne baksın o bir yılan olmuş koşuyor
- Fizilal-il Kuran: Musa değneği yere atıverdi. Birde ne görsün! Ansızın sürünen bir yılan oluvermiş!
- Hasan Basri Çantay: O da bunu bırakdı. Bir de ne görsün: Koşub duran bir yılan (olmuş) dur o!
- İbni Kesir: O da bıraktı. Bir de ne görsün; o, hemen koşan bir yılan oluvermiş.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Hemen bırakıverdi, o derhal koşar bir yılan kesildi.
- Tefhim-ul Kuran: Böylece, o da onu attı; (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan (oluvermiş).
Resim yüklenemedi.