Your browser doesn’t support HTML5 audio
لِنُرِيَكَ مِنْ ءَايَٰتِنَا ٱلْكُبْرَى
Li nuriyeke min âyâtinel kubrâ.
(22-23) “Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın.”
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- sana göstermek için
- لِنُرِيَكَ
- ر ا ي
- bazılarını
- مِنْ
- mu’cizelerimizden
- ايَاتِنَا
- ا ي ي
- en büyük
- الْكُبْرَى
- ك ب ر
- Diyanet İşleri Başkanlığı: (22-23) “Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın.”
- Diyanet Vakfı: Ta ki, sana, (böylece) en büyük âyetlerimizden bazılarını gösterelim.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Sana en büyük mucizelerimizden bir kısmını gösterelim diye.
- Elmalılı Hamdi Yazır: «Bunları sana en büyük mucizelerimizden (bir kısmını) gösterelim diye yaptık.»
- Ali Fikri Yavuz: Bunları, sana en büyük mucizelerimizden (bir kısmını) gösterelim diye yaptık.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): ki sana en büyük âyetlerimizden gösterelim
- Fizilal-il Kuran: Böylece sana birkaç büyük mucizemizi göstermek istedik.
- Hasan Basri Çantay: «Tâki sana en büyük âyetlerimizden (birini daha) gösterelim».
- İbni Kesir: Bununla sana daha büyük mucizelerimizi gösterelim.
- Ömer Nasuhi Bilmen: «Tâ ki, sana en büyük âyetlerimizden gösterelim.»
- Tefhim-ul Kuran: «Öyleki, sana büyük mucizelerimizden (birini) göstermiş olalım.»
Resim yüklenemedi.