Sâd 4:
İçlerinden kendilerine uyandırıcı bir Peygamber geldiğine şaştılar da dediler ki kâfirler: bu, bir sihirbaz, bir kezzâb
Sâd 5:
İlâhları hep bir ilâh mı kılmış? Bu cidden şaşılacak bir şey, çok tuhaf
Sâd 6:
İçlerinden o hey´et de fırladı şöyle: ilâhlarınız üzerinde sabr-u sebat edin, bu cidden arzu olunur bir şey, bir murad
Sâd 7:
Biz bunu diğer millette işitmedik, bu bir uydurmadır mutlak
Sâd 8:
O zikr aramızdan ona mı indirilmiş? doğrusu onlar benim zikrimden bir kuşkulu şekk içindeler, doğrusu henüz azâbımı tatmadılar
Sâd 9:
Yoksa sana onu veren azîz vehhab rabbının rahmet hazîneleri onların yanında mı?
Sâd 10:
Yoksa onların mı bütün o Göklerin, Yerin ve aralarındakilerin mülkü? Öyle ise haydi esbab içinde üstüne çıksınlar
Sâd 11:
Onlar burada Ahzab döküntüsünden (muhtelif partilerden) bozuk bir ordu
Sâd 12:
Onlardan evvel tekzib etmişti Nuh kavmi ve Âd ve o kazıkların sahibi Fir´avn
Sâd 13:
Ve Semûd ve kavmi Lût ve eykeliler, bunlar işte o ahzab
Sâd 14:
Başka değil, hepsi gönderilen elçileri (Resulleri) tekzib etti de öyle hak oldu azâbım
Sâd 15:
Onlar da başka değil, bir tek sayhaya bakıyorlar öyle ki ona hık yok
Sâd 16:
Bir de ya rabbenâ bizim pusulamızı hisab gününden evvel acele ver, dediler
Sâd 17:
Şimdi sen onların dediklerine sabret de kuvvetli kulumuz Davudu an, çünkü o çok tecri´ yapar (evvab) idi
Sâd 18:
Çünkü biz onun maıyyetinde dağları müsahhar kılmıştık: tesbih ederlerdi akşamleyin ve işrak vaktı
Sâd 19:
Kuşları da toplu olarak, hepsi onun için terci´ yapar (evvab) idi
Sâd 20:
Hem mülkünü kuvvetlendirmiştik, hem de kendisine hıkmet ve fasl-ı hıtab vermiştik.
Sâd 21:
Bir de hasım kıssası geldi mi sana? Hani surdan mihraba aştıkları vakıt
Sâd 22:
O vakıt Davudun üzerine giriverdiler de onlardan telâşa düştü, korkma dediler: iki hasmız, ba´zımız ba´zımıza tecavüz etti, şimdi sen aramızda hakk ile hukmet ve aşırı gitme de bizi doğru yolun ortasına çıkar
Sâd 23:
Şu benim biraderim onun doksan dokuz dişi koyunu var, benim ise bir tek dişi koyunum var, böyle iken «bırak onu bana» dedi ve beni söyleşmede yendi
Sâd 24:
Dedi ki: doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına istemesiyle sana zulmetmiş ve hakıkaten karışıkların çoğu birbirlerine tecavüz ediyorlar, ancak iyman edib de salâh istiyenler başka, onlar da pek az, ve sanmıştı ki Davud kendisine sırf bir fitne yaptık, hemen rabbına istiğfar etti ve rükû´ ederek yere kapanıb tevbe ile rücu´ etti
Sâd 25:
Biz de onu kendisine mağfiret buyurduk ve hakıkat ona ındimizde kat´î bir yakınlık ve bir akıbet güzelliği vardır
Sâd 26:
Ya Davud! muhakkak ki biz seni Arzda bir halîfe kıldık, imdi nâs arasında hakk ile hukmet de (keyfe) hevaya tabi´ olma ki seni Allah yolundan sapıtmasın, çünkü Allah yolundan sapanlar hisab gününü unuttukları cihetle kendilerine pek şiddetli bir azâb vardır
Sâd 27:
Hem o Göğü ve Yeri aralarındakileri biz boşuna yaratmadık o, o küfredenlerin zannı, onun için küfredenlere ateşten bir veyl var
Sâd 28:
Yoksa iyman edib de salih salih işler yapanlar biz o Yerdeki müfsidler gibi yapar mıyız? Yoksa o korunan müttekıleri arsız çapkınlar gibi yapar mıyız?
Sâd 29:
Bir kitab ki indirdik, çok mübarek, âyetlerini düşünsünler ve ıbret alsın temiz özlüler
Sâd 30:
Bir de Davuda Süleymanı bahşettik, ne güzel kul, o cidden bir evvab
Sâd 31:
Arzolundukda kendisine akşam üstü sâfinat halinde halıs atlar
Sâd 32:
Ben dedi, o hayır sevgisini rabbımın zikrinden sevdim, nihayet hıcaba gizlendi
Sâd 33:
Geri getirin onları bana, tuttu bacaklarını, boyunlarını silmeğe başladı
Sâd 34:
Celâlim hakkı için Süleymana bir fitne de verdik ve tahtının üstüne bir cesed bıraktık sonra tevbe ile rücu´ etti
Sâd 35:
Ya rab! bana mağrifet buyur ve bana öyle bir mülk bağışla ki ardımdan kimseye yaraşmasın, şübhesiz sensin bütün dilekleri veren vehhab sen, dedi
Sâd 36:
Bunun üzerine ona rüzgârı müsahhar ettik, emriyle istediği yere yumuşacık cereyan ederdi
Sâd 59:
(59-60) Şu: bir alay maıyyetinizde göğüs germiş; onlara merhaba yok, çünkü onlar Cehenneme salınıyorlar. Hayır derler size merhaba yok, onu bize siz takdim ettiniz, bakın ne fena yatak.
Sâd 60:
(59-60) Şu: bir alay maıyyetinizde göğüs germiş; onlara merhaba yok, çünkü onlar Cehenneme salınıyorlar. Hayır derler size merhaba yok, onu bize siz takdim ettiniz, bakın ne fena yatak.
Sâd 61:
Ya rabbenâ derler: bize bunu takdim edene ateşde azâbı hemen kat kat artır
Sâd 62:
Bir de derler ki: neye görmüyoruz biz o eşrardan saydığımız bir takım adamları
Sâd 63:
Onları eğlence yerine tuttuktu ha! yoksa onlardan kaydı mı bu gözler?
Sâd 64:
Şübhesiz ki bu haktır muhakkak olacaktır ehli nârın birbirine husûmeti
Sâd 65:
De ki ben ancak korkuyu haber veren bir Peygamberim, başka bir tanrı da yok ancak Allah: o vahidi kahhar
Sâd 66:
O Göklerin, Yerin ve aralarındakilerin rabbı azîz, gaffar var