Duhan 5:
Bizim tarafımızdan bir emir olarak, şüphe yok ki Biz resûl gönderir olduk.
Duhan 6:
Rabbinden bir rahmet olarak. Muhakkak ki, O´dur bihakkın işiten, bihakkın bilen O´dur.
Duhan 7:
Göklerin ve yerin ve bunların aralarındakilerinin Rabbidir. Eğer siz yakinen inanır kimseler oldu iseniz.
Duhan 8:
O´ndan başka ilâh yoktur. O diriltir ve öldürür, sizin Rabbinizdir ve evvelki atalarınızın Rabbidir.
Duhan 9:
(9-10) Fakat onlar, şekk içinde oynarlar. Artık gözet bir günü ki, gök, bir apaçık duman ile gelecektir.
Duhan 10:
(9-10) Fakat onlar, şekk içinde oynarlar. Artık gözet bir günü ki, gök, bir apaçık duman ile gelecektir.
Duhan 11:
İnsanları saracaktır. Bu, bir acıklı azabtır.
Duhan 12:
«Ey Rabbimiz! Bizden bu azabı açıver, şüphe yok ki, biz mü´minleriz,» diyeceklerdir.
Duhan 13:
(13-14) Onlar için öğüt almak nerede! Halbuki, muhakkak onlara apaçık bildiren bir peygamber geldi. Sonra ondan yüz çevirdiler ve «Öğretilmiş bir mecnûndur,» dediler.
Duhan 14:
(13-14) Onlar için öğüt almak nerede! Halbuki, muhakkak onlara apaçık bildiren bir peygamber geldi. Sonra ondan yüz çevirdiler ve «Öğretilmiş bir mecnûndur,» dediler.
Duhan 15:
Muhakkak Biz, o azabı biraz açıcılarız, sizler ise şüphe yok ki, dönüvericilersiniz.
Duhan 16:
(16-17) Pek şiddetli, satvetli bir tutuşla tutacağımız gün şüphe yok ki, Biz intikam alıcılarız. Andolsun ki, onlardan evvel Fir´avun´un kavmini bir imtihana tâbi tuttuk ve onlara kerîm bir peygamber gelmişti.
Duhan 17:
(16-17) Pek şiddetli, satvetli bir tutuşla tutacağımız gün şüphe yok ki, Biz intikam alıcılarız. Andolsun ki, onlardan evvel Fir´avun´un kavmini bir imtihana tâbi tuttuk ve onlara kerîm bir peygamber gelmişti.
Duhan 18:
(onlara demişti ki) «Allah´ın kullarını bana teslim ediniz, Şüphe yok ki, ben sizin için emin bir peygamberim.»
Duhan 19:
«Ve Allah´a karşı yücelikte bulunmayın. Muhakkak ki, ben size bir apaçık hüccet ile geliyorum.»
Duhan 20:
«Ve şüphe yok ki ben, beni taşlamanızdan Rabbime ve Rabbinize iltica etmişimdir.»
Duhan 21:
«Ve eğer bana imân etmeyecek iseniz artık benden ayrılın.»
Duhan 22:
Sonra Rabbine dua etti ki: «Muhakkak bunlar, günahkârlar olan bir kavimdir.»
Duhan 23:
Allah Teâlâ da emretti ki, hemen geceleyin kullarım ile yürüyüver. Şüphe yok ki, sizler takib olunmuşlar olacaksınızdır.
Duhan 24:
Ve denizi hâli üzere bırak. Çünkü onlar boğulmuşlar olan bir ordudur.
Duhan 25:
(25-26) Neler terkettiler, bağlardan ve pınarlardan! Ve ekinlerden ve güzel ikametgâhtan!
Duhan 26:
(25-26) Neler terkettiler, bağlardan ve pınarlardan! Ve ekinlerden ve güzel ikametgâhtan!
Duhan 27:
Ve içinde zevk ile müstefit oldukları nîmetten.
Duhan 28:
İşte böyle oldu ve onları başkalar olan bir kavme miras kıldık.
Duhan 29:
Artık onların üzerine gök ve yer ağlamadı ve bir mühlet verilmişler de olmadılar.
Duhan 30:
Andolsun ki, İsrailoğullarını o ihanetli azabtan kurtarmıştık.
Duhan 31:
Fir´avun´dan, şüphe yok ki, o, müsriflerden bir mütekebbir olmuştu.
Duhan 32:
Celâlim hakkı için onları (Benî İsrâil´i) bilerek âlemler üzerine mümtaz kılmıştık.
Duhan 33:
Ve onlara kendisinde apaçık imtihan olan âyetlerden vermiştik.
Duhan 34:
Muhakkak ki, işte onlar elbette diyeceklerdir ki:
Duhan 35:
«Bu başka değil, ancak ilk ölmemizden ibaret ve biz yeniden neşrolunacaklar değiliz».
Duhan 36:
«Haydi eğer siz sâdıklar oldu iseniz, babalarımızı getiriveriniz.»
Duhan 37:
Ya onlar mı hayırlı yoksa Tubba´ kavmi mi? Ve kendilerinden evvel olanlar mı? Onları helâk ettik, şüphe yok ki onlar günahkârlar idiler.
Duhan 38:
Ve gökte ve yerde ve onların arasında olanları oyuncular olarak yaratmadık.
Duhan 39:
İkisini de yaratmadık, ancak Hakk´a mukarin olarak yarattık, fakat onların birçokları bilmezler.
Duhan 40:
Şüphe yok ki, o ayırış günü onların cümleten mev´id olan vakitleridir.
Duhan 41:
O gün bir dost, bir dosttan hiçbir şeyi bertaraf edemez ve onlar yardım da olunmazlar.
Duhan 42:
Allah´ın rahmet ettiği kimse müstesna. Şüphe yok ki o Allah, azîzdir, rahîmdir.
Duhan 43:
(43-44) Muhakkak ki, o zakkûm ağacı. Çok günahkâr olanın taamıdır.
Duhan 44:
(43-44) Muhakkak ki, o zakkûm ağacı. Çok günahkâr olanın taamıdır.
Duhan 45:
Erimiş bakır gibi, karınlar içinde kaynar.
Duhan 47:
Onu tutun da cehennemin tâ ortasına sürükleyin.
Duhan 48:
(48-49) Sonra başının üstüne o pek kaynar su azabından dökün. (Deyin ki) «Tad! Şüphe yok, sen (zûm ediyordun ki) pek kuvvetli, pek âlicenap olan sensin.»
Duhan 49:
(48-49) Sonra başının üstüne o pek kaynar su azabından dökün. (Deyin ki) «Tad! Şüphe yok, sen (zûm ediyordun ki) pek kuvvetli, pek âlicenap olan sensin.»
Duhan 50:
«Şüphe yok ki, işte bu, kendisinde şekk eder olduğunuz şeydir.»
Duhan 51:
Muttakîler ise muhakkak ki, bir emin makamdadırlar.
Duhan 52:
(52-53) Cennetlerde ve pınarlardadırlar. Karşı karşıya oldukları halde atlastan, parlak ipekten (libaslar) giyineceklerdir.
Duhan 53:
(52-53) Cennetlerde ve pınarlardadırlar. Karşı karşıya oldukları halde atlastan, parlak ipekten (libaslar) giyineceklerdir.
Duhan 54:
İşte böyledir ve onları gözleri iri, elbiseleri tertemiz, renkleri beyaz cariyeler ile evlendirdik.
Duhan 55:
Orada her türlü meyveden eminler oldukları halde talep ederler.
Duhan 56:
Orada ölümü tadmazlar, ilk ölüm müstesna ve onları cehennemin azabından korumuştur.
Duhan 57:
Rabbinden bir ihsan olarak. İşte budur, o pek büyük necât.
Duhan 58:
Şüphe yok ki, onu (Kur´an-ı Mübîn´i) senin lisanınla kolaylaştırdık. Umulur ki onlar tefekkür ederler.
Duhan 59:
Artık gözet, şüphe yok ki, onlar gözeticilerdir.