Nisâ 1:
Ey insanlar; sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden ve ikisinden bir çok erkek ve kadın üreten Rabbınızdan korkun. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah´dan korkun da, akrabalık bağını kesmekten sakının. Muhakkak ki Allah; sizin üzerinizde tam bir gözeticidir.
Nisâ 2:
Yetimlere mallarını verin. Temizi murdara değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü bu, büyük bir günahtır.
Nisâ 3:
Eğer yetim kızların haklarını gözetemeyeceğinizden korkarsanız; size helal olan diğer kadınlardan ikişer, üçer ve dörder olmak üzere nikahlayın. Şayet aralarında adalet yapamayacağınızdan endişe ederseniz; o zaman, bir tane. Veya sağ ellerinizin sahip oldukları. Bu adaletten sapmamanıza daha uygundur.
Nisâ 4:
Kadınların mehirlerini seve seve verin. Şayet ondan bir kısmını gönül hoşluğu ile size bağışlar iseler, onu afiyetle yiyin.
Nisâ 5:
Allah´ın sizi başına diktiği mallarınızı beyinsizlere vermeyin. Kendileribi bunların geliri ile rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel söz söyleyin.
Nisâ 6:
Öksüzleri evlenme çağına gelene kadar deneyin. O vakit kendilerinde bir olgunlaşma görürseniz; mallarını kendilerine teslim edin. Büyüyecekler de geri alacaklar diye onları israf edip de tez elden yemeyin. Zengin olan sakınsın. Fakir olan da uygun bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğinizde yanlarında şahid bulundurun. Hesab sorucu olarak Allah kafidir.
Nisâ 7:
Ana-babanın ve yakınların bıraktıklarında erkeklere bir pay vardır. Ana-babanın ve yakınların bıraktıklarında kadınlara da bir pay vardır. Bunlar; az veya çok farz kılındığı şekilde bir paydır.
Nisâ 8:
Miras taksim olunurken; yakınlar, yetimler ve miskinler de hazır bulunursa, onları da rızıklandırın. Hem de güzel söz söyleyin.
Nisâ 9:
Arkalarında küçük ve aciz çocuklar bıraktıkları takdirde, onlar için endişe edecek olanlar, haksızlıktan çekinsinler, Allah´tan sakınsınlar ve sözü de dosdoğru söylesinler.
Nisâ 10:
Yetimlerin mallarını zulmen yiyenler; karınlarına sadece ateş doldurmuş olurlar. Zaten onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir.
Nisâ 11:
Çocuklarınızın mirastaki durumu hakkında Allah, size şöyle emir buyuruyor: Erkeğe iki dişinin hissesi kadardır. Eğer kadınlar ikinin üstünde ise; bırakılan malların üçte ikisi onlarındır. Şayet kız tek ise, yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa; ana ve babadan herbirine bırakılan malın altıda biri; çocuğu olmayıp da ona ana ve babası mirasçı olduysa; üçte biri, anasınındır. Kardeşleri varsa; o vakit, altıda bir anasınındır. Bu hükümler ölenin borcu ödenip yaptığı vassiyetler yerine getirildikten sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin fayda bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. Allah´tan bir fariza olarak. Doğrusu Allah; Alim, Hakim olandır.
Nisâ 12:
Çocukları yoksa; eşlerinizin geriye bıraktıklarının yarısı, sizindir. Çocukları varsa; bıraktıklarının dörtte biri, sizindir. Bunlar; yaptıkları vasiyyet ve borç ödendikten sonradır. Çocuğunuz yoksa; sizin bıraktıklarınızın dörtte biri, eşlerinizindir. Şayet çocuğunuz varsa; bıraktıklarınızın sekizde biri, onlarındır. Ancak bu; yaptığınız vasiyyet ve borç ödendikten sonradır. Eğer miras bırakan erkek veya kadın çocuğu ve ana-babası olmayan bir kimse olur da bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa; bunlardan herbirine, altıda bir düşer. Eğer onlar bundan çoksalar; zarara uğratılmaksızın üçte birine ortak olurlar. Bunlar; yaptıkları vasiyyet ve borç ödendikten sonradır. Allah´tan bir vasiyyet olarak, Allah; Alim´dir, Halim´dir.
Nisâ 13:
İşte bunlar; Allah´ın hudududur. Kim, Allah´a ve O´nun elçisine itaat ederse; Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. İşte bu; en büyük kurtuluştur.
Nisâ 14:
Kim de Allah´a ve O´nun elçisine isyan eder de hududu aşarsa, onu da içinde temelli kalmak üzere ateşe sokar. Hor ve hakir edici bir azab vardır onun için.
Nisâ 15:
Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı, içinizden dört şahid getirin. Onlar şehadet ederlerse; ölünceye veya Allah onlara bir yol gösterinceye kadar evlerde tutun.
Nisâ 16:
Sizden fuhuş yapanların her ikisine de eziyet edin. Tevbe edip ıslah olurlarsa; artık onlardan vazgeçin. Çünkü Allah, Tevvab, Rahim olandır.
Nisâ 17:
Allah için tevbe ancak, bilmeyerek kötülük yapıp da hemen tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah, onların tevbesini kabul eder. Ve Alim, Hakim olandır.
Nisâ 18:
Kötülükleri işleyip dururken, ölüm gelip çatınca: Şimdi işte gerçekten tevbe ettim, diyenlerin ve kafir olarak ölenlerin tevbesi kabul değildir. İşte onlar için, elem verici bir azab hazırlamışızdır.
Nisâ 19:
Ey iman edenler; kadınlara zorla varis olmaya kalkmanız size helal değildir. Apaçık hayasızlık etmedikçe onlara verdiğinizden mehrin bir kısmını alıp götürmeniz için onları sıkıştırmayın, onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan boşanmıyorsanız; olabilir ki bir şey, sizin hoşunuza gitmez de Allah onu çok daha hayırlı kılar.
Nisâ 20:
Bir eşin yerine başka bir eş almak istediğiniz takdirde; öncekine yüklerle mehir vermiş olsanız bile, bir şey almayın. İftira ederek ve günaha girerek ona verdiğiniz geri alır mısınız?
Nisâ 21:
Onu nasıl alırsınız ki; birbirinize karışıp katıldınız. Ve onlar, sizden kuvvetli te´minat aldılar.
Nisâ 22:
Babalarınızın nikahladığı kadınları nikahlamayın. Geçmişte olanlar artık geçmiştir. Çünkü o, çok çirkin ve iğrenç bir şeydi. Ve o, fena adetti.
Nisâ 23:
Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anaları, gerdeğe girdiğiniz karılarınızdan evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, size haram kılındı. Eğer üvey kızlarınızın anaları ile gerdeğe girmemişseniz, onlarla evlenmenizde bir vebal yoktur. Öz oğullarınızın karıları ile evlenmeniz ve iki kızkardeşi birlikte nikahlamanız da haramdır. Geçmişte olanlar artık geçmiştir. Şüphesiz ki Allah, Gafur´dur, Rahim´dir.
Nisâ 24:
Evli kadınlarla evlenmeniz de. Sağ ellerinizin sahib oldukları müstesna. Bunlar; Allah´ın size farz kıldığı hükümlerdir. Geriye kalanları ise; zinadan kaçınıp iffetli yaşamanız şartı ile mallarınızla istemeniz size helal kılındı. Onlardan yararlandığınızın karşılığı olarak kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Kararlaştırdıktan sonra, aranızda anlaştığınız hususta size bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz ki Allah, Alim, Hakim olandır.
Nisâ 25:
Sizden; hür, inanmış kadınlarla evlenmeye güç yetiremeyen kimse, inanmış genç kızlarınızdan sağ ellerinizin sahib olduklarından (alsın) . Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Birbirinizdensiniz. Onlarla zinadan kaçınmaları, iffetli yaşamış ve gizli dost tutmamış olmaları halinde, velilerinin izniyle evlenin. Ve ma´ruf şekilde mehirlerini verin. Evlendiklerinde zina edecek olurlarsa; onlara hür kadınlara verilen cezanın yarısı verilir. Bu; içinizden, günaha girme korkusu olanlaradır. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah, Gafur´dur, Rahim´dir.
Nisâ 26:
Allah; size bilmediklerinizi açıkça bildirmek, sizden öncekilerin yollarını size göstermek ve tövbelerinizi kabul etmek ister. Allah Halim´dir, Hakim´dir.
Nisâ 27:
Allah; sizin tövbelerinizi kabul etmek ister. Şehvetlerine uyanlarda sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi isterler.
Nisâ 28:
Allah (tekliflerini) sizden hafifletmek istiyor. Ve insan, zayıf yaratılmıştır.
Nisâ 29:
Ey iman edenler; mallarınızı aranızda karşılıklı rıza ile gerçekleştirdiğiniz ticaret yolu hariç, batıl yollarla yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz ki Allah, sizin için Rahim olandır.
Nisâ 30:
Kim, zulüm ve düşmanlıkla bunu yaparsa; yakında onu cehenneme sokacağız. Bu Allah´a kolaydır.
Nisâ 31:
Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız; küçük günahlarınızı örter ve sizi şerefli bir mevkiye koyarız.
Nisâ 32:
Allah´ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri özlemeyin. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah´ın lütfundan isteyin. Muhakkak ki Allah; herşeyi bilici olandır.
Nisâ 33:
Ana-babanın ve akrabanın geriye bıraktıklarından her birine varisler kıldık. Yeminlerinizin bağladığı kimselere hisselerini verin. Muhakkak ki; Allah herşeye şahid olandır.
Nisâ 34:
Allah´ın kimini kimine üstün kılmış olması ve onların mallarından infak etmeleri sebebiyle erkekler, kadınlar üzerine hakimdirler. İyi kadınlar; itaatli olan ve Allah´ın kendilerini korumasına karşılık, kendileri de gizliyi koruyanlardır. Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, kendilerini yataklarında yalnız bırakın, (yine uslanmazlarsa) dövün, sizi itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. Muhakkak ki Allah; Aliyy ve Kebir olandır.
Nisâ 35:
Eğer aralarının açılmasından endişeye düşerseniz; erkek tarafından bir hakem, kadın tarafından bir hakem gönderin. Bunlar barıştırılmak isterlerse; Allah, onların arasını bulur. Muhakkak ki Allah; Alim, Habir olandır.
Nisâ 36:
Allah´a ibadet edin. O´na hiç bir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya da iyilik. Yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya ve sağ elinizin sahib olduklarına da. Allah, kendini beğenip böbürlenenleri elbette sevmez.
Nisâ 37:
Onlar ki; hem cimrilik ederler, hem de insanlara cimrilik tavsiye ederler ve Allah´ın kendilerine lütfundan verdiği şeyleri saklarlar. Biz, kafirler için hor ve rüsvay edici bir azab hazırladık.
Nisâ 38:
Mallarını, insanlara gösteriş için sarfeden, Allah´a ve ahiret gününe inanmayanları da Allah sevmez. Şeytan kime arkadaş olursa; o, ne kötü bir arkadaştır.
Nisâ 39:
Ne olurdu sanki onlar; Allah´a, ahiret gününe inanmış ve Allah´ın verdiği rızıklardan infak etmiş olsalardı. Allah onları çok iyi bilendir.
Nisâ 40:
Allah; şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz. Ama zerre kadar iyilik yapılsa onu kat kat artırır. Ve kendi katından büyük bir mükafaat verir.
Nisâ 41:
Her ümmetten bir şahid kıldığımız ve onlara da seni şahid getirdiğimiz zaman nice olacak?
Nisâ 42:
İşte o gün, küfredip Rasul´e asi olanlar, isterlerdi ki; yerle bir olsalardı da Allah´dan o bir sözü gizlememiş bulunsalardı.
Nisâ 43:
Ey iman edenler; sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de cünübken -yolcu olmanız müstesnagusül yapmadıkça namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz, yahut herhangi biriniz heladan gelirse veya kadınlara yaklaşıp da su bulamazsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin, yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz ki Allah; Afüvv ve Gafur olandır.
Nisâ 44:
Bakmazmısın şu kendilerine kitabdan bir pay verilmiş olanlara? Kendileri sapıklığı satın aldıkları gibi sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar.
Nisâ 45:
Allah, düşmanlarınızı daha iyi bilir. Allah, size dost olarak da yeter, yardımcı olarak da yeter.
Nisâ 46:
Yahudilerden öyleleri var ki; kelimeleri yerlerinden değiştirir ve dillerini eğip bükerek ve dine tan ederek; işittik ve karşı geldik, duy, duymaz olası ve bizi güt (raina) derler. Eğer işittik ve itaat ettik, dinle ve bizi gözet demiş olsalardı, onlar için daha iyi olurdu. İşte Allah, inkarları yüzünden onlara la´net etmiştir. Onların ancak pek azı iman eder.
Nisâ 47:
Ey kitab verilenler; Biz bir takım yüzleri silip de enselerine çevirmezden veya onları Ashab-ı Sebit´i la´netlediğimiz gib la´netlemezden önce, gelin de elinizdekini doğrulayıcı olarak indirdiğimize iman edin. Allahın emri daima yapılagelmiştir.
Nisâ 48:
Allah; kendisine ortak koşmayı bağışlamaz. Bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah´a ortak koşan kimse, hiç şüphesiz pek büyük bir günahla iftira etmiş olur.
Nisâ 49:
Bakmaz mısın şu kendilerini temize çıkaranlara? Halbuki dilediğini temize çıkaran yalnız Allah´tır. Ve kıl payı zulme uğratılmazlar.
Nisâ 50:
Bir bak; Allah´a karşı nasıl yalan uyduruyorlar? Apaçık bir günah olarak bu, yeter.
Nisâ 51:
Kendilerine kitab verilmiş olanların puta ve tağut´a inanıp, küfredenlere: Bunlar mü´minlerden daha doğru yoldadırlar, dediklerini görmedin mi?
Nisâ 52:
Allah´ın la´netlediği; işte onlardır. Allah´ın la´netlediği kişiye sen yardımcı bulamazsın.
Nisâ 53:
Yoksa onların mülkten bir payı mı var? Öyle olsaydı; onlar insanlara bir çekirdek parçası bile vermezlerdi.
Nisâ 54:
Yoksa Allah´ın bol nimetinden verdiği insanları mı çekemiyorlar? Doğrusu biz, İbrahim soyuna da kitab ve hikmet verdik. Ve onlara büyük bir nimet bahşettik.
Nisâ 55:
Onlardan bir kısmı ona inandı, bir kısmı da ondan yüz çevirdi. Çılgın ateş olarak cehennem yeter.
Nisâ 56:
Şüphesiz ki ayetlerimizi inkar edenleri yakında ateşe atacağız. Derileri piştikçe azabı duysunlar diye, derilerini değiştirip yenileyeceğiz. Allah; Aziz, Hakim olandır.
Nisâ 57:
İman edip salih amel işleyenleri; içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları koyu bir gölgeye sokacağız.
Nisâ 58:
Şüphesiz ki Allah; size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Gerçekten Allah; bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah; Semi´, Basir olandır.
Nisâ 59:
Ey iman edenler; Allah´a itaat edin. Rasule ve sizden olan emir sahiblerine itaat edin. Eğer bir şeyde çekişirseniz; Allah´a ve ahiret gününe inanmışsanız onun hallini Allah´a ve Rasulüne bırakın. Bu; hem hayırlı hem de netice itibariyle daha güzeldir.
Nisâ 60:
Sana indirilene ve senden önce inidirilenlere; inandıklarını iddia edenleri görmedin mi? Küfretmeleri emrolunmuş iken Tağut´un önünde muhakeme edilmelerini isterler. Halbuki şeytan, onları uzak bir sapıklıkla saptırmak istiyor.
Nisâ 61:
Onlara; Allah´ın indirdiğine ve peygambere gelin, denilince; münafıkların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.
Nisâ 62:
Kendi işledikleri yüzünden başlarına bir musibet geldiğinde, nasıl hemen sana geldiler de; gayemiz sadece bir iyilik etmek ve ara bulmaktan ibaret idi, diye yemin ediyorlar.
Nisâ 63:
Onlar öyle kimsler ki; kalblerindekini Allah bilir. Sen onlara aldırma da öğüt ver. Haklarında te´sirli sözler söyle.
Nisâ 64:
Biz, hiçbir peygamberi Allah´ın izniyle itaat edilmekten başka bir gaye ile göndermedik. Onlar kendilerine yazık ettikleri zaman, sana gelip Allah´tan mağfiret dileseler ve peygamberleri de onlara mağfiret dileseydi elbette Allah´ı Tevvab vd Rahim olarak bulacaklardı.
Nisâ 65:
Hayır, Rabbına andolsun ki; aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem ta´yin edip sonra haklarında verdiği hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar.
Nisâ 66:
Şayet onlara; Kendinizi feda edin, yahut memleketinizden çıkın, diye emretmiş olsaydık, pek azı müstesna bunu yapmazlardı. Kendilerine öğüt verilen şeyleri yerine getirseydiler elbette bu; haklarında çok hayırlı ve payidar olma açısından daha sağlam olurdu.
Nisâ 67:
O takdirde onlara katımızdan büyük bir mükafat verirdik.
Nisâ 68:
Ve şüphesiz onları doğru yola eriştirirdik.
Nisâ 69:
Kim, Allah´a ve peygambere itaat ederse; işte onlar, şehidler ve salihlerle birliktedirler. Ne iyi arkadaştır onlar.
Nisâ 70:
Bu büyük lütuf, Allah´tandır. Allah; her şeyi bilici olarak kafidir.
Nisâ 71:
Ey iman edenler; korunma tedbirinizi alın da silahlanarak, birlikler halinde veya toptan seferber olun.
Nisâ 72:
Aranızda pek ağır davranacak olanlar da var. Size bir musibet geldiği takdirde: Allah bana gerçekten lütfetti de onlarla beraber bulunmadım der.
Nisâ 73:
Şayet Allah´ın büyük bir nimetine mazhar olursanız; andolsun ki, sizinle bir dostluk ve tanışıklığı yokmuş gibi: Keşki onlarla beraber olsaydım da ben de büyük bir başarıya erişseydim, der.
Nisâ 74:
O halde dünya hayatını ahirete satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Allah yolunda savaşan kimse; öldürülse de, galip gelse de Biz, ona büyük bir mükafat vereceğiz.
Nisâ 75:
Siz ne oluyor da: Rabbımız, halkı zalim olan şu şehirden bizi kurtar, katından bize bir sahib gönder, bir yardımcı yolla, diyen; zavallı çocuklar, erkekler ve kadınlar uğrunda ve Allah yolunda savaşmıyorsunuz?
Nisâ 76:
İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Küfür edenler ise, Tağut yolunda harbederler. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Şüphesiz ki şeytanın hilesi zayıftır.
Nisâ 77:
Kendilerine: Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekatı verin, denilmiş olanlara bakmaz mısın? Şimdi onların üzerine savaş farz kılınınca; içlerinden bir grup Allah´tan korkar gibi, hatta daha şiddetli bir korku ile insanlardan korkuyorlar. Bunlar: Ey Rabbımız, üzerimize şu savaşı niye farz kıldın? Ne olurdu bizi yakın bir geleceğe kadar geri bırakaydın, dediler. Onlara de ki: Dünyanın geçimi azdır. Ahiret ise, müttakiler için elbet daha hayırlıdır. Ve kıl kadar haksızlığa uğratılmayacaksınız.
Nisâ 78:
Nerede olursanız olun, sağlam kaleler içinde dahi olsanız ölüm sizi bulacaktır. İman etmeyenlere bir iyilik gelirse: Bu, Allah´tandır. Bir kötülük erişirse de: Bu senin yüzündendir, derler. De ki: Hepsi Allah tarafındandır. Bunlara ne oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?
Nisâ 79:
Sana gelen her iyilik, Allah´tandır. Sana gelen her fenalık da kendindendir. Seni insanlara elçi olarak gönderdik. Buna şahid olarak Allah yeter.
Nisâ 80:
Rasüle itaat eden; Allah´a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse; Biz, seni onlara koruyucu göndermedik.
Nisâ 81:
Sana; peki, derler. Yanından ayrıldıktan sonra da içlerinden bir grup sana söylediklerini hilafına geceleyin plan kurarlar. Allah gece tasarladıklarını yazıyor. Onlara aldırış etme. Allah´a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
Nisâ 82:
Onlar hala Ku´an´ı gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah´tan başkası tarafından gelseydi, muhakkak ki içinde birbirini tutmayan bir çok şeyler bulurlardı.
Nisâ 83:
Kendilerine güven ve korkuya dair bir haber geldiğinde; onu yayarlar. Halbuki o haberi peygambere veya mü´min kumandanlara götürselerdi; onlar, ondan ne gibi netice çıkaracaklarını bilirlerdi. Eğer üzerinizde Allah´ın nimet ve rahmeti olmasaydı; pek azınız müstesna, şeytana uymuş gitmiştiniz.
Nisâ 84:
Allah yolunda savaş. Sen, ancak kendinden sorumlusun. İman edenleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah, küfredenlerin şiddet ve baskısını önler. Allah´ın kahrı da, ibret alınacak cezası da pek şiddetlidir.
Nisâ 85:
Kim, iyi işte aracılık ederse; ondan kendisine bir pay ayrılır. Kim de kötü bir şeyde aracılık yaparsa; o kötülükten kendisine bir pay vardır. Allah, her şeye hakkıyla kadir ve nazır´dır.
Nisâ 86:
Size bir selam verildiği zaman; ondan daha iyisiyle selam verin. Veya aynısıyla mukabele edin. Muhakkak ki Allah, her şeyin hesabını arayandır.
Nisâ 87:
Allah O´ndan başka ilah yoktur. Geleceğinden şüphe olmayan kıyamet günü sizi mutlaka toplayacaktır. Allah´tan daha doğru sözlü kim olabilir?
Nisâ 88:
Size ne oluyor ki; münafıklar hakkında iki fırkaya ayrıldınız? Allah, onları yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir. Allah´ın saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah´ın saptırdığı kimse için, asla yol bulamazsın.
Nisâ 89:
Kendileri küfrettikleri gibi, sizin de küfretmenizi isterler. O halde onlar, Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse; bulduğunuz yerde onları öldürün ve onlardan ne bir dost, ne de bir yardımcı edinin.
Nisâ 90:
Ancak sizinle kendileri arasında bir anlaşma bulunan bir millete sığınanlar ve sizinle savaşmaktan veya kendi milletleriyle harbetmekten bunalarak size başvuranlar müstesnadır. Allah dileseydi; onları size musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, savaşmaz ve size barış teklif ederlerse; Allah, onlara dokunmanıza izin vermez.
Nisâ 91:
Diğerlerinin de sizden ve kendi milletlerinden güvende olmayı istediklerini göreceksiniz. Fitneciliğe çağırıldıklarında ona can atarlar. Eğer sizden uzak durmazlar, barış teklif etmezler ve sizinle savaşmaktan geri durmazlarsa; onları tutun ve bulduğunuz yerde öldürün. İşte onların aleyhlerine, size apaçık ferman verdik.
Nisâ 92:
Bir mü´min´in diğer mü´mini hata dışında öldürmesi olur şey değildir. Bir mü´min´i yanlışlıkla öldürenin bir mü´min köleyi azad etmesi ve öldürülenin ailesi bağışlamadıkça ona teslim edilmiş bir diyet ödemesi gerekir. Öldürülen mü´min, düşmanınız olan bir topluluktan ise; mü´min bir köle azad etmek gerekir. Şayet sizin ile kendileri arasında andlaşma bulunan bir topluluktan ise; ailesine verilecek bir diyet ve mü´min bir köle azad etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin Allah tarafından tevbesinin kabulü için iki ay ardarda oruç tutması gerekir. Allah; Alim, Hakim olandır.
Nisâ 93:
Kim de bir mü´min´i kasden öldürüse; onun cezası içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazab etmiş, la´net etmiş ve büyük bir azab hazırlamıştır.
Nisâ 94:
Ey iman edenler; Allah yoluna koyulduğunuz zaman, iyice araştırın. Size selam verene; dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek; sen mü´min değilsin, demeyin. Allah katında çok ganimetler vardır. Önce siz de öyleydiniz ama Allah size lütfetti. Onun için iyice araştırın. Muhakkak ki Allah; yaptıklarınızdan haberdardır.
Nisâ 95:
Mü´minlerden; özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile Allah yolunda malları ve canları ile cihad edenler bir değildir. Allah; mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri derece bakımından oturanlara üstün kıldı. Bununla beraber Allah, her ikisine de güzelliği vaad etmiştir. Fakat Allah; cihad edenlere, oturanların üzerine büyük bir mükafat vermiştir.
Nisâ 96:
Kendisinden dereceler, mağfiret ve rahmet. Ve Allah; Gafur´dur, Rahim´dir.
Nisâ 97:
Melekler; nefislerine zulmedenlerin canlarını aldıkları zaman: Ne yapıyordunuz? deyince; biz yeryüzünde zayıf düşürülmek istenmiş kimselerdik, diyecekler. Melekler de: Allah´ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz? diyecekler. Onların varacakları yer, cehennemdir. Dönülecek yer olarak ne kötüdür orası.
Nisâ 98:
Ancak erkek, kadın ve çocuklardan çaresiz kalarak bir yol bulamayan zavallılar müstesnadır.
Nisâ 99:
Umulur ki Allah, onları affetsin. Ve Allah; Afüvv, Gafur olandır.
Nisâ 100:
Her kim, Allah yolunda hicret ederse; yeryüzünde bereketli yer ve genişlik bulur. Allah´a ve Rasulüne hicret ederek evinden çıkan kimseye ölüm gelirse; onun ecrini vermek Allah´a düşer. Ve Allah, Gafur´dur, Rahim´dir.
Nisâ 101:
Yeryüzünde (sefere) koyulduğunuz zaman; kafirlerin size bir fenalık yapmasından korkarsanız; namazı kısaltmanızda size bir vebal yoktur. Şüphe yok ki kafirler, sizin apaçık düşmanınızdır.
Nisâ 102:
Sen; içlerinde olup da namazlarını kıldırdığın zaman, bir kısmı seninle beraber namaza dursun ve silahlarını da alsınlar. Secdeye vardıklarında onlar arkanıza geçsinler, kılmayan öbür kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar. Tedbirli olsunlar, silahlarını alsınlar. Kafirler size ansızın bir baskın vermek için silah ve eşyanızdan gafil bulunmanızı arzu ederler. Yağmurdan zarar görecekseniz veya hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanıza bir beis yoktur. Fakat dikkatli olun. Allah; şüphesiz kafirlere horlayıcı bir azab hazırlamıştır.
Nisâ 103:
Namazı kıldıktan sonra; ayakta iken, otururken, yanlarınız üstü yatarken de Allah´ı anın. Emniyete kavuştuğunuzda; namazı dosdoğru kılın. Namaz; şüphesiz mü´minler üzerine vakitleri belli bir farz olmuştur.
Nisâ 104:
O kavmi aramakta gevşek davranmayın. Siz, acı çekiyorsanız onlar da sizin çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Halbuki siz; Allah´tan onların beklemedikleri şeyleri bekliyorsunuz. Ve Allah; Alim, Hakim olandır.
Nisâ 105:
Dosdoğrusu Biz, sana kitabı hak olarak indirdik ki insanlar arasında Allah´ın sana gösterdiği gibi hüküm veresin. Hainlerin savunucusu olma.
Nisâ 106:
Ve Allah´tan mağfiret dile. Şüphesiz ki Allah; Gafur´dur, Rahim´dir.
Nisâ 107:
Nefislerine hainlik etmiş kimseleri savunma. Allah; hainlikte direnen günahkarları sevmez.
Nisâ 108:
İnsanlardan gizlerler de Allah´tan gizlemezler. Halbuki Allah´ın razı olmayacağı sözü, geceleyin uydurup düzdükleri zaman da Allah onlarla beraberdir. Allah; yapacakları herşeyi kuşatıcıdır.
Nisâ 109:
İşte siz öyle kimselersiniz ki; dünya hayatında onları savunuyorsunuz. Ama kıyamet günü Allah´a karşı onları kim savunacak? Yahut onlara kim vekil olacak?
Nisâ 110:
Kim, bir kötülük yapar veya nefsine zulmeder de sonra Allah´dan mağfiret dilerse; Allah´ın Gafur ve Rahim olduğunu görür.
Nisâ 111:
Kim, bir günah kazanırsa; bunu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. Ve Allah; Alim, Hakim olandır.
Nisâ 112:
Kim, bir hata veya bir günah işler de sonra onu bir suçsuzun üstüne atarsa; şüphesiz iftira etmiş ve apaçık bir günah yüklenmiş olur.
Nisâ 113:
Eğer Allah´ın lütfu ve rahmeti üzerinde olmasaydı; onlardan bir takımı seni saptırmaya çalışırdı. Halbuki onlar, kendilerinden başkalarını saptıramazlar. Sana da bir zarar veremezler. Allah, sana kitabı ve hikmeti indirmiş, bilmediğini öğretmiştir. Ve Allah´ın senin üzerindeki lütfu çok büyük olmuştur.
Nisâ 114:
Onların fısıldaşmalarının bir çoğunda hayır yoktur. Ancak sadaka vermeyi, yahut ma´rufu emretmeyi ve insanların arasını düzeltmeyi emreden başka. Kim Allah´ın rızasını arayarak böyle yaparsa; Biz, ona çok büyük bir ecir vereceğiz.
Nisâ 115:
Kim, kendisine doğru yol apaçık belli olduktan sonra, peygambere karşı gelir, mü´minlerin yolundan başakasına uyup giderse; onu döndüğü yolda bırakırız. Kendisini cehenneme koyarız. Ne kötü dönüş yeridir orası.
Nisâ 116:
Elbette Allah; kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bundan başkasını dilediğine bağışlar. Kim, Allah´a şirk koşarsa; çok uzak bir dalalete düşmüş olur.
Nisâ 117:
Onu bırakıp da yalnız dişi putlara tapıyorlar. Aslında onlar, inatçı şeytandan başkasına tapmıyorlar.
Nisâ 118:
Allah; ona la´net etsin. O dedi ki: Celal´in hakkı için, kullarından muayyen bir pay alacağım.
Nisâ 119:
Onları mutlaka saptıracağım, olmayacak kuruntulara boğacağım. Onlara emredeceğim; davarların kulaklarını yaracaklar, emredeceğim; Allah´ın yaratışını değiştirecekler. Allah´ı bırakıp şeytanı dost edinen kimse; şüphesiz açıktan açığa kayba uğramıştır.
Nisâ 120:
Şeytan onlara vaad ediyor, kuruntulara düşürüyor. Şeytanın kendilerine vaad ettikleri, aldatmaktan başka birşey değildir.
Nisâ 121:
Onların varacağı yer, cehennemdir. Oradan kaçacak yer de bulamayacaklardır.
Nisâ 122:
İman edip salih ameller işleyenlere gelince; Biz, onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. İşte Allah´ın gerçek vaadi. Allah´dan daha doğru sözlü kim olabilir?
Nisâ 123:
Ne sizin kuruntunuzla, ne de kitab ehli olanların kuruntularıyladır. Kim, kötü iş yaparsa; cezasını görür. Ve kendisine Allah´tan başka ne bir dost bulabilir, ne de bir yardımcı.
Nisâ 124:
Erkek veya kadın her kim ki; mü´min olarak salih amel işlerse cennete girer. Ve kendilerine zerre kadar zulmedilmez.
Nisâ 125:
İhsan ederek kendini Allah´a teslim eden ve İbrahim´in dinine uymuş olandan daha güzel din sahibi kim olabilir? Allah İbrahim´i dost edinmiştir.
Nisâ 126:
Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah´ındır. Allah; her şeyi kuşatıcı olandır.
Nisâ 127:
Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: Onlara dair fetvayı size Allah veriyor. Kendilerine yazılmış olanı vermediğiniz ve nikahlamayı istemediğiniz yetim kızlar hakkında, mağdur çocuklar hakkında ve yetimlere insafla bakmanız hakkında kitabda sizlere okunan ayetler var. Hayır olarak ne yaparsanız, şüphesiz Allah, onu bilicidir.
Nisâ 128:
Eğer kadın; kocasının serkeşliğinden veya yüz çevirmesinden endişe ederse; anlaşma yoluyla aralarını bulmalarında kendileri için bir günah yoktur. Anlaşmak daha hayırlıdır. Nefisler kıskançlığa meyyaldir. Eğer iyi davranır ve sakınırsanız; Allah işlediklerinizden haberdardır.
Nisâ 129:
Ne kadar isteseniz; yine de kadınlar arasında adalet yapamazsınız. Bari bir tarafa tamamen meyletmeyin ki; öbürünü askıdaymış gibi bırakmayasınız. Eğer arayı düzeltir ve haksızlıktan sakınırsanız; şüphesiz ki Allah; Gafur, Rahim olandır.
Nisâ 130:
Eğer ayrılırlarsa; Allah, her birinin nimetinin genişliği ile zengin kılar. Allah; Vasi´, Hakim olandır.
Nisâ 131:
Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah´ındır. Andolsun ki; senden önce kendilerine kitab verilenlere de size de hep; Allah´dan korkun, diye tavsiye ettik. Küfür ederseniz; muhakkak ki göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah´ındır. Allah; Gani ve Hamid olandır.
Nisâ 132:
Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah´ındır. Vekil olarak Allah yeter.
Nisâ 133:
Ey insanlar; o, dilerse; sizi götürür de yerinize başkalarını getirir. Allah, buna kadirdir.
Nisâ 134:
Kim, dünya mükafatını isterse bilsin ki; dünyanın da, ahiretin de mükafatı Allah´ın katındadır. Allah; Semi´, Basir olandır.
Nisâ 135:
Ey iman edenler; kendiniz, ana-babanız ve yakınlarınız aleyhinde de olsa Allah için şahid olarak adaleti gözetin. İster zengin, ister fakir olsun; onları Allah´ın koruması daha uygundur. Adaletinizde heveslere uymayın. Eğer dilinizi büker veya yüz çevirirseniz; Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
Nisâ 136:
Ey iman edenler; Allah´a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba inanın. Kim, Allah´ı, meleklerini, kitablarını, peygamberlerini, ve ahiret gününü inkar ederse; şüphesiz derin bir sapıklığa düşmüştür.
Nisâ 137:
Doğrusu inanıp sonra küfür edenleri, sonra inanıp tekrar küfür edenleri, sonra da küfürleri artmış olanları Allah bağışlamayacaktır. Onları doğru yola da eriştirmeyecektir.
Nisâ 138:
Münafıklara; kendilerine elem verici bir azab olduğunu müjdele.
Nisâ 139:
Onlar ki; mü´minleri bırakıp kafirleri dost ediniyorlar. Onların tarafından izzet mi arıyorlar? Doğrusu izzet, bütünüyle Allah´ındır.
Nisâ 140:
O, size kitabda; Allah´ın ayetlerine küfür edildiğini ve alaya alındığını işittiğinizde, onlar başka bir mevzua intikal edinceye kadar yanlarında oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz, diye bildirdi. Doğrusu Allah; münafıkların ve kafirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır.
Nisâ 141:
Onlar, hep sizi gözetleyip durular. Allah´tan size bir zafer gelince; sizinle beraber değil miydik? derler. Kafirlere zaferden bir pay düştüğü zaman da onlara; size üstünlük sağlayarak mü´minlerden korumadık mı? derler. Kıyamet günü aranızda hüküm vercek Allah´tır. Allah, mü´minlerin aleyhinde asla fırsat vermeyecektir.
Nisâ 142:
Doğrusu münafıklar; Allah´a oyun etmek isterler. Oysa O, onların oyunlarını başlarına geçirir. Onlar namaza kalktıklarında tenbel tenbel kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah´ı pek az anarlar.
Nisâ 143:
Ne onlarladırlar, ne de bunlarla. İkisi arasında bocalayıp dururlar. Allah´ ın saptırdığı kimseye yol bulamazsın.
Nisâ 144:
Ey iman edenler; mü´minleri bırakıp da kafirleri dost edinmeyin. Allah´ın aleyhinize apaçık bir ferman vermesini mi istersiniz?
Nisâ 145:
Doğrusu münafıklar; cehennemin en alt tabakasındadırlar. Onlara yardımcı bulamazsın.
Nisâ 146:
Ancak tevbe edenler, ıslah olanlar, Allah´a sarılanlar ve Allah için dinlerine bağlananlar müstenadır. Onlar, mü´minlerle beraberdirler. Allah, mü´minlere büyük bir mükafat vercektir.
Nisâ 147:
Şükredip iman ederseniz; Allah, sizin niçin azab etsin? Allah Şakir ve Alim olandır.
Nisâ 148:
Zulme uğrayanların ki başka; Allah çirkin sözün alenen söylenmesini sevmez. Allah Semi, Alim olandır.
Nisâ 149:
Bir iyiliği açığa vurur veya gizler, yahut bir kötülüğü affederseniz; şüphesiz ki Allah; Afüvv ve Kadir olandır.
Nisâ 150:
Doğrusu Allah´ı ve peygamberlerini inkar edenler, Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak isteyenler, bir kısmına inanır, bir kısmını da inkar ederiz, diyerek bu ikisinin arasında yol tutmak isteyenler;
Nisâ 151:
İşte onlar; gerçekten kafir olanlardır. Kafirlere alçaltıcı bir azab hazırlamışızdır.
Nisâ 152:
Allah ve peygamberlerine iman edip onların birini diğerinden ayırmayanlara; işte onlara Allah mükafatlarını verecektir. Allah Gafur, Rahim olandır.
Nisâ 153:
Kitab ehli senin kendilerine gökten bir kitab indirmeni isterler. Musa´ dan da bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Ve; bize Allah´ı apaçık göster, demişlerdi. Zulümlerinden dolayı onları yıldırım çarpmıştı. Kendilerine bunca açık ayetler ve deliller geldikten sonra da buzağıya taptılar. Nihayet Biz, bunu affettik ve Musa´ya apaçık bir hüccet verdik.
Nisâ 154:
Söz vermelerine karşılık Tur dağını üzerlerine kaldırdık. Ve onlara; Şehrin kapısından secde ederek girin, dedik. Cumartesileri aşırı gitmeyin, dedik. Onlardan ağır bir te´minat aldık.
Nisâ 155:
Sözlerini bozmaları, Allah´ın ayetlerini inkar etmeleri, peygamberlerini haksız yere öldürmeleri, kalblerimiz perdelidir, demeleri yüzünden Allah, evet, inkarlarına karşılık onların kalblerini mühürledi, onun için bunların pek azı hariç inanmazlar.
Nisâ 156:
Küfür etmeleri ve Meryem´e büyük iftirada bulunmalarından.
Nisâ 157:
Ve Allah elçisi Meryem oğlu İsa Mesihi öldürdük, demelerinden. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Ancak onlara (İsa´ya) benzer gösterildi. Onun hakkında ihtilafa düşerler. Ondan yana şüphe içindedirler. Bu husustaki bilgileri ancak zanna dayanmaktan ibarettir. Onu gerçekten öldürememişlerdir.
Nisâ 158:
Bilakis Allah, onu kendi katına yükseltmiştir. Allah; Aziz´dir, Hakim´dir.
Nisâ 159:
Kitab ehlinden hiç kimse yoktur ki; ölümünden önce ona inanacak olmasın. O da kıyamet günü aleyhlerinde şahid olacaktır.
Nisâ 160:
Yahudi olanların zulümleri ve bir çok kimseleri Allah yolundan çevirmelerinden dolayı; kendilerine, helal kılınmış şeyleri yasakladık.
Nisâ 161:
Kendilerine yasaklanan faizi almaları ve haksız yere insanların mallarını yemelerinden ötürü. Onların küfür içinde olanlarına elem verici bir azab hazırladık.
Nisâ 162:
Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve mü´minler; sana indirilen kitaba ve senden önce indirilmiş olanlara inanırlar. Namaz kılanlara, zekat verenlere, Allah ve ahiret gününe inannalara elbette büyük bir mükafat vereceğiz.
Nisâ 163:
Nuh´a, ondan sonra gelen peygamberlere, İbrahim´e, İsmail´e, İshak´a, Ya´kub´a ve torunlarına, İsa´ya, Eyyüb´a, Yunus´a, Harun´a ve Süleyman´a vahyettiğimiz gibi, şüphesiz sana da vahyettik. Davud´a da Zebur´u verdik.
Nisâ 164:
Kıssalarını daha önce sana anlattığımız peygamberlerle, kıssasını sana anlatmadığımız peygamberlere de. Ve Allah Musa ile konuşmuştur.
Nisâ 165:
Müjdeleyici ve uyarıcı peygamberler olarak. Ta ki peygamberler geldikten sonra insanların Allah´a karşı hüccetleri kalmasın. Allah; Aziz, Hakim olandır.
Nisâ 166:
Lakin Allah, sana indirdiğine şahidlik eder. Onu bilerek indirmiştir. Melekler de şahidlik ederler. Esasen şahid olarak Allah yeter.
Nisâ 167:
Muhakkak ki küfredip insanları Allah yolundan alıkoyanlar, derin bir sapıklığa düşmüşlerdir.
Nisâ 168:
Muhakkak ki küfreden ve zulmedenleri Allah, bağışlayacak ve onları doğru yola iletecek değildir.
Nisâ 169:
Ancak cehennem yoluna. Onlar orada temelli kalıcıdırlar. Bu ise Allah´a pek kolaydır.
Nisâ 170:
Ey insanlar; Peygamber, size Rabbınızdan gerçekle geldi. Kendi yararınıza olarak hemen iman edin. Eğer küfür ederseniz; muhakkak ki göklerde ve yerde olanlar Allah´ındır. Allah; Alim, Hakim olandır.
Nisâ 171:
Ey Ehl-i Kitab; dininizde taşkınlık etmeyin. Allah hakkında ancak gerçeği söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih; Allah´ın peygamberi, O´nun Meryem´e ulaştırdığı kelimesi ve kendinden bir ruhtur. Allah´a ve peygamberlerine iman edin. Allah üçtür, demeyin. Kendi yararınıza olarak bundan vazgeçin. Allah sadece bir tek ilahtır. Çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde olanlar da, yerde olanlar da O´nundur. Vekil olarak Allah yeter.
Nisâ 172:
Mesih, Allah´a kul olmaktan asla çekinmez. Gözde melekler de. Kim, O´na kulluktan çekinir ve büyüklük taslarsa; bilsin ki, O hepsini huzuruna toplayacaktır.
Nisâ 173:
İman edip salih ameller işleyenlere gelince; onlara mükafatlarını ödeyecek ve daha fazlasını da ihsan edecektir. Kulluk etmekten çekinenleri ve büyüklük taslayanları elem verici bir azaba uğratacaktır. Onlar, kendilerine Allah´tan başka bir dost ve yardımcı bulamazlar.
Nisâ 174:
Ey insanlar; Rabbınızdan size açık bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik.
Nisâ 175:
Allah´a iman edenleri ve O´na sarılanları; Allah rahmetine ve bol nimetine kavuşturacaktır. Onları, kendisine götüren doğru yola eriştirecektir.
Nisâ 176:
Senden fetva isterler. De ki: Size babası ve çocuğu olmayanın mirası hakkında fetvayı Allah veriyor. Çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan erkek ölürse; bıraktığının yarısı kız kardeşine kalır. Fakat kız kardeşinin çocuğu yoksa; kendisi ona tamamen varis olur. Eğer iki kız kardeş kalmışsa; bıraktığının üçte ikisi onlaradır. Eğer erkekli kadınlı bir çok kardeşi varsa; erkeğe iki kadının hissesi kadar pay vardır. Şaşırasınız diye Allah, size açıklıyor. Allah; her şeyi hakkıyla bilendir.
Sistemli Evden Eve Taşımacılık
Wholesale B2B Marketplaces