Sâffât 1:
(1-4) Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır.
Sâffât 2:
(1-4) Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır.
Sâffât 3:
(1-4) Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır.
Sâffât 4:
(1-4) Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır.
Sâffât 5:
O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Doğuların da (Batıların da) Rabbidir.
Sâffât 6:
Biz, en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık.
Sâffât 7:
Onu itaatten çıkan her şeytandan koruduk.
Sâffât 8:
(8-9) Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır.
Sâffât 9:
(8-9) Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır.
Sâffât 10:
Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler (ve yok eder).
Sâffât 11:
(Ey Muhammed!) Şimdi sen onlara sor: “Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa yarattığımız diğer şeyleri yaratmak mı?" Şüphesiz biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık.
Sâffât 12:
Hayır, sen (onların hâline) şaştın, onlar ise alay ediyorlar.
Sâffât 13:
Kendilerine öğüt verildiği zaman öğüt almıyorlar.
Sâffât 14:
Bir mucize gördükleri zaman onu alaya alıyorlar.
Sâffât 15:
(Dediler ki:) “Bu bir büyüden başka bir şey değildir.”
Sâffât 16:
“Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi tekrar diriltileceğiz?”
Sâffât 17:
“Önceden gelip geçmiş atalarımız da mı?”
Sâffât 18:
De ki: “Evet, hem de siz aşağılanmış kimseler olarak (diriltileceksiniz).”
Sâffât 19:
O ancak şiddetli bir sesten ibarettir. Bir de bakarsın ki onlar (diriltilmiş hazır) beklemektedirler.
Sâffât 20:
Şöyle diyecekler: “Vay başımıza gelene! Bu beklenen ceza günüdür.”
Sâffât 21:
Onlara, “İşte bu, yalanlamakta olduğunuz hüküm ve ayırım günüdür” denilir.
Sâffât 22:
(22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.”
Sâffât 23:
(22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.”
Sâffât 24:
(22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.”
Sâffât 25:
Onlara, “Ne diye yardımlaşmıyorsunuz?” denir.
Sâffât 26:
Hayır, onlar bugün teslim olmuş kimselerdir.
Sâffât 27:
Birbirlerine yönelip sorarlar (çekişirler).
Sâffât 28:
Şöyle derler: “Siz bize sağdan gelirdiniz. Bize haktan yana görünürdünüz.”
Sâffât 29:
Diğerleri de onlara şöyle derler: “Hayır, siz zaten mü’min kimseler değildiniz.”
Sâffât 30:
“Bizim, sizin üzerinizde hiçbir hâkimiyetimiz yoktu. Hatta siz azgın bir kavimdiniz.”
Sâffât 31:
“Artık Rabbimizin sözü (azap) bizim hakkımızda gerçekleşti. Biz onu mutlaka tadacağız.”
Sâffât 32:
“Evet, biz sizi saptırdık. Çünkü biz de sapkın kimselerdik.”
Sâffât 102:
Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi.
Sâffât 103:
(103-104) Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!”
Sâffât 104:
(103-104) Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!”
Sâffât 105:
“Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.”
Sâffât 137:
(137-138) Şüphesiz sizler (yolculuklarınız sırasında) sabah akşam onların (harap olmuş) yurtlarına uğrayıp duruyorsunuz. Hâlâ düşünmeyecek misiniz?
Sâffât 138:
(137-138) Şüphesiz sizler (yolculuklarınız sırasında) sabah akşam onların (harap olmuş) yurtlarına uğrayıp duruyorsunuz. Hâlâ düşünmeyecek misiniz?
Sâffât 156:
Yoksa sizin apaçık bir deliliniz mi var?
Sâffât 157:
Eğer doğru söyleyen kimseler iseniz getirin (bu delili içeren) kitabınızı!
Sâffât 158:
Allah ile cinler arasında da nesep bağı kurdular. Oysa cinler de kendilerinin Allah’ın huzuruna getirileceklerini bilirler.
Sâffât 159:
Allah, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir.
Sâffât 160:
Ancak Allah’ın ihlâslı kulları bunlar gibi değildir.
Sâffât 161:
(161-163) (Ey müşrikler!) Ne siz ve ne de taptıklarınız, cehenneme gireceklerden başkasını kandırıp Allah’ın yolundan saptırabilirsiniz.
Sâffât 162:
(161-163) (Ey müşrikler!) Ne siz ve ne de taptıklarınız, cehenneme gireceklerden başkasını kandırıp Allah’ın yolundan saptırabilirsiniz.
Sâffât 163:
(161-163) (Ey müşrikler!) Ne siz ve ne de taptıklarınız, cehenneme gireceklerden başkasını kandırıp Allah’ın yolundan saptırabilirsiniz.
Sâffât 164:
(Melekler derler ki:) “Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır.”
Sâffât 165:
“Şüphesiz biz (orada) saf duranlarız.”
Sâffât 166:
“Şüphesiz biz (Allah’ı) tespih edip yüceltenleriz.”
Sâffât 167:
(167-169) Müşrikler) şunu da söylüyorlardı: “Eğer yanımızda öncekilere verilen kitaplardan bir kitap olsaydı, elbette biz ihlâslı kullar olurduk.”
Sâffât 168:
(167-169) Müşrikler) şunu da söylüyorlardı: “Eğer yanımızda öncekilere verilen kitaplardan bir kitap olsaydı, elbette biz ihlâslı kullar olurduk.”
Sâffât 169:
(167-169) Müşrikler) şunu da söylüyorlardı: “Eğer yanımızda öncekilere verilen kitaplardan bir kitap olsaydı, elbette biz ihlâslı kullar olurduk.”
Sâffât 170:
Fakat (kitap gelince) onu inkâr ettiler. Yakında (sonlarının ne olacağını) bilecekler.
Sâffât 171:
Andolsun, peygamber olarak gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmişti: