Mâide Suresi Türkçe Meali
Mâide 1:
Ey iman edenler; akidleri yerine getirin. Siz, ihramlı iken avlanmayı helal görmeksizin; size bildirilecekler müstesna, hayvanlar size helal kılınmıştır. Muhakkak ki Allah, dilediğini hükmeder.
Mâide 2:
Ey iman edenler; Allah´ın nişanelerine, haram olan aya, hediye olan kurbanlığa, gerdanlıklı hayvanlara ve Rabblarından nimet, rıza taleb ederek Beyt´ül Haram´a gelenlere hürmetsizlik etmeyin. İhramdan çıkınca avlanın. Sizi Mescid-i Haram´dan alıkoydukları için bir kavme olan kininiz, siz haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın. Günah işlemek ve aşırı gitmek üzerinde yardımlaşmayın. Allah´tan sakının, muhakkak ki Allah´ın cezası şiddetlidir.
Mâide 3:
Ölü, kan, domuz eti, Allah´tan başkası adına boğazlananlar, boğularak, vurularak, yuvarlanarak veya sürüklenerek ölen, yırtıcı hayvan tarafından parçalananlar, canları çıkmadan evvel kestiğiniz müstesna, dikili taşlar üzerine kesilenler ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılınmıştır. Bunlar fasıklıktır. Bugün, küfredenler sizin dininizden ümitlerini kesmişlerdir. Öyleyse onlardan korkmayın da Ben´den korkun. Bugün, dininizi kemale erdirdim, üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslamiyeti beğendim. Her kim ki açlıktan darda kalırsa günaha kaymaksızın (bunlardan yemeğe mecbur olursa) muhakkak ki, Allah Gafur´dur, Rahim´dir.
Mâide 4:
Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: Size bütün iyi ve temizler helal kılındı. Allah´ın size öğrettiği ile alıştırıp öğrettiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yeyin ve üzerine Allah´ın adını anın. Ve Allah´tan sakının, muhakkak ki Allah; hesabı çabuk görendir.
Mâide 5:
Bugün, size, iyi ve temiz olanlar helal kılındı. Kitab verilmiş olanların yemeği size helaldir, sizin yemeğiniz de onlara helaldir. Mü´min kadınlardan iffetli olanlar ve sizden önce kitab verilenlerdenb iffetli kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın ve mehirlerini verdiğinizde size helaldir. Kim de imanı inkar ederse; yaptıkları boşa gitmiştir ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardandır.
Mâide 6:
Ey iman edenler; namaza kalktığınız zaman; yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın, başınıza meshedin ve topuklarınıza kadar ayaklarınızı da (yıkayın) . Eğer cünüb iseniz; hemen temizlenin. Eğer hasta olmuşsanız veya seferde iseniz; yahut heladan gelmişseniz veya kadınlara yaklaşmış da su bulamamışsanız; temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yüzlerinizi ve ellerinizi onunla meshedin. Allah, size zorluk vermek istemez. Lakin sizi temizlemek, üzerinizde olan nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.
Mâide 7:
Ve Allah´ın üzerinizdeki nimetini; işittik, itaat ettik, dediğinizde sizi onunla bağlamış olduğu misakını anın. Allah´tan sakının. Muhakkak ki Allah; kalblerdekini bilir.
Mâide 8:
Ey iman edenler; adaleti gözeten şahidler olun. Ve bir topluluğa karşı olan kininiz sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Adalet edin. Bu, takvaya daha yakındır. Ve Allah´tan korkun. Muhakkak ki Allah; işlediklerinizden haberdardır.
Mâide 9:
Allah; iman edenlere ve salih amel işleyenlere, mağfiret ve büyük bir ecir vaadetmiştir.
Mâide 10:
Küfür edenler ve ayetlerimizi tekzib edenler, işte onlar, cehennem yaranıdırlar.
Mâide 11:
Ey iman edenler; Allah´ın üzerinize olan nimetini hatırlayın. Hani bir kavim, size el uzatmağa kalkmıştı da, onların ellerini üzerinizden geri çekmişti. Allah´tan sakının. Ve mü´minler, Allah´a tevekkül etsinler.
Mâide 12:
And olsun ki, Allah İsrailoğullarından söz almıştı. Biz, onlardan oniki temsilci seçtik. Allah demişti ki: Muhakkak ki Ben, sizinleyim; namaz kılar, zekat verir, peygamberlerime inanır, onlara yardım ederseniz, Allah´a güzel bir borç verirseniz; andolsun ki sizin kötülüklerinizi örterim. Ve andolsun ki sizi, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyarım. Bundan sonra sizden her kim de küfrederse; şüphesiz doğru yoldan sapmış olur.
Mâide 13:
Ahidlerini bozmalarından ötürü onlara la´net ettik, kalblerini de katılaştırdık. Onlar, kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar. Kendilerine öğretilenlerin bir kısmını unuttular. İçlerinden pek azı müstesna daima hainliklerini görürsün. Sen; onları affet ve geç. Muhakkak Allah; ihsan edenleri sever.
Mâide 14:
Biz, hristiyanız diyenlerden de söz aldık. Onlar da kendilerine öğretilenlerin bir kısmını unuttular. Bu yüzden kıyamete kadar aralarına kin ve düşmanlık saldık. Allah; yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.
Mâide 15:
Ey Ehl-i Kitab; size peygamberimiz gelmiştir, kitabtan gizleyip durduğunuzun çoğunu size açıkça anlatır ve çoğundan da geçiverir. Gerçekten size Allah´tan bir nur ve apaçık bir kitab gelmiştir.
Mâide 16:
Allah onunla, rızasını gözetenleri selamet yollarına iletir. İzniyle onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve doğru yola iletir.
Mâide 17:
Andolsun ki, Allah; ancak Meryem oğlu Mesih´tir, diyenler kafir olmuşlardır. De ki: Eğer, Meryem oğlu Mesih´i anasını ve yeryüzünde olanların hepsini helak etmek isterse; kim, Allah´a karşı koyabilir? Göklerin, yerin ve arasındakilerin mülkü Allah´ındır. Dilediğini yaratır. Ve Allah, her şeye Kadir´dir.
Mâide 18:
Yahudiler ve hristiyanlar dediler ki: Biz; Allah´ın oğulları ve sevgilileriyiz. De ki: Öyleyse günahınızdan dolayı size neden azab ediyor? Hayır, siz O´nun yarattığı insanlarsınız. Dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkü Allah´ındır. Dönüş de O´nadır.
Mâide 19:
Ey Ehl-i Kitab, Peygamberlerin arası kesildiği bir dönemde, gerçekten size peygamberimiz gelmiştir. Gerçekleri açıklıyor ki; bize müjdeci ve uyarıcı gelmedi, demeyesiniz ve o, size gerçekten müjdeci ve uyarıcı olarak gelmiştir. Ve Allah; her şeye Kadir´dir.
Mâide 20:
Hani, Musa kavmine demişti ki: Ey kavmim; Allah´ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizden peygamberler yetiştirmiş ve size saltanatlar ihsan etmişti. Dünyalarda kimseye vermediğini size vermişti.
Mâide 21:
Ey kavmim; Allah´ın size yazdığı mukaddes yere girin ve ardınıza dönmeyin, yoksa hüsrana uğrayanlardan olursunuz.
Mâide 22:
Demişlerdi ki: Ey Musa; orada gerçekten zorba bir kavim var. Onlar oradan çıkmadıkça biz katiyyen oraya girmeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa biz de gireriz.
Mâide 23:
Korkanlar arasında bulunan, Allah´ın nimetine erdirdiği iki adam demişlerdi ki: Onların üstlerine kapıdan yürüyün, oraya girerseniz; muhakkak siz, galiblersiniz. Şayet mü´minlerseniz; Allah´a tevekkül edin.
Mâide 24:
Demişlerdi ki: Ey Musa; onalr orada oldukça, ebediyyen oraya girmeyiz. Git, sen ve Rabbın savaşın. Biz, burada oturanlardanız.
Mâide 25:
Demişti ki: Rabbım; ben, ancak kendime ve kardeşime sahibim. Artık bizimle fasıklar güruhunun arasını ayır.
Mâide 26:
Buyurmuştur ki: Orası onlara kırk yıl haram edildi. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Artık sen fasıklar güruhu için tasalanma.
Mâide 27:
Onlara Adem´in iki oğlunun kıssasını doğru olarak anlat. Hani ikisi birer kurban sunmuşlardı da; birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. O: Andolsun seni öldüreceğim, deyince, (kardeşi) : Allah, ancak müttakilerden kabul eder, demişti.
Mâide 28:
Beni öldürmek için elini bana uzatırsan; ben, seni öldürmek için elimi sana uzatmam. Muhakkak ki ben; alemlerin Rabbı olan Allah´tan korkarım.
Mâide 29:
Dilerim ki sen; benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. Zalimlerin cezası da budur.
Mâide 30:
Bunun üzerine kardeşini öldürmekte nefsine uydu ve onu öldürdü de hüsrana uğrayanlardan oldu.
Mâide 31:
Sonra Allah; kardeşinin ölüsünü nasıl gömeceğini göstermek için, ona yeri eşeleyen bir karga gösterdi. Yazıklar olsun bana, bu karga gibi bile olmaktna aciz kaldım da kardeşimin ölüsünü örtemedim, dedi. Pişmanlık duyanlardan oldu.
Mâide 32:
Bundan dolayı İsrailoğullarının üzerine yazdık ki: Her kim, bir nefsi bir nefse veya yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmadan öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de, onu diri bırakırsa sanki bütün insanları diriltmiş gibidir. Andolsun ki; onlara, peygamberlerimiz apaçık delillerle geldiler. Bundan sonra da onlardan bir çoğu gerçekten taşkınlık edenlerdir.
Mâide 33:
Allah ve Rasulü ile savaşanların ve yeryüzünde fesada koşanların cezası; ancak öldürülmek, asılmak, çaprazvari el ve ayakları kesilmek veya yerlerinden sürülmektir. Bu, onlara dünyada rüzvaylıktır. Onlara ahirette de büyük bir azab vardır.
Mâide 34:
Yalnız kendilerine gücünüz yetmeden önce tevbe edenler müstesnadır. Biliniz ki, Allah; Gafur´dur, Rahim´dir.
Mâide 35:
Ey iman edenler; Allah´tan korkun ve O´na yaklaşmak için vesile arayın. O´nun yolunda cihad edin ki, felaha eresiniz.
Mâide 36:
Muhakkak ki yeryüzündeki bütün şeyler ve onların bir katı daha kafirlerin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için onu fidye olarak verseler; onlardan kabul olunmaz ve onlara elim bir azab vardır.
Mâide 37:
Ateşten çıkmak isterler, ama oradan çıkacak değillerdir. Ve onlar için sürekli bir azab vardır.
Mâide 38:
Hırsız erkek ve hırsız kadının yaptıklarına karşılık Allah tarafından bir ceza olarak; ellerini kesin. Ve Allah; Aziz´dir, Hakim´dir.
Mâide 39:
Kim de zulmettikten sonra tevbe eder, düzelirse; muhakkak ki Allah, onun tevbesini kabul eder. Gerçekten Allah; Gafur´dur, Rahim´dir.
Mâide 40:
Bilmez misin ki, göklerin ve yeryüzünün mülkü Allah´ındır. Dilediğine azab eder, dilediğini bağışlar. Ve Allah; her şeye Kadir´dir.
Mâide 41:
Ey peygamber; ağızlarıyla inandık dedikleri halde kalbleriyle inanmayanlardan, yahudi olanlardan, yalan kulak verenler ve sana gelmeyen başka bir kavmin sözünü dnleyenlerden küfre koşanlar, sen, üzmesin. Sözlerin yerlerini değiştirirler de; size bu verilirse alın, verilmezse kaçının, derler. Allah, kimin de fitneye düşmesini isterse; onun için senin Allah´a karşı hiçbir şeye gücün yetmez. İşte onlar; Allah´ın kalblerini temizlemek istemediği kimselerdir. Dünyada rüsvaylık, onlaradır. Ve onlar için ahirette, büyük bir azab vardır.
Mâide 42:
Yalan kulak verici, haramı yiyicidirler. Sana gelirlerse; ister aralarında hükmet, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen; sana hiçbir zarar veremezler. Şayet hükmedersen de; aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah; adil olanları sever.
Mâide 43:
Nasıl seni hakem tayin ediyorlar? Halbuki Tevrat yanlarındadır. Onda Allah´ın hükmü vardır. Hem bundan sonra yüz çevirirler. Onlar inanıcı değillerdir.
Mâide 44:
Doğrusu Tevrat´ı Biz indirdik. Onda hidayet ve nur vardır. Kendilerini Allah´a teslim etmiş peygamberler, yahudi olanlara onunla, Rabb´a kul olanlarla bilginler de Allah´ın kitabından elde mahfuz kalanla hükmederlerdi. Ve ona şahid idiler. İnsanlardan korkmayın da Ben´den korkun. Ve ayetlerimi az bir değerle değiştirmeyin. Kim de Allah´In indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafirlerin kendileridir.
Mâide 45:
Orada onlara yazdık ki: Muhakkak cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diştir. Yaralamalara kısas vardır. Kim de hakkından vazgeçerse; o, kendisi için keffarettir. Kim Allah´ın indirdiği ile hükmetmezse; işte onlar, zalimlerin kendileridir.
Mâide 46:
Ve onların izinden Meryem oğlu İsa´yı, önündeki Tevrat´ı doğrulayıcı olarak gönderdik. Ve ona İncil´i verdik. Onda hidayet ve nur vardır. Kendinden önceki Tevrat´ı doğrulayıcı, hidayet ve müttakiler için bir öğüt olarak.
Mâide 47:
İncil ehli, Allah´ın onda indirdikleri ile hükmetsinler. Kim de Allah´ın indirdiği ile hükmetmezse; işte onlar, fasıkların kendileridir.
Mâide 48:
Sana da; kendinden önceki kitabları doğrulayıcı ve üzerlerine şahid olarak bu kitabı hak ile indirdik. Aralarında Allah´ın indirdiği ile hükmet. Sana hak gelmişken onların heveslerine uyma. Sizden her biriniz için bir yol, bir şeriat kıldık. Şayet Allah dileseydi; sizi tek bir ümmet yapardı. Lakin sizi verdiği ile denemek istedi. Öyleyse hayırda yarışın. Hepinizin dönüşü Allah´a dır. Size ayrılığa düştüğünüz şeyleri bildirecektir.
Mâide 49:
Ve aralarında Allah´ın indirdiği ile hükmet. Onların heveslerine uyma. Seni Allah´ın sana indirdiğinden vazgeçirmelerinden sakın. Eğer yüz çevirirlerse; bil ki, bir kısım günahları yüzünden Allah onları cezalandırmak istiyor. Gerçekten insanların bir çoğu fasıklardır.
Mâide 50:
Cahiliyet hükmünü mü istiyorlar? Ama yakın getiren bir kavim için Allah´tan daha iyi hüküm veren kimdir?
Mâide 51:
Ey iman edenler, yahudi ve hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim ki, onları dost edinirse; o da, onlardandır. Şüphesiz ki Allah, zalimler güruhunu hidayete erdirmez.
Mâide 52:
Kalblerinde hastalık olanların; bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz, diyerek onlara koşuştuklarını görürsün. Olur ki, Allah, fetih verir veya katından bir emir getirir de onlar, içlerinde gizlediklerinden dolayı pişman olurlar.
Mâide 53:
Aman edenler derler ki: Sizinle beraber olduklarına bütün güçleriyle Allah´a yemin edenler bunlar mıdır? Amelleri boşa gitmiş ve hüsrana uğrayanlardan olmuşlardır.
Mâide 54:
Ey iman edenler; içinizden her kim, dininden dönerse; Allah´ın sevdiği ve onların da O´nu sevdikleri, mü´minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı zorlu bir kavim getirir. Allah yolunda cihad ederler, hiç bir yerenin yermesinden korkmazlar. Bu, Allah´ın bir lütfudur. O´nu dilediğine verir. Allah; Vasi´dir, Alim´dir.
Mâide 55:
Sizin dostunuz yalnız Allah, O´nun Rasulü ve namaz kılan, zekat veren, rüku edenlerdir.
Mâide 56:
Her kim ki Allah´ı, peygamberini ve mü´minleri dost edinirse; muhakkak ki galig gelecek olanlar Allah´ın taraftarlarıdır.
Mâide 57:
Ey iman edenler; sizden önce kendilerine kitab verilenlerden dininizi alay ve eğlenceye alanları ve kafirleri dost edinmeyin. Eğer mü´min iseniz; Allah´tan korkun.
Mâide 58:
Birbirinizi namaza çağırdığınızda; onu alay ve eğlenceye alırlar. Bu, onların gerçekten kabul edemez bir topluluk olmalarındandır.
Mâide 59:
De ki: Ey Ehl-i Kitab; bizden hoşlanmayışınız, ancak Allah´a, bize indirilene ve daha önce indirilenlere inanmamızdan ve sizin bir çoğunuzun da fasık kimseler olmanızdandır.
Mâide 60:
De ki: Allah katında bundan daha kötü bir cezanın bulunduğunu size haber vereyim mi? O kimse ki; Allah ona la´net etmiş, aleyhine gazab etmiş ve onlardan maymunlar, domuzlar ve Tağut´a kullar kılmıştır. İşte onlar; yer bakımından en kötü ve doğru yoldan en çok sapmış olanlardır.
Mâide 61:
Size geldiklerinde; iman ettik, derler. Halbuki onlar, küfür ile girmişler ve onlar yine onunla çıkmışlardır. Ve Allah; gizlemekte olduklarını çok daha iyi bilir.
Mâide 62:
Onlardan bir çoğunu görürsün ki; günaha, haksızlığa ve haram yemeye koşuşurlar. İşledikleri şey; gerçekten ne kötüdür.
Mâide 63:
Rabb´a kul olanlar ve bilginler; onları günah söylemelerinden ve haram yemelerinden vazgeçirmeye çalışmalı değiller miydi? Yapmakta oldukları şey gerçekten ne kötü.
Mâide 64:
Yahudiler dediler ki: Allah´ın eli bağlıdır. Böyle dediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın, la´net olsun. Hayır, O´nun iki eli de açıktır, nasıl dilerse öyle infak eder. Rabbından sana indirilen; andolsun ki, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfürünü artıracaktır. Onların aralarına kıyamet gününe kadar sürecek kin ve nefret saldık. Savaş için ateşi ne zaman körükleseler; Allah, onu söndürür. Ve yeryüzünde fesada koşarlar. Allah, ise fesadçıları sevmez.
Mâide 65:
Eğer Ehl-i Kitab, iman edip de sakınsalardı; kötülüklerini örterdik ve onları Naim cennetlerine koyardık.
Mâide 66:
Eğer onlar; Tevrat´ı, İncil´i ve kendilerine Rabblarından indirilmiş olanı dosdoğru tutsalardı; muhakkak ki hem üstlerinden, hem de ayaklarının altlarından yiyeceklerdi. İçlerinden orta yolu tutan bir ümmet vardır. Onlardan bir çoğunun yapmakta oldukları şey ise ne kötüdür.
Mâide 67:
Ey Peygamber; Rabbından sana indirileni tebliğ et. Eğer yapmazsan; O´nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah; seni insanlardan korur. Muhakkak ki Allah; kafirler güruhunu hidayete erdirmez.
Mâide 68:
De ki: Ey Ehl-i Kitab; Tevrat´ı, İncil´i ve Rabbınızdan size indirileni dosdoğru tatbik etmedikçe; hiç bir şey üzerinde değilsiniz. Andolsun ki; Rabbından sana indirilen; onlardan çoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Öyleyse o kafirler güruhu için tasalanma.
Mâide 69:
Doğrusu; iman edenler, yahudi olanlar, sabiiler ve hristiyanlardan Allah´a ve ahiret gününe inananlara, salih amel işleyenlere; hiç korku yoktur. Ve onlar, üzülecek de değildir.
Mâide 70:
Andolsun ki; İsrailoğullarından ahd almış ve onlara peygamberler göndermişizdir. Ne zaman bir peygamber, onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir şeyle gelmişse; bir kısmını yalanlamışlar, bir kısmını da öldürmüşlerdi.
Mâide 71:
Bir fitne olmayacağını sandılar da körleştiler, sağırlaştılar. Sonra Allah kendilerine tevbe nasib etti. Sonra yine içlerinden bir çoğu, körleştiler ve sağırlaştılar. Allah, işlediklerini hakkıyla görücüdür.
Mâide 72:
Meryem oğlu Mesih; gerçekten Allah´ın kendisidir, diyenler andolsun ki; kafir olmuşlardır. Halbuki Mesih demiştir ki: Ey İsrailoğulları; benim de Rabbım, sizin de Rabbınız olan Allah´a kulluk edin. Zira her kim ki, Allah´a şirk koşarsa; muhakkak Allah, ona cenneti haram eder ve onun varacağı yer, ateştir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.
Mâide 73:
Allah, gerçekten üçün üçüncüsüdür, diyenler andolsun ki; kafir olmuşlardır. Halbuki hiç bri tanrı yoktur, ancak bir tek tanrı vardır. Söylediklerinden vazgeçmezlerse; onlardan kafir olanlara acıklı bir azab dokunacaktır.
Mâide 74:
Hala Allah´a tevbe edip O´ndan mağfiret dilemezler mi? Halbuki Allah; Gafur´dur, Rahim´dir.
Mâide 75:
Meryem oğlu Mesih, Peygamberden başka bir şey değildir. Ondan önce de peygamberler geçmiştir. Annesi de dosdoğru bir kadındı. İkisi de yemek yerlerdi. Onlara ayetleri nasıl açıkladığımıza bak. Sonra da bak ki; nasıl yüz çeviriyorlar.
Mâide 76:
De ki: Allah´ı bırakıp da size ne bir zarar, ne de bir fayda veremeyecek birine mi ibadet ediyorsunuz? Halbuki Allah, Semi´, Ali olanın kendisidir.
Mâide 77:
De ki: Ey Ehl-i Kitab; dininizde haksız yere haddi aşmayın, daha önce hem kendi sapmış hem de birçoğunu saptırmış ve doğru yoldan ayrılmış bir kavmin heveslerine uymayın.
Mâide 78:
İsrailoğullarından küfredenler; Davud´un ve Meryem oğlu İsa´nın diliyle la´netlenmişlerdi. Bu; isyan etmeleri ve aşırı gitmelerindendi.
Mâide 79:
Birbirlerinin yaptıkları fenalıklara engel olmuyorlardı. Yapmakta oldukları ne kötü idi.
Mâide 80:
Görürsün ki; onlardan çoğu, küfredenleri dost edinmektedirler. Nefislerinin kendileri için öne sürdüğü, ne kötüdür. Allah onlara gazab etmiştir ve azabta ebedi kalıcıdırlar.
Mâide 81:
Şayet Allah´a, Peygambere ve ona indirilene iman etmiş olsalardı; onları dost edinmezlerdi. Ne var ki, onların çoğu fasıklardır.
Mâide 82:
Andolsun ki, insanlardan, iman edenlere en şiddetli düşman olarak, yahudileri ve Allah´a şirk koşanları bulacaksın. Andolsun ki, onlardan iman edenlere sevgide en yakını da; Biz hristiyanlarız, diyenleri bulacaksın. Bunun sebebi: Onların içinde keşişler ve rahibler bulunmasından ve onların gerçekten büyüklük taslamamalarındandır.
Mâide 83:
Peygambere indirileni işittiklerinde; hakkı tanıdıklarından dolayı gözleri yaşla dolup taşar da derler ki: Rabbımız; biz, iman ettik, bizi de şahidlerle beraber yaz.
Mâide 84:
Hem, Rabbımızın bizi salihler topluluğuyla beraber bulundurmasını umarken niçin Allah´a ve bize gelen hakikate iman etmeyelim.
Mâide 85:
Allah da onları dediklerinden dolayı; altlarından ırmaklar akan cennetlerle mükafatlandırdı. Orada temelli kalacaklardır. İşte ihsan edenlerin mükafatı budur.
Mâide 86:
Küfredip de ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar, cehennem ashabıdırlar.
Mâide 87:
Ey iman edenler; Allah´ın size helal kıldığı iyi ve temiz şeyleri kendinize haram kılmayın ve haddi aşmayın. Doğrusu Allah, haddi aşanları sevmez.
Mâide 88:
Allah´ın size verdiği rızıktan helal ve temiz olarak yeyin. Sizin kendisine iman etmiş olduğunuz Allah´tan da korkun.
Mâide 89:
Allah size rasgele yeminlerinizden dolayı değil, bile bile ettiğiniz yeminlerden ötürü sorumlu tutar. Onun keffareti; ailenize yedirmekte olduğunuzun ortalamasından, on düşkünü yedirmek, yahut giydirmek veya bir köle azad etmektir. Kim de bunları bulamazsa; üç gün oruçtur. İşte bu, yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffaretidir. Yeminlerinizi tutun. Şükredersiniz diye Allah ayetlerini size işte böyle açıklar.
Mâide 90:
Ey iman edenler; içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları; ancak şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan kaçının ki, felaha eresiniz.
Mâide 91:
Şeytan; ancak içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah´ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçersiniz değil mi?
Mâide 92:
Allah´a itaat edin, Rasule itaat edin ve sakının. Yüz çevirecek olursanız, bilinki; peygamberimize düşen, yalnız açıkça tebliğ etmektir.
Mâide 93:
İman edip salih amel işleyenler, sakınırlar, inanırlar ve salih amel işlerlerse; sonra sakınır ve ihsan ederlerse; daha önce tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur. Allah, ihsan edenleri sever.
Mâide 94:
Ey iman edenler; Allah, görmeksizin kendisinden korkanları ayırdetmek için; elinizin ve mızraklarınızın ulaştığı avdan bir şeyle sizi, mutlaka dener. Bundan sonra da her kim, haddi aşarsa; ona elem verici bir azab vardır.
Mâide 95:
Ey iman edenler; siz ihramlı iken avı öldürmeyin. Sizden her kim; bile bile onu öldürürse; öldürdüğü o hayvanın benzeri bir ceza vardır ki, Ka´be´ye ulaşmış bir kurbanlık olmak üzere, buna içinizden adil iki kişi hükmedecektir. Yahut düşkünlere yemek yedirmek şeklinde keffaret veya onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki yaptığının vebalini tatmış olsun. Allah; geçmiştekileri affetmiştir. Kim de sonradan böyle yaparsa; Allah, ondan intikamını alır. Allah, Aziz´dir, İntikam sahibidir.
Mâide 96:
Deniz avı ve onu yemek; size de, yolculara da geçimlik olmak üzere helal kılınmıştır. İhramlı bulunduğunuz sürece, kara avı haram kılınmıştır. Hem, huzuruna varıp toplanacağınız Allah´tan korkun.
Mâide 97:
Allah Ka´be´yi, o haram evi insanlar için hayat ve güven kaynağı kıldı. Keza o haram olan ayı da, kurbanı da, boynu bağlı olan kurbanlıkları da. Bu, Allah´ın göklerde ve yerde olanları bildiğini ve Allah´ın gerçeten her şeyi bilici olduğunu bilmeniz içindir.
Mâide 98:
Bilin ki; Allah, gerçekten azabı pek çetin olandır. Ve Allah; gerçekten Gafur´dur, Rahim´dir.
Mâide 99:
Peygamberin vazifesi sadece tebliğdir. Allah; sizin açıkladıklarınızı da, gizlediklerinizi de bilir.
Mâide 100:
De ki: Murdarı çokluğu hoşunuza gitse de; murdarla temiz bir olmaz. Öyleyse ey akıl sahibleri; Allah´tan korkun ki kurtıuluşa eresiniz.
Mâide 101:
Ey iman edenler; size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın. Ku´ran indirilirken onları soracak olursanız, size açıklanır. Allah, bunları affetmiştir. Allah; Gafur´dur, Halim´dir.
Mâide 102:
Sizden önce bir kavim onları sormuştu da, sonra o sebeple kafirler olmuştu.
Mâide 103:
Allah; ne Bahire´den, ne Saibe´den, ne Vasile´den, ne de Ham´dan hiç birini meşru kılmamıştır. Fakat küfredenler; Allah´a karşı yalan uydurdular. Onların çoğunun ise akılları ermez.
Mâide 104:
Onlara; Allah´ın indirdiğine ve peygambere gelin, denildiği zaman; atalarımızı üstünde bulunduğumuz şey bize yeter, dediler. Ya ataları, bir şey bilmiyor ve doğru yola gitmiyorlar idiyse?
Mâide 105:
Ey iman edenler; siz kendinize bakın. Siz doğru yolda bulunursanız; sapıtmış olanalr size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah´a dır. Yapmış olduklarınızı O, size haber verecektir.
Mâide 106:
Ey iman edenler; herhangi birinize ölüm gelip çattığı zaman, vasiyet anında aranızda ya adalet sahibi iki kişiyi veya yolculuk ta başınıza ölüm musibeti gelmişse, sizden olmayan iki kişiyi şahid tutun. Onlardan şüpheleniyorsanız; namazdan sonra alıkoyarsınız da Allah´a şöyle yemin ederler; Akraba bile olsa yeminle hiç bir değeri değiştirmeyeceğiz, Allah´ın şahidliğini gizlemeyeceğiz, yoksa elbette günahkarlardan oluruz.
Mâide 107:
Şayet onların aleyhinde gerçekten bir vebale hak kazanmış oldukları ortaya çıkarsa; onların aleyhlerine hak iddia ettikleri iki kişi, bunların yerine geçer. Ve; bizim şehadetimiz onların şehadetinden daha doğrudur, biz haddi aşmadık, o takdirde biz, doğrusu zalimlerden oluruz, diye Allah´a yemin ederler.
Mâide 108:
Bu, şehadeti gereği gibi yapmalarına veya yeminden sonra yeminlerinin reddedileceğinden korkmalarına daha yakındır. Allah´tan korkun ve dinleyin. Allah fasıklar güruhunu hidayete erdirmez.
Mâide 109:
Allah, Rasulleri topladığı gün şöyle buyurur; Size ne cevab verildi? Onlar da: Bizim bir bildiğimiz yoktur, doğrusu gaybları bilen Sensin Sen, derler.
Mâide 110:
Hani Allah; Ey Meryem oğlu İsa; senin ve ananın üzerindeki nimetimi hatırla, demişti. Hani seni, Ruh´ül-Kudüs ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlar la konuşuyordun. Hani sana; kitabı, hikmeti Tevrat´ı ve İncil´i öğretmiştim. Hani sen; Benim iznimle çamurdan kuş gibi bir şey yapıyordun da içine üflüyordun ve Benim iznimle kuş oluyordu. Hani sen; anadan doğma körü ve abraşı Benim iznimle iyi ediyordun. Hani; ölüleri Benim iznimle diriltiyordun. Ve hani, İsrailoğullarını senden çekmiştim, kendilerine apaçık ayetler getirdiğin zaman içlerinden küfredenler; bu apaçık bir büyüdür, demişti.
Mâide 111:
Hani Ben Havarilere: Bana ve peygamberime iman edin, diye vahyetmiştim de; inandık, şahid ol ki biz, müslümanlarız, demişlerdi.
Mâide 112:
Hani Havariler: Ey Meryem oğlu İsa; Rabbın bize gökten bir sofra indiribilir mi? demişlerdi de, O; eğer inanmışlarsanız Allah´tan korkun, demişti.
Mâide 113:
Demişlerdi ki: İstiyorsanız ki; ondan yiyelim, kalblerimiz yatışsın ve senin bize hakikaten doğru söylediğini bilelim de biz ona şahidlerden olalım.
Mâide 114:
Meryem oğlu İsa´da: Allahım; Rabbımız, üstümüze gökten bir sofra indir ki, bizim hem öncekilerimiz, hem sonrakilerimiz için bir bayram ve Senden bir ayet olsun. Bizi rızıklandır. Sen, rızık vernlerin en hayırlısısın, diye dua etmişti.
Mâide 115:
Allah buyudu ki: Ben, onu şühesiz indireceğim. Bundan sonra da artık içinizden her kim küfrederse; onu dünyalarda hiç kimseyi azablandırmayacağım azabla azablandırırım.
Mâide 116:
Allah buyurmuştu ki: Ey meryem oğlu İsa; sen mi insanlara: Beni ve annemi Allah´tan başka iki ilah edinin, dedin? Demişti ki: Tenzih ederim Seni, hak olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer ben, onu söylemişsem; Sen, onu elbette bilirsin. Sen, benim içimde olanı bilirsin, ama ben Senin zatında olanı bilmem. Doğrusu görülmeyeni en iyi bilen Sensin, Sen.
Mâide 117:
Ben; onlara Senin bana buyuduğundan başkasını söylemedim. Rabbım ve Rabbınız olan Allah´a kulluk edin, dedim. Ben, aralarında bulunduğum sürece üzerlerine şahid idim. Beni öldürdüğünde onların murakıbı Sensin. Sen herşeye şahidsin.
Mâide 118:
Eğer onlara azab edersen; şüphesiz onlar Senin kullarındır. Şayet bağışlarsan; muhakkak ki Sensin Sen; Aziz, Hakim.
Mâide 119:
Allah buyurdu ki: Bu, doğru söyleyenlerin doğruluklarının fayda verdiği gündür. Onlara; altından ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetler vardır. Allah; onlardan hoşnud olmuştur, onlar da Allah´dan hoşnud olmuşlardır. Büyük kurtuluş işte budur.
Mâide 120:
Göklerin, yerin ve onlardaki her şeyin mülkü Allah´ındır. Ve O, her şeye Kadir´dir.
Sistemli Evden Eve Taşımacılık
Wholesale B2B Marketplaces