Kalem 14:
Mal ve oğullar sahibi olmuş diye (yolunu şaşırmış)
Kalem 15:
Kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman: «Eskilerin masalları» dedi.
Kalem 16:
Biz yakında onun burnuna damga vuracağız.
Kalem 17:
Biz, vakti ile «bahçe sahiplerini» sınadığımız gibi, onları da sınadık. Hani onlar (bahçe sahipleri) sabah olurken kimse görmeden onun mahsullerini toplayacaklarına yemin etmişlerdi.
Kalem 29:
«Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz kendi kendimize zulüm etmişiz» dediler.
Kalem 30:
Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar.
Kalem 31:
Nihayet şöyle dediler: «Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kimselermişiz.»
Kalem 32:
Belki Rabbimiz bize bundan daha iyisini verir; doğrusu artık, Rabbimizden dilemekteyiz.
Kalem 33:
İşte azab böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi.
Kalem 34:
Muttakiler içinde Rabbleri katında nimet bahçeleri vardır.
Kalem 35:
Öyle ya biz Müslümanları o günahkarlarla bir tutar mıyız hiç?
Kalem 36:
Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?
Kalem 37:
Yoksa bir kitabınız var da ondan mı bu hükümleri okuyorsunuz?
Kalem 38:
Onda beğendiğiniz her şeyi mi buluyorsunuz?
Kalem 39:
Yoksa «İstediğiniz gibi hükmedebilirsiniz» diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?
Kalem 40:
Sor onlara: Bu iddiayı onların hangisi savunacak?