Your browser doesn’t support HTML5 audio
لَمَجْمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَٰتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
Le mecmûûne ilâ mîkâti yevmin ma’lûm(ma’lûmin).
(49-50) De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka belli bir günün belli bir vaktinde toplanacaklardır.”
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- mutlaka toplanacaklardır
- لَمَجْمُوعُونَ
- ج م ع
- için
- إِلَىٰ
- buluşma vakti
- مِيقَاتِ
- و ق ت
- bir günün
- يَوْمٍ
- ي و م
- belli
- مَعْلُومٍ
- ع ل م
- Diyanet İşleri Başkanlığı: (49-50) De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka belli bir günün belli bir vaktinde toplanacaklardır.”
- Diyanet Vakfı: Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır!
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): belli bir günün belli bir vaktinde mutlaka toplanacaklardır!»
- Elmalılı Hamdi Yazır: «Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır.»
- Ali Fikri Yavuz: Belirli bir günün muayyen vaktinde çaresiz toplanacaklardır.”
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Lâbüd cem´ olunacaklar mikatına ma´lûm bir günün
- Fizilal-il Kuran: Belirlenmiş bir günün randevusunda bir araya getirileceklerdir.
- Hasan Basri Çantay: ma´lûm bir günün muayyen vaktında behemehal toplanacaklardır».
- İbni Kesir: Belli bir günün belli bir vaktinde mutlaka toplanacaklardır.
- Ömer Nasuhi Bilmen: (48-50) «Ve bizlerin evvelce geçmiş atalarımız da mı?» De ki: «Şüphe yok evvelkiler de, sonrakiler de,». «Elbette malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanılmış (olacaklardır).»
- Tefhim-ul Kuran: «Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır.»
Resim yüklenemedi.