Rûm 3:
Arzın yakınında, maamafih onlar bu mağlûbiyyetlerinin arkasından bir kaç sene içinde muhakkak galebe edecekler
Rûm 4:
Önünde de sonunda da emir Allahın, ve o gün mü´minler Allahın nusretiyle ferahlanacaklar
Rûm 5:
o kimi dilerse muzaffer kılar ve azîz odur, rahîm o
Rûm 6:
Allahın va´di bu, Allah, va´dine hulf etmez ve lâkin nasın ekserisi bilmezler
Rûm 7:
Bir zâhir bilirler Dünya hayattan, Âhıretten ise hep gafildirler
Rûm 8:
Nefislerinde bir düşünmediler de mi? Allah o Gökleri ve Yeri ve ikisinin arasındakileri başka değil, ancak hak sebeb ve müsemmâ bir ecel ile halk buyurmuştur, bununla beraber doğrusu insanlardan bir çoğu rablarının likasına kâfirdirler.
Rûm 9:
Ya Yer yüzünde gezib bir bakmadılar da mı? Nasıl olmuş akıbeti kendilerinden evvelkilerin? Kuvvetçe kendilerinden daha şiddetli idiler, Arzı aktarmışlar ve onu kendilerinin ı´marından ziyade ı´mar etmişlerdi, Peygamberleri de onlara beyyinat ile gelmişlerdi, demek Allah onlara zulmetmiyordu velâkin kendileri nefislerine zulmediyorlardı
Rûm 10:
Sonra o fenalık yapanların akıbeti en fenası oldu, çünkü Allahın âyetlerini tekzib ettiler ve onlarla eğleniyorlardı
Rûm 11:
Allah halkı ilkin yapar, sonra da çevirir onu yeniden yapar, sonra hep döndürülüb ona götürüleceksiniz
Rûm 12:
O saat çattığı gün mücrimler her ümidi keserler
Rûm 13:
Kendilerine şeriklerinden şefaat edenler de bulunmaz, şeriklerine hep kâfir olmuşlardır
Rûm 14:
Hem o saat çattığı gün o gün ayırd olurlar
Rûm 15:
İmdi iyman edib salih ameller yapmış olanlar, o vakıt onlar bir ravzada neş´elenirler
Rûm 16:
Âyetlerimize ve Âhıret likasına yalan deyib de küfredenlere gelince işte bunlar o vakıt azâb içinde ihzar olunurlar
Rûm 17:
O halde tesbih Allaha, o zaman ki akşam edersiniz ve o zaman ki sabah edersiniz
Rûm 18:
Hem hamd ona Göklerde ve Yerde ve ikindileyin ve o zaman ki öğle edersiniz
Rûm 19:
O ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır ve toprağa ölümünden sonra hayat verir, sizler de işte öyle çıkarılacaksınız
Rûm 20:
Ve onun âyetlerindendir ki sizi bir topraktan yarattı, sonra da siz şimdi bir beşersiniz intişar edip duruyorsunuz
Rûm 21:
Yine onun âyetlerindendir ki; sizin için nefislerinizden zevceler yaratmış kendilerine ısınırsınız diye ve aranızda bir sevgi ve bir esirgeme yapmış, şübhesiz ki bunda düşünecek bir kavm için âyetler var
Rûm 22:
Yine onun âyetlerindendir; Göklerin ve Yerin yaradılışı ile dillerinizin ve benizlerinizin muhtelif oluşu, şübhesiz ki bunda âlimler için âyetler var
Rûm 23:
Yine âyetlerindendir; gecede gündüzde uyumanız ve fazlından nasîb aramanız, şübhesiz ki bunda işitecek bir kavm için âyetler var
Rûm 24:
Yine onun âyetlerindendir; size hem korku ve hem tama´ için şimşek gösteriyor ve Semâdan bir su indiriyor da onunla Arza ölümünden sonra hayat veriyor, şübhesiz ki bunda akledecek bir kavm için âyetler var
Rûm 25:
Yine onun âyetlerindendir; Göğün ve Yerin onun emriyle durması, sonra sizi bir çağırış çağırdığı vakıt Arzdan derhal siz çıkarsınız
Rûm 26:
Hem Göklerde ve Yerde kim varsa onun, hepsi ona divan durmaktadır
Rûm 27:
Hem odur o halkı ilkin yaratan, sonra onu çevirip yeniden yapacak olan ki bu ona daha kolaydır, Göklerde ve Yerde destân en yüksek şan onun ve azîz o hakîm o
Rûm 28:
Size kendinizden bir temsil yaptı: hiç size kısmet ettiğimiz şeyde elleriniz altındaki milklerinizden ortaklarınız bulunur da onlarla siz müsavi olur kendilerinizi saydığınız gibi onları sayar mısınız? İşte akledecek bir kavm için âyetleri böyle ayırd ediyoruz
Rûm 29:
Fakat zulmedenler hiç bir ılimsiz hevalarına uydular, artık Allahın şaşırddığını kim yola getirebilir? onlara yardımcılardan eser de yoktur
Rûm 30:
O halde yüzünü dine bir hanîf olarak tut: o Allah fıtratına ki insanları onun üzerine yaratmıştır, Allah yaradışına bedel bulunmaz, doğru sâbit din odur, velâkin nâsın ekserisi bilmezler
Rûm 31:
Başkasından geçerek hep ona gönül verin ve ona korunun ve namaza devam edin de müşriklerden olmayın
Rûm 32:
Onlardan ki dinlerini ayırıb öbek öbek olmuşlardır, her hizib kendilerindekine güvenmektedir
Rûm 33:
Bununla beraber insanlara bir keder dokunduğu vakıt her şeyden geçerek rablarına yalvarır, duâ ederler, sonra tarafından bir rahmet tattırıverdiği vakıt da bakarsın onlardan bir kısmı tutar o rablarına şirk koşarlar
Rûm 34:
Ki kendilerine verdiğimiz ni´mete küfran etsinler, haydi zevk edin bakalım yarın bileceksiniz
Rûm 35:
Yoksa biz onlara bir ferman indirmişiz de ona şirk koşmalarını o mu söylüyor?
Rûm 36:
Bir de biz insanlara bir rahmet tattırdığımız vakıt ona güveniyorlar da ellerinin takdim ettiği bir sebeble başlarına bir fenalık gelirse her ümidi kesiveriyorlar
Rûm 37:
Görmediler de mi? Allah dilediğine rızkı serer hem de sıkar, şübhesiz bunda iyman edecek bir kavm için âyetler vardır.
Rûm 38:
O halde yakınlığı olana da hakkını ver, miskîne de yolcuya da, Allah yüzünü murad edenler için o daha hayırlıdır, felâh bulanlar da işte onlardır
Rûm 39:
Nâsın mallarında nemalansın diye verdiğiniz ribâ (fâiz) Allah yanında nemalanmaz, Allah yüzünü murad ederek verdiğiniz zekât ise katlayanlar işte onlardır
Rûm 40:
Allah odur ki sizi yarattı, sonra da size rızık verdi, sonra sizi öldürür, sonra sizi diriltir, hiç sizin şeriklerinizden bunlardan birini yapacak var mı? Çok münezzeh ve çok yüksektir o sübhan onların şirkinden
Rûm 41:
İnsanların ellerinin kesbi ile karada ve denizde fesad meydan aldı, yaptıklarının ba´zısını kendilerine tattırmak için ki rücu´ etsinler
Rûm 42:
De ki: Arzda bir gezin de bakın, bundan evvelkilerin akıbeti nasıl olmuş? Onların ekserisi müşrik idiler
Rûm 43:
De de yüzünü o doğru ve sâbit dine tut, Allahdan reddine hiç çare olmıyan bir gün gelmezden evvel ki o gün hep ayırd olurlar
Rûm 44:
Her kim küfrederse küfrü kendi aleyhinedir, her kim de salâh ile çalışırsa sırf kendileri için döşemiş olurlar
Rûm 45:
Çünkü iyman edip de salih salih işler yapanlara fazlından mükâfat verecek, çünkü o kâfirleri sevmez
Rûm 46:
Ve onun âyetlerindendir müjdeciler halinde rüzgârlar göndermesi ki hem rahmetinden size tattırmak için, hem emriyle gemiler akmak için, hem arayıb fazlından kazanmanız için, hem gerek ki şükredesiniz diye
Rûm 47:
Celâlim hakkı için senden evvel bir çok Resulleri kavmlerine gönderdik de onlara beyyinelerle vardılar, onun üzerine cürm işliyenlerden intikam aldık, mü´minlere ise nusrat uhdemizde bir hakk oldu
Rûm 48:
Allah odur ki rüzgârları gönderir de bir bulut savururlar, derken onu Semâda nasıl dilerse öyle serer, parça parça da eder, derken yağmuru görürsün aralarından çıkar, derken onu kullarından kimlere dileyorsa döküverdi mi derhal yüzleri gülüverir
Rûm 49:
Önce o kendilerine indirilmezden evvel ümidi kesmiş ye´se düşmüş iseler de
Rûm 50:
Şimdi bak Allahın rahmeti asârına, Arzı ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şübhe yok ki o her halde ölüleri diriltir, daha da her şey´e kadirdir o
Rûm 51:
Celâlim hakkı için bir rüzgâr göndersek de onu (o eseri) sararmış görseler mutlak onun arkasından küfrana başlarlar
Rûm 52:
Çünkü sen ölülere işittiremezsin, o da´veti sağırlara da işittiremezsin, arkalarını dönmüş giderlerken
Rûm 53:
Körlerin de şaşkınlıklarından yol göstericisi değilsin, ancak âyetlerimize iyman edeceklere işittirirsin de onlar islâma gelir, selâmeti bulurlar
Rûm 54:
Allah, o kadir ki sizi bir za´ftan yaratmakta, sonra za´fın arkasından bir kuvvet yapmakta, sonra da kuvvetin arkasından bir za´f ve bir saç aklığı yapmakta, neyi dilerse halk ediyor, o öyle alîm, öyle kadîr
Rûm 55:
O gün ki saat gelir Kıyamet kopar, mücrimler, bir saatten fazla durmadıklarına yemîn ederler evvel de böyle çeviriliyorlardı
Rûm 56:
Kendilerine ılm-ü iyman verilenler de demektedir ki alimallah, Allahın kitabınca ba´s gününe kadar durdunuz. İşte bu, ba´s günü velâkin siz bilmezler güruhu idiniz
Rûm 57:
Artık o gün o zulmedenlere ma´ziretleri faide vermez ve dertlerinin çaresine bakılmaz
Rûm 58:
Celâlim hakkı için bu Kur´anda her türlü meselden temsil getirdik, yemîn ederim ki sen onlara başka bir âyet de getirsen o küfredenler yine diyecekler ki: siz her halde mubtılsiniz
Rûm 59:
Ilmin kadrini bilmiyenlerin kalblerini Allah, öyle tab´eder
Rûm 60:
Şimdi sen sabret, çünkü Allahın va´di muhakkak haktır ve sakın iykanı olmıyanlar seni hafifliğe sevk etmesinler