Sâffât 18:
De ki: «Evet, hem de sizler çok aşağılanmış olarak (dirileceksiniz).»
Sâffât 19:
Çünkü O (sura üfürmek) zorlu bir kumandadan ibarettir ki, derhal onların gözleri açılıverir.
Sâffât 20:
«Eyvah bizlere! İşte bu hesap günüdür.» derler.
Sâffât 21:
(Onlara): «İşte bu, sizin yalanlamakta olduğunuz (iyi ve kötüyü) ayırt etme günüdür» denir.
Sâffât 22:
(22-23) Toplayın mahşere o zulmedenleri, eşlerini ve Allah´tan başka taptıkları şeyleri. Toplayın da götürün onları sırata (cehennem köprüsüne) doğru.
Sâffât 23:
(22-23) Toplayın mahşere o zulmedenleri, eşlerini ve Allah´tan başka taptıkları şeyleri. Toplayın da götürün onları sırata (cehennem köprüsüne) doğru.
Sâffât 24:
Ve durdurun onları, çünkü sorguya çekilecekler.
Sâffât 25:
(Onlara): «Ne oldu sizlere de yardımlaşmıyorsunuz?» (denilir.)
Sâffât 83:
Şüphesiz ki İbrahim de onun kolundandı.
Sâffât 84:
Çünkü o, Rabbine tertemiz bir kalb ile gelmişti.
Sâffât 85:
O babasına ve kavmine şöyle demişti: «Siz nelere tapıyorsunuz?»
Sâffât 86:
«Yalancılık etmek için mi Allah´tan başka ilâhlar istiyorsunuz?»
Sâffât 87:
«Siz âlemlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?»
Sâffât 88:
(88-89) Derken yıldızlara bir baktı da: «Ben gerçekten hastayım» dedi.
Sâffât 89:
(88-89) Derken yıldızlara bir baktı da: «Ben gerçekten hastayım» dedi.
Sâffât 90:
O zaman arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler.
Sâffât 91:
Derken bir kurnazlıkla onların ilâhlarına vardı da, «Buyursanıza, yemez misiniz?» dedi.
Sâffât 92:
(Cevap vermediklerini görünce de): «Neyiniz var da konuşmuyorsunuz?» (dedi).
Sâffât 93:
Nihayet bir yolunu bulup onlara kuvvetli bir darbe indirdi.
Sâffât 94:
Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yürüdüler.
Sâffât 95:
İbrahim dedi ki: «A, siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?»
Sâffât 96:
«Halbuki sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.»
Sâffât 97:
Onlar: «Haydin onun için bir yapı yapın da onu ateşe atın.» dediler.
Sâffât 98:
Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de kendilerini daha alçak düşürdük.
Sâffât 99:
Bir de dedi ki: «Ben Rabbime gidiyorum, o bana yolunu gösterir.»
Sâffât 100:
«Ey Rabbim! Bana salihlerden (bir oğul) ihsan et!»
Sâffât 101:
Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik.
Sâffât 102:
Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: «Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?» dedi. Çocuk da: «Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın» dedi.
Sâffât 103:
Ne zaman ki ikisi de bu şekilde Allah´a teslim oldular, İbrahim oğlunu şakağı üzerine yatırdı.
Sâffât 104:
Biz de ona şöyle seslendik: «Ey İbrahim!»
Sâffât 105:
«Rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki, biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.»
Sâffât 106:
«Şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı.» (dedik)
Sâffât 107:
Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.
Sâffât 108:
Kendisine sonradan gelenler içinde iyi bir nâm bıraktık.
Sâffât 121:
İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
Sâffât 122:
Çünkü onların ikisi de bizim mümin kullarımızdandı.
Sâffât 123:
Şüphesiz İlyas da gönderilen peygamberlerdendir.
Sâffât 124:
(124-126) Hani o kavmine: «Siz Allah´tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah´ı bırakıp da «Ba´l´e» (Ba´l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?» dedi.
Sâffât 125:
(124-126) Hani o kavmine: «Siz Allah´tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah´ı bırakıp da «Ba´l´e» (Ba´l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?» dedi.
Sâffât 126:
(124-126) Hani o kavmine: «Siz Allah´tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah´ı bırakıp da «Ba´l´e» (Ba´l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?» dedi.
Sâffât 127:
Fakat onlar, onu yalanladılar. Bu yüzden onlar mutlaka (cehennemde) hazır bulundurulacaklardır.
Sâffât 128:
Ancak Allah´ın ihlaslı kulları müstesna.
Sâffât 129:
Ona da sonrakiler içinde şunu bıraktık:
Sâffât 156:
Yoksa sizin için açık bir delil mi var?
Sâffât 157:
O halde, eğer doğru söylüyorsanız getirin kitabınızı.
Sâffât 158:
Onlar, Allah ile cinler arasında bir neseb (hısımlık bağı) uydurdular. Oysa andolsun cinler bilirler ki, o yalancılar mutlaka cehenneme götürüleceklerdir.
Sâffât 159:
Allah, onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir.
Sâffât 160:
Fakat Allah´ın ihlas ile seçilen kulları başka (onlar, Allah´ı böyle şirk ile vasıflamazlar).
Sâffât 161:
(161-163) Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah´a karşı kandırıp, saptıramazsınız.
Sâffât 162:
(161-163) Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah´a karşı kandırıp, saptıramazsınız.
Sâffât 163:
(161-163) Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah´a karşı kandırıp, saptıramazsınız.
Sâffât 164:
(164-166) (Melekler): «Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!» derler.
Sâffât 165:
(164-166) (Melekler): «Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!» derler.
Sâffât 166:
(164-166) (Melekler): «Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!» derler.
Sâffât 167:
(167-169) (Müşrikler) şöyle diyorlardı: «Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah´ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk.»
Sâffât 168:
(167-169) (Müşrikler) şöyle diyorlardı: «Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah´ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk.»
Sâffât 169:
(167-169) (Müşrikler) şöyle diyorlardı: «Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah´ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk.»
Sâffât 170:
Fakat şimdi onu inkâr ettiler. Ama ilerde bileceklerdir.
Sâffât 171:
(171-173) Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: «Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir.»
Sâffât 172:
(171-173) Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: «Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir.»
Sâffât 173:
(171-173) Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: «Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir.»
Sâffât 174:
Onun için sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
Sâffât 175:
Onlara (inecek azabı) gözetle! Yakında onlar da göreceklerdir.
Sâffât 176:
Ya şimdi onlar, bizim azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar?
Sâffât 177:
Fakat (azabımız) onların sahasına indiği zaman, (o acı sonuçla) uyarılanların sabahı ne kötüdür!
Sâffât 178:
Yine sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
Sâffât 179:
(İnecek azabı) gözetle! Yakında onlar da göreceklerdir.
Sâffât 180:
Senin güç ve kuvvet sahibi Rabbin, onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir.
Sâffât 181:
Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun.