Zâriyât 15:
(15-16) Şüphesiz ki takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapıyorlardı.
Zâriyât 16:
(15-16) Şüphesiz ki takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapıyorlardı.
Zâriyât 18:
Onlar seher vakitlerinde Allah´tan bağışlanma dilerlerdi.
Zâriyât 19:
Onların mallarında isteyen ve istemeyen yoksullar için bir hak vardı.
Zâriyât 20:
(20-21) Kesin olarak inananlar için, yeryüzünde ve kendi nefislerinde nice ibretler vardır. Hiç görmüyor musunuz?
Zâriyât 21:
(20-21) Kesin olarak inananlar için, yeryüzünde ve kendi nefislerinde nice ibretler vardır. Hiç görmüyor musunuz?
Zâriyât 22:
Sizin rızkınız da size vaad edilen sevap ve ceza da göktedir.
Zâriyât 23:
Gök ve yerin Rabbine andolsun ki size edilen o vaad, herhalde haktır. O tıpkı sizin konuşmanız gibi gerçektir.
Zâriyât 24:
Ey Muhammed! İbrahim´in şerefli misafirlerinin haberi sana geldi mi?
Zâriyât 25:
Hani onlar İbrahim´in huzuruna girmişlerdi de «Selam sana!» demişlerdi. İbrahim: «Size de selam» demiş, ve içinden: «Bunlar tanınmamış bir topluluk!» diye geçirmişti.
Zâriyât 26:
İbrahim, sonra ailesine giderek semiz bir buzağı (eti) getirdi.
Zâriyât 27:
Onu önlerine sürerek: «Yemez misiniz?» dedi.
Zâriyât 28:
Yemediklerini görünce onlardan içine bir korku düştü. Onlar İbrahim´e: «Korkma!» dediler ve onu çok bilgili bir oğul ile müjdelediler.
Zâriyât 29:
Bunun üzerine karısı (Sâre) bir çığlık atarak geldi ve elini yüzüne vurarak: «Ben kısır bir kocakarıyım, nasıl çocuğum olur?» dedi.
Zâriyât 30:
Misafir melekler: «Evet bu böyledir. Rabbin böyle buyurdu. Gerçekten O hüküm ve hikmet sahibidir. Herşeyi hakkıyla bilir.» dediler.
Zâriyât 31:
İbrahim, kendisine misafir olarak gelen meleklere: «Acaba sizin asıl önemli işiniz nedir ey elçiler?» dedi.
Zâriyât 32:
Onlar: «Gerçekten biz günahkâr bir kavim (olan Lût kavmine) gönderildik.
Zâriyât 33:
Onların üzerine çamurdan pişirilmiş sert taşlar yağdıracağız.
Zâriyât 35:
Nihayet biz müminlerden orada bulunan kimseleri çıkardık.
Zâriyât 36:
Fakat biz orada müslümanlardan bir ev halkından başka kimseyi de bulamadık.
Zâriyât 37:
Biz orada acı bir azabdan korkan kimseler için bir ibret nişanesi bıraktık.
Zâriyât 38:
Musa´nın kıssasında da ibret vardır. Hani biz onu apaçık bir delille Firavun´a göndermiştik.
Zâriyât 39:
Firavun ise ordusuyla birlikte yüz çevirmiş, onun hakkında: «Bu bir sihirbazdır, ya da bir delidir.» demişti.
Zâriyât 40:
Nihayet biz onu ve ordularını yakalayıp hepsini denize attık. Firavun ise o sırada (inadından dolayı pişmanlık duyarak) kendi kendini kınıyordu.
Zâriyât 41:
Âd kavminin helâkinde de bir ibret vardır. Hani biz onların üzerine köklerini kesecek bir rüzgar göndermiştik.
Zâriyât 42:
O rüzgar üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül gibi dağıtıyordu.
Zâriyât 43:
Semud kavminin helâkinde de bir ibret vardır. Hani onlara: «Belirli bir süreye kadar dünyadan yararalanıp, geçinin!» denmişti.
Zâriyât 44:
Onlarsa Rablerinin emrine karşı büyüklük tasladılar. Bunun üzerine kendilerini, bakıp dururlarken yıldırım yakalayıp, çarptı.
Zâriyât 45:
Artık onlar, ne kendi kendilerine ayağa kalkabildiler, ne de yardım gördüler.
Zâriyât 46:
Daha önce de Nuh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış fâsık bir kavimdiler.
Zâriyât 47:
Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret sahibiyiz.
Zâriyât 48:
Yeryüzünü de biz döşedik. Bakın biz onu ne güzel döşüyoruz!
Zâriyât 49:
Biz her şeyden iki çift yarattık. Umulur ki, iyice düşünürsünüz.
Zâriyât 50:
Ey Muhammed! de ki: «Öyleyse Allah´a koşun, gerçekten ben size O´nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.
Zâriyât 51:
Allah´la beraber başka bir tanrı uydurmayın (O´na ortak koşmayın). Gerçekten ben size O´nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.»
Zâriyât 52:
Böylece onlardan öncekilere de herhangi bir peygamber gelince, onun hakkında da mutlaka: «Bir sihirbazdır veya bir delidir.» dediler.
Zâriyât 53:
Onlar birbirlerine bunu mu tavsiye ettiler? Hayır onlar azgın bir kavimdir.
Zâriyât 54:
Ey Muhammed! Sen onlardan yüz çevir. Artık sen kınanacak değilsin.
Zâriyât 55:
Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü, hatırlatmak müminlere fayda verir.
Zâriyât 56:
Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.
Zâriyât 57:
Ben onlardan herhangi bir rızık istemiyorum. Beni yedirmelerini de istemiyorum.
Zâriyât 58:
Şüphesiz ki, rızık veren O sağlam kuvvet sahibi olan Allah´tır.
Zâriyât 59:
Şüphesiz ki, zulmedenlerin geçmiş arkadaşlarının payı gibi, dolgun bir azab payı vardır. Ama şimdi onu acele istemesinler.
Zâriyât 60:
Kendilerine vaad edilen günlerinde uğrayacakları azabdan dolayı vay inkâr edenlerin haline!.