Tûr 19:
Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için!
Tûr 20:
Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak. Onları, iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
Tûr 21:
İnanan, soyları da inançta kendilerine uyan kimselere soylarını da katarız. Onların işlediklerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazancına bağlıdır.
Tûr 22:
Cennette olanlara diledikleri meyve ve etten bol bol veririz.
Tûr 23:
Orada bir kadehi kapışırlar fakat onda ne saçmalama vardır, ne de günaha sokma.
Tûr 24:
Sedefteki inciler gibi olan gençler yanlarında dolaşırlar.
Tûr 25:
Cennettekiler birbirlerine dönüp sorarlar:
Tûr 26:
Derler ki: «Daha önce biz, ailemiz içinde korkardık.»
Tûr 27:
Allah bize lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azabtan korudu.
Tûr 28:
Biz bundan önce yalnız O´na yalvarırdık. Çünkü iyilik eden, esirgeyen O´dur O.
Tûr 29:
Ey Muhammed! Sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin nimetiyle sen, ne kahinsin ne de delisin.
Tûr 30:
Yoksa onlar: «Muhammed bir şairdir, zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz» mu diyorlar?
Tûr 31:
De ki: «Gözleyin, doğrusu ben de sizinle beraber gözlemekteyim.»
Tûr 32:
Onların akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın bir topluluk mudur?
Tûr 33:
Yoksa «Onu uydurdu» mu diyorlar? Hayır, onlar inanmıyorlar.
Tûr 34:
İddialarında samimi iseler haydi onun gibi bir söz getirsinler.
Tûr 35:
Yoksa kendileri, hiçbir şey olmadan mı yaratıldılar. Yoksa yaratanlar kendileri midir?
Tûr 36:
Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır, onlar düşünüp te inanmazlar.
Tûr 37:
Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da herşeye hakim olan kendileri midir?
Tûr 38:
Yoksa onlar, üzerine çıkıp gizli sırları dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin.