Meryem 3:
O vakit ki, Rabbine gizlice bir dua ile duada (niyazda) bulunmuştu.
Meryem 4:
Demişti ki: «Yarabbi! Muhakkak benim kemiklerim zayıflaştı, başımın tüyü de tutuştu ve Rabbim! Sana ne dua ettim ise mahrum kalmadım.»
Meryem 5:
«Ve ben arkamdan beni takibedecek akrabam (olmayışından)dan korkmaktayım, zevcem de kısırdır. Artık bana sen kendi tarafından bir oğul bağışla.»
Meryem 6:
«Hem bana vâris olsun hem de Yakub hânedanına vâris olsun ve Rabbim, O´nu indinde rızaya mazhar buyur.»
Meryem 7:
(Allah buyurdu ki:) «Ey Zekeriya! Seni bir oğul ile müjdeleriz ki, adı Yahya´dır. Onun için evvelce (kimseyi) bir adaş kılmadık.»
Meryem 8:
Dedi ki: «Yarabbi! Bana nereden bir oğul olabilir? Zevcem ise kısır olmuştur. Ben de ihtiyarlıktan son yaşa yetişmiş oldum.»
Meryem 9:
Buyurdu ki: «Öyledir. Rabbin buyurdu ki, o Bana kolaydır ve muhakkak ki, Ben seni bundan evvel yaratmıştım, halbuki sen hiçbir şey değildin.»
Meryem 10:
Dedi ki: «Yarabbi! Benim için bir alâmet kıl.» Buyurdu ki: «Senin alâmetin, sen sapasağlam olduğun halde nâs ile üç gece konuşmaya muktedir olamamandır.»
Meryem 11:
Sonra mescitten kavmine karşı çıktı da, «Gündüzlerin evvellerinde ve sonunda tesbihte bulununuz,» diye onlara işaret eyledi.
Meryem 12:
Ey Yahya! Kitabı kuvetle tut. Ve O´na daha çocuk iken hikmet verdik.
Meryem 13:
Ve O´na tarafımızdan bir rahmet, bir nezahet (verdik) ve çok muttakî oldu.
Meryem 14:
Ve anasıyla babasına itaatkâr idi ve bir zorba, isyankâr değildi.
Meryem 15:
Ve O´na selâm olsun, doğduğu günde ve öleceği günde ve diri olarak (kabrinden) kaldırılacağı günde.
Meryem 16:
Kitapta Meryem´i de yâd et. O vakit ki, ailesinden ayrılarak şark tarafında bir yere çekilmişti.
Meryem 17:
Onların öte yanlarında (kendisine) bir perde edinmişti. Artık Biz de ona ruhumuzu (Cibrîl-i Emîn) gönderdik de onun için tam bir beşer sûretinde görünüvermişti.
Meryem 18:
(Meryem) Dedi ki: «Muhakkak ben senden Rahmân´a sığınırım. Eğer sen bihakkın muttakî isen (yanımdan çekil).»
Meryem 19:
(Cibril) Dedi ki: «Ben sana bir tertemiz oğul bağışlamak için Rabbinin ancak bir elçisiyim.»
Meryem 20:
(Meryem) Dedi ki: «Bana bir oğul nasıl olabilir ki, bana bir beşer (nikah ile) dokunmamıştır ve ben bir iffetsiz de değilim.»
Meryem 21:
Cibril de dedi ki: «Öyledir. Rabbin buyurdu ki, o Bana göre pek kolaydır ve onu nâsa bir alâmet ve Bizden bir rahmet kılacağız. Ve (O) hükme mukterin bir emirden ibaret olmuştur.»
Meryem 22:
Artık (Meryem nefh-i rûh ile) O´na hamile kaldı. Onunla hemen uzakça bir mahalle çekilip gitti.
Meryem 23:
Derken ona doğum hareketi gelerek kendisini bir hurma ağacının altına gitmeğe muztar kıldı, dedi ki: «Ne olurdu bana, bundan evvel ölmüş olsaydım ve unutulup terkedilmiş bulunsa idim.»
Meryem 24:
Derken ona aşağısından nidâ etti ki: «Sakın mahzun olma. Muhakkak ki, Rabbin senin alt yanından bir su cetveli vücuda getirdi.»
Meryem 25:
«Hurma ağacını kendine doğru silkele, üzerine taze hurma dökülüversin.»
Meryem 26:
«Artık ye ve iç, ve gözün aydın olsun, imdi insanlardan bir kimseyi görürsen, ´Ben Rahmân için oruca nezrettim. Artık bugün hiçbir insan ile asla konuşmayacağım,´ de.»
Meryem 27:
Artık onu yüklenerek kavminin yanına getirdi. Dediler ki: «Ey Meryem! Doğrusu pek büyük, çirkin bir şey ile gelmiş oldun.»
Meryem 28:
«Ey Harun´un kızkardeşi! Senin baban kötü bir şahıs değildi ve anan da iffetten mahrum bulunmuş değildi.»
Meryem 29:
Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: «Biz daha beşikte bir çocuk bulunan ile nasıl konuşabiliriz?»
Meryem 30:
(O çocuk) Dedi ki: «Ben şüphe yok Allah´ın kuluyum, bana kitap verdi ve beni bir peygamber kıldı.»
Meryem 31:
«Ve beni nerede olsam mübarek kıldı ve bana berhayat olduğum müddetçe namaz ile ve zekât ile emretti.»
Meryem 32:
«Ve beni valideme itaatkar kıldı ve beni bir zorba, isyankâr kılmadı.»
Meryem 33:
«Ve selâm benim üzerimedir, doğduğum günde ve öleceğim günde ve diri olarak kaldırılacağım günde.»
Meryem 34:
(34-35) İşte hak olan kavle göre bu, kendisinde ihtilâfta bulundukları Meryem´in oğlu İsâ´dır. Allah için asla tasavvur olunamaz ki, kendisi için bir çocuk edinmiş olsun. O münezzehtir, hangi bir şeyi (vücûda getirmek) dileyince ona ancak «Ol!» der, o da hemen oluverir.
Meryem 35:
(34-35) İşte hak olan kavle göre bu, kendisinde ihtilâfta bulundukları Meryem´in oğlu İsâ´dır. Allah için asla tasavvur olunamaz ki, kendisi için bir çocuk edinmiş olsun. O münezzehtir, hangi bir şeyi (vücûda getirmek) dileyince ona ancak «Ol!» der, o da hemen oluverir.
Meryem 36:
«Ve şüphe yok ki, Allah benim de Rabbimdir. Sizin de Rabbinizdir. Artık yalnız O´na ibadet ediniz. Bu, dosdoğru bir yoldur.»
Meryem 37:
(37-38) Sonra fırkalar kendi aralarında ihtilâfa düştüler. Artık görülecek günün en şiddetli azabı, kâfir olan kimseler içindir. Bize gelecekleri gün neler işitecekler ve neler göreceklerdir. Fakat o zalimler bugün pek zahir bir sapıklık içindedirler.
Meryem 38:
(37-38) Sonra fırkalar kendi aralarında ihtilâfa düştüler. Artık görülecek günün en şiddetli azabı, kâfir olan kimseler içindir. Bize gelecekleri gün neler işitecekler ve neler göreceklerdir. Fakat o zalimler bugün pek zahir bir sapıklık içindedirler.
Meryem 39:
Ve onları hasret günü ile, her emrin bitirilmiş olduğu vakit ile korkut. Onlar ise gaflettedirler ve onlar imân etmezler.
Meryem 40:
Biz, şüphe yok ki Biz, yeryüzüne ve onun üzerinde bulunanlara varis olacağız, ve Bize döndürüleceklerdir.
Meryem 41:
Kitapta İbrahim´i de zikret. Şüphe yok ki, o pek sâdık bir peygamber idi.
Meryem 42:
Bir vakit ki, babasına demişti: «Ey babacığım! Ne için işitmez, görmez ve seni hiçbir ihtiyaçtan kurtaramaz bir şeye taparsın?»
Meryem 43:
Ey atacığım! Muhakkak ki, ilimden sana gelmeyen, bana gelmiştir. Artık bana tâbi ol, seni bir doğru yola eriştireyim.»
Meryem 44:
«Ey babacığım! Şeytana ibadet etme, şüphe yok ki şeytan, Rahmân´a isyan eder olmuştur.»
Meryem 45:
«Ey pederim! Ben muhakkak korkarım ki, sana Rahmân tarafından bir azap isabet eder de artık şeytana bir yar olmuş olursun.»
Meryem 46:
(Azer) Dedi ki: «Ey İbrahim! Yoksa sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviricisin? Andolsun ki, eğer buna nihâyet vermez isen elbette seni taşlarım ve benden uzun bir müddet uzaklaş.»
Meryem 47:
(Hazret-i İbrahim de) Dedi ki: «Sana selâm olsun. Senin için Rabbime elbette ki istiğfarda bulunacağım, şüphe yok ki, O benim için çok ikram etmektedir.»
Meryem 48:
«Ve sizi ve Allah´tan başka tapındıklarınızı bırakıp çekiliyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua ile bedbaht olmam.»
Meryem 49:
Vaktâ ki onlardan ve Allah´tan başka ibadet ettikleri şeylerden çekilip gitti. O´na İshak´ı ve Yakub´u ihsan ettik ve hepsini birer peygamber kıldık.
Meryem 50:
Ve onlara rahmetimizden ihsan ettik ve onlar için dillerde yüksek, doğru bir sena nâsip kıldık.
Meryem 51:
Ve kitapta Mûsa´yı da yâd et. Şüphe yok ki, o ihlâs ile muttasıf idi ve bir resûl, bir nebi olmuş idi.
Meryem 52:
Ve o´na Tûr´un sağ tarafından nidâ ettik ve onu münacaat eder bir halde yaklaştırdık.
Meryem 53:
Ve ona rahmetimizden olarak kardeşi Harûn´u bir nebi olmak üzere ihsan ettik.
Meryem 54:
Ve kitapta İsmail´i de an, şüphe yok ki, o vaadinde sâdık idi ve bir resûl, bir nebi idi.
Meryem 55:
Ve hanedanına namaz ile ve zekât ile emrederdi ve Rabbinin indinde rızaya nâil olmuştu.
Meryem 56:
Ve kitapta İdris´i de zikret. Şüphe yok ki o, bir sıddık, bir peygamber idi.
Meryem 58:
İşte bunlar ki, Allah Teâlâ´nın kendilerine in´am buyurmuş olduğu peygamberlerdendir. Âdem´in zürriyetinden ve Nûh ile beraber gemiye yüklemiş olduklarımızdandır ve İbrahim ile İsrail´in zürriyetindendir ve hidâyete erdirdiğimiz ve ihtiyar eylediğimiz kimselerdendir. Kendilerine Rahmân´ın âyetleri okunduğu zaman secde eder ve ağlar oldukları halde yere kapanırlardı.
Meryem 59:
Sonra arkalarından bir tâife onlara halef oldu ki, namazı zâyi ettiler ve şehvetlere tâbi oldular. Artık yakında cehennem deresine yetişeceklerdir.
Meryem 60:
Ancak tövbekar olan ve imân eden ve sâlih amelde bulunan kimseler müstesna. Çünkü onlar cennete girerler ve birşey ile zulme uğratılmış olmazlar.
Meryem 61:
Âdn cennetleri ki, Rahmân, kullarına gayb olarak vaad buyurmuştur. Şüphe yok ki, O´nun vaadi vücuda getirilmekte bulunmuştur.
Meryem 62:
Orada faidesiz lakırdı işitmezler, ancak selâm (işitirler) ve onlar için orada sabah ve akşam rızıkları da vardır.
Meryem 63:
O, o cennettir ki, ona kullarımızdan muttakî olanları varis kılarız.
Meryem 64:
Ve (Cibril-i Emîn demiştir ki:) «Biz inemeyiz, ancak Rabbin emri ile ineriz. Ve önümüzde ve ardımızda ve bunların arasında ne varsa (hepsi) O´nun içindir ve Rabbin unutkan değildir.»
Meryem 65:
Göklerin ve yerin ve onların arasında olanların Rabbidir. Binaenaleyh O´na ibadet et. O´nun ibadeti için sabr (ve sebat) eyle. Sen O´nun için hiçbir nazir bilir misin?
Meryem 66:
Ve insan der ki: «Öldüğüm zaman mı ileride diri olarak mı çıkarılacağım?»
Meryem 67:
O insan hiç düşünmez mi ki, Biz onu evvelce yarattık, halbuki o hiçbir şey değildi.
Meryem 68:
Evet. Rabbine andolsun ki onları ve şeytanları elbette haşredeceğiz. Sonra da onları muhakkak ki, cehennemin etrafında dizüstü hazırlamış olacağız.
Meryem 69:
Sonradan her fırkadan Rahmân´a karşı ziyâdece mütekebbir (serkeş) olanı muhakkak ki, şiddetle ahzedeceğiz.
Meryem 70:
Sonra elbette ki Biz, cehenneme girip yanmağa evlâ olanı da şüphe yok, daha ziyâde biliriz.
Meryem 71:
Ve sizden bir kimse yoktur ki, illâ oraya uğrayacaktır. Bu, Rabbin tarafından hükm ve kaza buyurulmuş bir şeydir.
Meryem 72:
Sonra ittikada bulunmuş olanları necâta erdiririz. Zalimleri de orada dizleri üstüne çökmüş bir halde bırakırız.
Meryem 73:
Onlara âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman kâfir olanlar, imân etmiş olanlara dedi ki: «İki fırkadan hangisi makamca daha hayırlıdır, meclisce daha güzeldir?»
Meryem 74:
Halbuki, Biz onlardan evvel nice asırlar (ahalisini) helâk ettik ki, onlar eşyaca ve manzara itibariyle daha güzel idiler.
Meryem 75:
De ki: «Her kim sapıklık içinde ise onun için Rahmân uzattıkça uzatsın (onlara dilediklerini versin) ne ehemmiyeti var! Vaktâ ki, vaadolunduklarını, ya azabı veya Kıyamet gününü görürler, artık mekanca daha şerli ve yardımcılarca daha zayıf kim olduğunu bilmiş olacaklardır.»
Meryem 76:
Allah Teâlâ ihtida edenlere hidâyeti arttırır ve bâki olan sâlih ameller ise Rabbin nezdinde sevapça da hayırlıdır. Akibetçe de hayırlıdır.
Meryem 77:
Gördün mü o kimseyi ki, Bizim âyetlerimizi inkâr etti ve dedi ki: «Elbette bana mal ve veled verilecektir.»
Meryem 78:
Gayba vakıf mı olmuş, yoksa Rahmân´ın nezdinde bir ahd mi edinmiş?
Meryem 79:
Hayır öyle değil, ne diyeceğini elbette yazacağız ve onun için azabı arttırdıkça arttıracağız.
Meryem 80:
Ve onun dediklerine Biz varis olacağız ve o Bize tek başına gelecektir.
Meryem 81:
Ve onlar Allah´tan başka tanrılar edindiler, kendileri için bir izzet olsun diye.
Meryem 82:
Asla öyle değil, onların tapındıklarını atiyyen inkâr edecekler ve onların üzerine düşman kesileceklerdir.
Meryem 83:
Görmedin mi, Biz şeytanları kâfirler üzerine musallat kıldık, onları vesveseleriyle tehyic edip duruyorlar.
Meryem 84:
Artık onların üzerine acelede bulunma. Muhakkak ki, Biz onlar için bir sayı sayıyoruz.
Meryem 85:
Yâd et o günü ki, müttakileri Rahmân´a bir elçi cemaatı halinde göndereceğiz.
Meryem 86:
Ve günahkârları da cehenneme susamış olarak sevkedeceğizdir.
Meryem 87:
Şefaate mâlik olamayacaklardır, ancak Rahmân´ın nezdinde bir ahd alan müstesna.
Meryem 88:
Ve dediler ki, Rahmân kendisine veled ittihaz ediverdi.
Meryem 89:
Andolsun ki, pek çirkin bir şey olarak (meydana) gelmiş oldunuz.
Meryem 90:
Az daha ondan dolayı gökler çatlayacak ve yer yarılacak ve dağlar yıkılıp yerlere geçecekti.