Şuarâ 24:
(Muusâ): «Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunan şeylerin Rabbidir. Eğer hakıykatı yakıynen bilmiye ehil kimselerseniz (Onun birliğine îman edin)» dedi.
Şuarâ 25:
(Fir´avn) etrafında bulunan kimselere dedi ki: «İşitmiyor musunuz»?
Şuarâ 26:
(Muusâ sözüne devamla:) «(O) sizin de, evvelki atalarınızın da Rabbidir» dedi.
Şuarâ 28:
(Muusâ yine devamla) dedi ki: «(O) Meşrıkla mağribin ve ikisi arasında bulunan her şeylerin Rabbidir. Eğer aklınızı kullanırsanız (idrâk edersiniz)».
Şuarâ 29:
(Fir´avn): «Andolsun, dedi, eğer benden başka bir Tanrı edinirsen seni muhakkak ve muhakkak zindana girenlerden ederim».
Şuarâ 30:
(Muusâ) dedi ki: «Sana apaçık bir şey getirdimse de mi (zindana atacaksın)»?
Şuarâ 49:
(Fir´avn) dedi ki: «Ben size izin vermeden siz ona îman etdiniz ha! Hakıykat size büyüyü öğreten büyüğünüzmüş o! O halde yakında bileceksiniz. Herhalde sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kesdireceğim, sizin topunuzu behemehal çarmıha gerdireceğim»!
Şuarâ 50:
Dediler: «(Bunda) bize hiçbir zarar yok. Biz şübhesiz ki Rabbimize dönücüleriz».
Şuarâ 51:
«Herhalde biz îman edenlerin ilki olduğumuz için Rabbimizin bizim günâhlarımızı yarlığayacağını umarız».
Şuarâ 52:
Muusâya: «Kullarımı gece yola çıkar. Çünkü ta´kîb edileceksiniz» diye vahyetdik.
Şuarâ 53:
Fir´avn da şehirlere toplayıcılar gönderdi.
Şuarâ 54:
«Şübhesiz ki bunlar (Isrâîl oğulları) azar azar birer cemâatdir».
Şuarâ 55:
«(Böyle iken) onlar mutlakaa bizi darıltıcıdırlar».
Şuarâ 139:
Hulâsa: Onu yalan saydılar da biz de kendilerini helak etdik. Şübhesiz bunda bir ibret vardır elbet. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir.
Şuarâ 140:
Hakıykat, senin Rabbin, mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir O.
Şuarâ 141:
Semud (kavmi de gönderilen) peygamberleri tekzîb etmişdir.
Şuarâ 142:
O zamanda ki biraderleri Saalih onlara: «(Allahdan) korkmaz mısınız?» demişdi.
Şuarâ 143:
«Şübhesiz ben size (gönderilmiş) emîn bir peygamberim».
Şuarâ 144:
«Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin».
Şuarâ 145:
«Ben buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım aalemlerin Rabbinden başkasına aaid değildir».
Şuarâ 146:
«Siz burada (ki nimetlerin içinde) emîn emîn bırakılacak mısınız»?
Şuarâ 152:
«Ki onlar yer (yüzün) de fesâd yapar, ıslah etmez kimselerdir».
Şuarâ 153:
«Sen, dediler, ancak (hızlı) büyülenmişlerdensin»!
Şuarâ 154:
«Sen bizim gibi bir beşerden başkası değilsin. Bununla beraber eğer (peygamberlik da´vaasında) doğruculardan isen haydi bir âyet (mu´cize) getir».
Şuarâ 155:
(Saalih) dedi: «İşte bu dişi deve. Su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin».
Şuarâ 156:
«Ona bir kötülükle ilişmeyin. Sonra sizi büyük bir günün azâbı yakalar».
Şuarâ 157:
Derken onu kesdiler. Fakat peşîman oldular.
Şuarâ 158:
Çünkü kendilerini o azâb yakalayıverdi. Şübhesiz bunda mutlak bir âyet (ibret) vardır. Böyle iken onların çoğu îman ediciler değildir.
Şuarâ 159:
Hakıykat, senin Rabbin, mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir O.
Şuarâ 160:
Luut (kavmi de gönderilen) peygamberleri tekzîb etdi.
Şuarâ 162:
«Şübhesiz ben size (gönderilmiş) emîn bir peygamberim».
Şuarâ 163:
«Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin».
Şuarâ 164:
«Ben buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım aalemlerin Rabbinden başkasına aaid değildir».
Şuarâ 165:
(165-166) «Siz, Rabbinizin sizin için yaratdığı zevcelerinizi bırakıb da insanların içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? Hayır, (siz halâlden harama) tecâvüz eden bir kavmsiniz».
Şuarâ 166:
(165-166) «Siz, Rabbinizin sizin için yaratdığı zevcelerinizi bırakıb da insanların içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? Hayır, (siz halâlden harama) tecâvüz eden bir kavmsiniz».
Şuarâ 167:
Dediler: «Ey Luut, sen (bu davadan) vaz geçmezsen, andolsun, mutlak (memleketimizden koğulub) çıkarılanlardan olacaksın».
Şuarâ 168:
(Luut) dedi: «Ben sizin bu yapdığınıza elbette buğz edenlerdenim».
Şuarâ 169:
«Ey Rabbim, beni ve ehlimi onların yapageldikleri (bu kötülüğ) ün (azâb) ından kurtar».
Şuarâ 170:
Bunun üzerine biz onu ve ehlini kamilen kurtardık.
Şuarâ 171:
Geri kalanların içinde yalınız bir koca karı vardı.
Şuarâ 172:
Sonra geridekileri (tam bir suretde) helak etdik.
Şuarâ 173:
Üstlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki. (Bak) inzâr edilenlerin yağmuru ne kötüdür!
Şuarâ 174:
Şübhesiz bunda elbette bir ibret vardır. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir.
Şuarâ 175:
Hakıykat, senin Rabbin, mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir O.
Şuarâ 176:
Eyke yârânı da (gönderilen) peygamberleri tekzîb etmişdir.
Şuarâ 177:
O zamanda ki Şuayb onlara: «(Allahdan) korkmaz mısınız?» demişdi,
Şuarâ 178:
«Şübhesiz ben size (gönderilmiş) emîn bir peygamberim».
Şuarâ 179:
«Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin».
Şuarâ 180:
«Ben buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım aalemlerin Rabbinden başkasına aaid değil».
Şuarâ 181:
Ölçeği tam ölçün. Eksiltenlerden olmayın».
Şuarâ 183:
«İnsanların hakkından bir şey´i kısmayın. Yer (yüzün) de fesadcılar olarak bozgunculuk etmeyin».
Şuarâ 184:
«(Gerek) sizi, (gerek sizden) evvelki ümmetleri yaratan (Allah) dan korkun».
Şuarâ 185:
Dediler: «Sen ancak fazla büyülenmişlerdensin»!
Şuarâ 186:
«Sen bizim gibi bir beşerden başkası değilsin. Biz senin muhakkak yalancılardan olduğunu zannediyoruz».
Şuarâ 187:
«Eğer doğruculardan isen gökden üstümüze bir parça düşür».
Şuarâ 188:
(Şuayb) dedi: «Ne yapıyorsanız Rabbim daha iyi bilicidir».
Şuarâ 189:
Hulâsa: Onu tekzîb etdiler de kendilerini o gölge gününün azâbı yakalayıverdi. Hakıykat bu, o günün büyük azâbı idi.
Şuarâ 190:
Şübhesiz bunda mutlak bir âyet vardır. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir.
Şuarâ 191:
Hakıykat, senin Rabbin mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir O.
Şuarâ 192:
O (Kur´an) muhakkak ve muhakkak aalemlerin Rabbi (canibinden) indirilmedir.
Şuarâ 193:
(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma´nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir.
Şuarâ 194:
(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma´nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir.
Şuarâ 195:
(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma´nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir.
Şuarâ 196:
Şübhe yok ki o (Kur´an) daha evvelkilerin kitablarında da vardır.
Şuarâ 197:
İsrâîl oğulları bilginlerinin bunu bilmesi de onlar için bir âyet (bir delîl) değil miydi?
Şuarâ 198:
Biz onu Arabca bilmeyenlerden birine indirseydik de,
Şuarâ 199:
onlara karşı bunu okusaydı yîne buna îman edici kimseler değillerdi onlar.
Şuarâ 200:
Biz (küfrü) o günahkârların kalbine Öyle bir sokduk ki,
Şuarâ 201:
o pek çetin azâbı görecekleri (âna) kadar onlar (kaabil değil) bu (Kur´ana) inanmazlar.
Şuarâ 202:
İşte bu (azab) onlara, kendileri de farkında olmayarak, ansızın gelecekdir.
Şuarâ 203:
(Gelecekdir de «Acaba) bize bir mühlet verilir mî?» diyeceklerdir.
Şuarâ 204:
Onlar haalâ azabımızı çabuklatdırmak mı istiyorlar?
Şuarâ 205:
(205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları senelerce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine tehdîd olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi?
Şuarâ 206:
(205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları senelerce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine tehdîd olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi?
Şuarâ 207:
(205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları senelerce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine tehdîd olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi?
Şuarâ 208:
(208-209) Biz hiçbir memleketi, ona (halkına) öğüd vermek üzere inzâr edici (peygamber) ler (göndermiş) olmadıkça helak etmedik. Biz zulmedenler değiliz.
Şuarâ 209:
(208-209) Biz hiçbir memleketi, ona (halkına) öğüd vermek üzere inzâr edici (peygamber) ler (göndermiş) olmadıkça helak etmedik. Biz zulmedenler değiliz.
Şuarâ 211:
Bu, onlara hem yakışmaz, hem onlar (buna esasen) güc yetiremezler.
Şuarâ 212:
Şübhe yok ki onlar (meleklerin sözünü) işitmekden kat´î surerde azledilmişlerdir.
Şuarâ 213:
Sakın Allah ile beraber diğer bir Tanrı daha çağırma. (Sonra) azâblandırılanlardan olursun.
Şuarâ 214:
Sen (ilkin) en yakın hısımlarını inzâr et.
Şuarâ 215:
Mü´minlerden sana tâbi´ olanlara kanadını indir.
Şuarâ 216:
Bunun üzerine eğer sana isyan ederlerse de ki: «Ben sizin yapageldiklerinizden hakikaten uzağım».
Şuarâ 217:
Sen O mutlak gaalib, O çok esirgeyici (Allaha) güvenib dayan.
Şuarâ 218:
(218-219) (Öyle mutlak gaalib, öyle çok esirgeyici) ki O, (namaza) kıyam etdiğin vakit seni ve secde edenler içinde dolaşmanı (dâima) görendir.
Şuarâ 219:
(218-219) (Öyle mutlak gaalib, öyle çok esirgeyici) ki O, (namaza) kıyam etdiğin vakit seni ve secde edenler içinde dolaşmanı (dâima) görendir.
Şuarâ 220:
Çünkü hakkıyle işiden, hakkıyle bilen bizzat Odur.
Şuarâ 221:
(Ey müşrikler) şeytanların kimlerin üzerine indiğini size haber vereyim mi ben?
Şuarâ 222:
Onlar her günahkâr yalancının tepesine iner (ler).
Şuarâ 223:
Onlar dır ki (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.
Şuarâ 224:
Şâirler (e gelince), onlara da sapıklar uyarlar.
Şuarâ 225:
(225-226) Onların her vâdîde hakıykaten ifrata (mübalağaya) düşegeldiklerini ve hakıykaten yapmayacakları şeyleri söyler (insanlar) olduklarını görmedin mi?
Şuarâ 226:
(225-226) Onların her vâdîde hakıykaten ifrata (mübalağaya) düşegeldiklerini ve hakıykaten yapmayacakları şeyleri söyler (insanlar) olduklarını görmedin mi?
Şuarâ 227:
Ancak îman edib de iyi iyi amel (ve hareket) de bulunanlar, Allâhı çok zikredenler ve zulme uğratıldıklarından sonra öçlerini alanlar böyle değildir. O zulmedenler yakında hangi inkılâb ile sarsılacaklarını bileceklerdir.