Zuhruf 2:
(2-3) Apaçık kitaba andolsun ki biz onu iyice anlayasınız diye Arapça bir Kur´an yaptık.
Zuhruf 3:
(2-3) Apaçık kitaba andolsun ki biz onu iyice anlayasınız diye Arapça bir Kur´an yaptık.
Zuhruf 4:
Gerçekten o bizim nezdimizde bulunan ana kitapta mevcut yüce ve hikmet dolu bir kitaptır.
Zuhruf 5:
Siz haddi aşan bir kavim oldunuz diye Kur´an´ı size göndermekten vaz mı geçelim?
Zuhruf 6:
Biz öncekilere de nice peygamberler göndermiştik.
Zuhruf 7:
Onlar kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
Zuhruf 8:
Biz onlardan daha kuvvetli olanları helâk ettik. Kur´an´da öncekilerin örneği de geçmiştir.
Zuhruf 9:
Eğer sen onlara: «Gökleri ve yeri kim yarattı?» diye sorsan elbette: «Onları çok güçlü ve herşeyi bilen Allah yarattı.» derler.
Zuhruf 10:
O, yeryüzünü sizin için bir beşik yaptı ve doğru gidesiniz diye orada sizin için yollar meydana getirdi.
Zuhruf 11:
Allah gökten belli bir ölçüye göre su indirdi. Biz onunla ölü bir memlekete yeniden hayat verdik. İşte siz de kabirlerinizden böyle diriltilip çıkarılacaksınız.
Zuhruf 12:
Allah bütün çiftleri yaratmıştır. Sizin için bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etmiştir.
Zuhruf 13:
Siz onların sırtına binip üzerlerine yerleştiğiniz zaman, Rabbinizin nimetini anarak şöyle diyesiniz: «Bunları bizim hizmetimize veren Allah´ı tenzih ve tesbih ederiz. Yoksa bizim bunlara gücümüz yetmezdi.»
Zuhruf 15:
Buna rağmen insanlar, Allah´ın kullarından bir kısmını O´nun bir parçası saydılar. Gerçekten de insan apaçık bir nankördür.
Zuhruf 16:
Yoksa O, yarattıklarından kendisine kızlar edindi de erkek çocukları size mi seçti?
Zuhruf 17:
Onlardan biri Rahman olan Allah´a isnad ettiği kız çocuğu ile müjdelendiği zaman yüzü simsiyah kesilir de öfkesinden yutkunur durur.
Zuhruf 18:
Yoksa onlar, süs ve zinet içerisinde yetiştirilip de mücadelede erkek gibi kendisini savunmaya açık olmayan kızları mı O´na isnad ediyorlar?
Zuhruf 19:
Onlar Rahman olan Allah´ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Onlar meleklerin yaratılışını gördüler mi? Onların şahitlikleri yazılacak ve onlar sorguya çekileceklerdir.
Zuhruf 20:
Onlar: «Eğer Rahman olan, Allah dileseydi, biz o meleklere tapmazdık.» dediler. Onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.
Zuhruf 21:
Yoksa biz kendilerine bundan önce bir kitap verdik de onlar, ona mı sarılıyorlar?
Zuhruf 22:
Hayır, onlar sadece: «Biz babalarımızı bu din üzerinde bulduk, biz de onların izinde gidiyoruz.» dediler.
Zuhruf 23:
Ey Muhammed! Yine böyle biz senden önce de hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek, mutlaka oranın şımarık varlıklı kimseleri: «Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız.» dediler.
Zuhruf 24:
Gönderilen uyarıcı; «Eğer size babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmişsem de mi bana uymazsınız?» deyince, onlar: «Gerçekten biz sizin tebliğ için gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz.» dediler.
Zuhruf 25:
Biz de onlardan intikam aldık. Bak peygamberleri yalanlayanların sonu nasıl oldu!
Zuhruf 26:
Hani İbrahim babasına ve kavmine: «Gerçekten ben sizin taptığınız şeylerden uzağım.
Zuhruf 27:
Ben ancak beni yaratana taparım. Şüphesiz ki O, beni doğru yola iletecektir.» dedi.
Zuhruf 28:
İbrahim, bu sözü, ardından gelecek olanlara devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı ki, onlar doğru yola dönsünler.
Zuhruf 29:
Doğrusu ben bunları da babalarını da kendilerine hak olan kitap ve gerçeği açıklayan bir peygamber gelinceye kadar faydalandırıp geçindirdim.
Zuhruf 30:
Kendilerine hak geldiği zaman onlar: «Bu bir büyüdür doğrusu biz onu tanımıyoruz.» dediler.
Zuhruf 31:
Yine Onlar: «Bu Kur´an, şu iki şehirden bir büyük adama indirilmeli değil miydi?» dediler.
Zuhruf 32:
Ey Muhammed! Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz taksim ettik. Birbirlerine işlerini gördürsünler diye biz onların bir kısmını diğerlerinden derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.
Zuhruf 33:
Eğer insanlar küfre sapan bir ümmet haline gelmeyecek olsalardı, biz O Rahman olan Allah´ı inkâr eden kimselerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine çıkacakları merdivenler yapardık.
Zuhruf 34:
Onların evleri için gümüşten kapılar, üzerine yaslanacakları koltuklar yapardık.
Zuhruf 35:
Daha nice altın ziynetler verirdik. Çünkü bunların bizce hiçbir kıymeti yoktur. Bütün bunlar dünya hayatının geçici menfaatinden başka bir şey değildir. Ahiret ise Rabbin katında takva sahipleri içindir.
Zuhruf 36:
Her kim Rahman olan Allah´ın zikrinden yüz çevirirse biz ona bir şeytan musallat ederiz. Artık o şeytan onun yakın dostudur.
Zuhruf 37:
Şüphesiz ki bu şeytanlar onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.
Zuhruf 38:
Nihayet kıyamet günü bize gelince, arkadaşına: «Keşke seninle benim aramda doğu ile batı arasındaki kadar bir uzaklık olsaydı. Sen ne kötü arkadaşmışsın!» der.
Zuhruf 39:
Onlara: «Bugün pişmanlık duymanız size hiçbir fayda sağlamayacaktır. Çünkü siz zulmettiniz. Şimdi de hepiniz azapta ortaksınız.» denir.
Zuhruf 40:
Ey Muhammed! O halde sağırlara sen mi işittireceksin? Yahut körlere ve apaçık bir sapıklık içinde bulunanlara sen mi doğru yolu göstereceksin?
Zuhruf 41:
Eğer biz seni onlara azap gelmeden önce alıp götürsek bile onlardan intikam alırız.
Zuhruf 42:
Yahut da onlara vaad ettiğimiz azabı sana gösteririz. Çünkü bizim onlara azap etmeye gücümüz yeter.
Zuhruf 43:
Öyleyse sen, sana vahyedilen Kur´an´a sarıl. Şüphesiz ki sen doğru bir yol üzerindesin.
Zuhruf 44:
Doğrusu o Kur´an, senin için de, kavmin için de bir öğüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.
Zuhruf 45:
Ey Muhammed! Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize de sor, biz Rahman olan Allah´tan başka kendisine ibadet edilecek ilâhlar yapmış mıyız?
Zuhruf 46:
Andolsun ki, biz Musa´yı mucizelerimizle Firavun´a ve ileri gelen adamlarına gönderdik. Musa: «Ben gerçekten âlemlerin Rabbi olan Allah´ın peygamberiyim.» dedi.
Zuhruf 47:
Musa onlara mucizelerimizi getirince onlar hemen bu mucizelere gülüverdiler.
Zuhruf 48:
Bizim onlara gösterdiğimiz her bir mucize diğerinden daha büyüktü. Belki doğru yola dönerler diye biz onları azapla yakaladık.
Zuhruf 49:
Onlar azâbı görünce: «Ey sihirbaz! Sende olan ahdi hürmetine bizim için Rabbine dua et. Biz gerçekten doğru yola gireceğiz.» dediler.
Zuhruf 50:
Fakat azabı kendilerinden kaldırdığımız zaman hemen sözlerinden dönüverdiler.
Zuhruf 51:
Firavun kavmine seslenerek dedi ki: «Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz?
Zuhruf 52:
Yoksa ben, nerede ise meramını anlatamayan şu zavallıdan daha hayırlı değil miyim?
Zuhruf 53:
Eğer O´nun dediği doğru ise üzerine altın bilezikler atılmalı veya kendisiyle beraber onu tasdik eden melekler gelmeli değil miydi?»
Zuhruf 54:
Firavun kavmini küçümsedi. Onlar da O´na itaat ettiler. Çünkü onlar fâsık bir kavimdi.
Zuhruf 55:
Nihayet bizi gazaplandırdıkları zaman onlardan intikam aldık. Hepsini suda boğduk.
Zuhruf 56:
Onları sonradan gelecekler için ibret ve örnek kıldık.
Zuhruf 57:
Meryem oğlu İsâ bir misal olarak anlatılınca, senin kavmin hemen ondan bir delil bulduklarını sanarak bağrışmaya başladılar.
Zuhruf 58:
Onlar dediler ki: «Bizim ilâhlarımız mı daha hayırlıdır, yoksa İsâ mı?» Bu misâli sırf seninle tartışmak için ortaya attılar. Doğrusu onlar çok kavgacı bir topluluktur.
Zuhruf 59:
İsâ, ancak kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur.
Zuhruf 60:
Eğer biz dileseydik, sizden yeryüzünde yerinize geçecek melekler yaratırdık.
Zuhruf 61:
Gerçekten o, (İsâ´nın yere inişi) kıyâmetin yaklaştığını gösteren bir bilgidir. Sakın kıyâmet hakkında şüpheye düşmeyip, bana uyun, bu doğru yoldur.
Zuhruf 62:
Sakın şeytan sizi doğru yoldan alıkoymasın. Gerçekten o sizin için apaçık bir düşmandır.
Zuhruf 63:
İsâ mucizelerle indiği zaman dedi ki: «Ben size hikmeti getirdim ve hakkında ihtilâfa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim. O halde Allah´tan korkun ve bana itaat edin.
Zuhruf 64:
Gerçekten benim de Rabbim sizin de Rabbiniz Allah´tır. Öyle ise O´na kulluk edin. Bu doğru bir yoldur.»
Zuhruf 65:
Fakat aralarından çıkan gruplar, İsâ hakkında ihtilâfa düştüler. Acı bir günün azâbından dolayı vay zulmedenlerin hâline!
Zuhruf 66:
Onlar kendileri farkına varmadan ansızın kıyâmetin başlarına gelmesini mi bekliyorlar?
Zuhruf 67:
O gün Allah´tan korkanlar hariç dost olanlar birbirlerine düşmandırlar.
Zuhruf 68:
(68-69) Allah, takva sahiplerine şöyle nida eder: «Ey âyetlerimize imân edip müslüman olan kullarım! Bugün size hiçbir korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz.
Zuhruf 69:
(68-69) Allah, takva sahiplerine şöyle nida eder: «Ey âyetlerimize imân edip müslüman olan kullarım! Bugün size hiçbir korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz.
Zuhruf 70:
Siz ve eşleriniz cennete girin. Orada ağırlanıp sevindirileceksiniz.»
Zuhruf 71:
Onların etrafında yiyecek ve içecekler altın tepsiler ve kadehlerle dolaştırılır. Orada canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı herşey vardır. Siz orada ebedi olarak kalacaksınız.
Zuhruf 72:
İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur.
Zuhruf 73:
Orada sizin için bol bol meyveler vardır. Onlardan yersiniz.
Zuhruf 74:
Şüphesiz ki suçlular, cehennem azâbında ebedi olarak kalacaklardır.
Zuhruf 75:
Onların azâbı hafifletilmez ve onlar azab içerisinde ümitsizdirler.
Zuhruf 76:
Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zâlimler oldular.
Zuhruf 77:
Onlar cehennem bekçisine: «Ey Mâlik! Rabbin artık bizi öldürsün.» diye seslenirler. Mâlik de: «Siz böylece kalacaksınız.» der.
Zuhruf 78:
Andolsun ki biz size hakkı getirdik. Fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.
Zuhruf 79:
Yoksa onlar hakka karşı gelmek için bir iş mi kararlaştırdılar? Biz de onları cezalandırmak için kararlıyız.
Zuhruf 80:
Yoksa onlar bizim sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, işitiriz ve yanlarında bulunan elçi meleklerimiz de her yaptıklarını yazıyorlar.
Zuhruf 81:
Ey Muhammed! de ki: «Eğer Rahman olan Allah´ın bir çocuğu olsaydı, ona ibâdet edenlerin birincisi ben olurdum.»
Zuhruf 82:
Göklerin ve yerin Rabbi, arşın Rabbi onların nitelendirdikleri şeyden münezzehtir, yücedir.
Zuhruf 83:
Şimdi sen bırak onları, tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya kadar batıla dalsınlar oynasınlar.
Zuhruf 84:
Gökteki ilâh da yerdeki ilâh da O´dur. O hüküm ve hikmet sahibidir herşeyi bilir.
Zuhruf 85:
Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah´ın şanı yücedir. Kıyâmet saatinin bilgisi de yalnız onun yanındadır. Siz sadece O´na döndürüleceksiniz.
Zuhruf 86:
Onların Allah´ı bırakıp da tapdıkları putlar şefaat hakkına sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler şefâat edebilir.
Zuhruf 87:
Eğer sen onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette: «Allah» derler. O halde nasıl haktan çevriliyorlar?
Zuhruf 88:
Peygamberin sözü şu olmuştur: «Ey Rabbim! Bunlar gerçekten imân etmeyen bir kavimdir.»
Zuhruf 89:
Ey Muhammed! Şimdilik sen onlara aldırma ve: «Size selâm olsun.» de. Onlar yakında bilecekler!