Hûd 1:
Elif, Lâm Râ, bir kitaptır ki, âyetleri hakîm ve habîr olan Cenâb-ı Hak tarafından ihkam ve sonra tafsil edilmiştir.
Hûd 2:
Şunun içindir ki, Allah Teâlâ´dan başkasına ubûdiyette bulunmayın. «Şüphe yok ki, ben sizin için O´nun tarafından bir nezîr ve beşîrim.»
Hûd 3:
«Ve hem Rabbinizden mağfiret dileyiniz. Sonra O´na tevbe ediniz ki, sizi müsemma olan ecele kadar güzel bir nîmet ile müstefit etsin ve her fazilet sahibine fazlını versin. Ve eğer yüz çevirirseniz şüphe yok ki, sizin üzerinize büyük bir günün azabından korkarım.»
Hûd 4:
Bütün dönüşünüz Allah Teâlâ´yadır. O ise her bir şey üzerine kâdirdir.
Hûd 5:
Haberdar olunuz ki, onlar şüphesiz ondan gizlenmek için göğüslerini bükerler. Agah olunuz ki, onlar örtülerine bürünürlerken de O, onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilir. Şüphe yok ki o, bütün sinelerin ahvalini hakkıyla bilicidir.
Hûd 6:
Ve yeryüzünde hiçbir yürüyen hayat sahibi yoktur ki, illâ onun rızkı Allah Teâlâ´ya aittir. Ve onun duracağı yeri de, emanet bırakılacak yeri de bilir. Hepsi de apaçık bir kitaptadır.
Hûd 7:
Ve O, O´dur ki (o Hâlik-ı Azîm´dir ki) gökleri ve yeri altı günde yaratmıştır ve O´nun Arş´ı su üzerinde idi. Hanginizin amelce daha güzel olduğunuzu imtihan için (yaratmıştır). Ve eğer sen desen ki: «Siz öldükten sonra şüphe yok ki, yine diriltileceksinizdir.» Elbette ki kâfir olanlar diyeceklerdir ki: «Bu bir apaçık büyüden başka değildir.»
Hûd 8:
Ve andolsun ki, eğer onlardan azabı sayılı bir müddete kadar geri bırakacak olsak elbette diyeceklerdir ki: «Onu men eden nedir?» Haberiniz olsun ki, onlara geleceği gün, kendilerinden bertaraf edilecek değildir ve kendisiyle istihzâda bulundukları şey, onları ihata edecektir.
Hûd 9:
Ve eğer insana tarafımızdan bir rahmet tattırır, sonra da onu ondan çekip alırsak şüphe yok ki o elbette çok me´yustur, nankördür.
Hûd 10:
Ve eğer ona isabet eden bir zahmetten sonra bir nîmet tattırırsak elbette der ki: «Benden bütün kötülükler gidiverdi.» Şüphe yok ki, O bu halde pek sevinen, çok öğünendir.
Hûd 11:
Sabredenler ve sâlih amellerde bulunanlar ise müstesna. İşte onlar var ya. Onlar için mağfiret ve pek büyük bir mükâfaat vardır.
Hûd 12:
İmdi sen ihtimal ki, «Onun izerine bir hazine indirilmeli veya onunla beraber bir melek gelmeli mi idi?» demelerinden dolayı sana vahyolunanların bazısını terkedici ve onunla göğsün daralır bulunacaksın. Sen ancak bir nezirsin. Allah Teâlâ ise her şey üzerine vekildir.
Hûd 13:
Yoksa, «O´nu kendisi uydurdu?» mu diyorlar? De ki: «Onun mislinden on sûre uydurmalar olarak getiriniz, Allah Teâlâ´dan başka gücünüz yettiği kimseleri de davet ediniz, eğer sâdık kimseler oldunuz ise.»
Hûd 14:
İmdi size cevap vermezlerse artık biliniz ki, şüphesiz Allah Teâlâ´nın ilmiyle indirilmiştir ve O´ndan başka bir mâbûd yoktur. Binaenaleyh siz müslümanlar mısınız?
Hûd 15:
Her kim dünya hayatını ve onun ziynetini dilerse onlara da dünya amellerini tamamen öderiz ve onlar orada bir eksikliğe uğratılmazlar.
Hûd 16:
Onlar o kimselerdir ki, onlar için ateşten başkası yoktur. Ve işlemiş oldukları şeyler orada beyhude bulunmuştur ve bütün işledikleri bâtıl olmuştur.
Hûd 17:
İmdi Rabbinden bir açık delil üzere olan ve onun tarafından bir şahid takip eden ve onun evvelinden de Mûsa´nın bir rehber ve rahmet olarak bulunan zât (dünya hayatını ve ziynetini dileyip duran kimse gibi olur mu?) O zâtlar O´na imân ederler. Ve muhtelif tâifelerden her kim onu inkâr ederse o kimselerinde vaadedilmiş olan yeri cehennemdir. Artık ondan bir şüphede bulunma. Şüphe yok ki, o Rabbinden bir haktır, velâkin insanların ekserisi imân etmezler.
Hûd 18:
Daha zalim kimdir o kimseden ki, bir yalanı Allah Teâlâ´ya iftira etmiş olur? Onlar Rablerine arzedileceklerdir ve şahitler de diyeceklerdir ki: «İşte Rablerine karşı yalanlarda bulunanlar onlardır. Haberiniz olsun ki, Allah Teâlâ´nın lâneti zalimler üzerinedir.»
Hûd 19:
Onlar ki, Allah Teâlâ´nın yolundan (nâsı) men´e çalışırlar. Ve onun (o yol) için eğrilik isterler ve onlar (evet) onlar ahireti münkirdirler.
Hûd 20:
Onlar yerde aciz bırakır kimseler olmamışlardır. Ve onlar için Allah Teâlâ´nın gayrı yardımcılarından da yoktur. Onlar için azap, kat kat olacaktır. Onlar işitmeğe tahammül eder olmamışlardı ve görür kimseler de olmamışlardı.
Hûd 21:
İşte onlar o kimselerdir ki, kendi nefislerine yazık etmişlerdir. Ve onlardan iftira eder oldukları şeyler de gaib olup gitmiştir.
Hûd 22:
Şüphe yok ki, ahirette en ziyâde hüsrâna uğrayanlar onlardır.
Hûd 23:
İmân edenler, ve sâlih amellerde bulunanlar ve Rablerine kemal-i itaat ve huşû ile mutmain olanlar (yok mu) işte şüphesiz ki onlar cennet sahibidirler, onlar orada ebedîyyen kalıcılardır.
Hûd 24:
Bu iki tâifenin meseli, kör ve sağır ile, gören ve işiten gibidir. Bunlar hiç meselce müsavî olurlar mı? Artık güzelce düşünmez misiniz?
Hûd 25:
Ve and olsun ki, Nûh´u kavmine gönderdik, «Şüphe yok ki ben sizin için apaçık bir nezirim,» (diye).
Hûd 26:
«Allah Teâlâ´dan başkasına ibadet etmeyin, muhakkak ki, ben sizin üzerinize elîm bir günün azabından korkuyorum.»
Hûd 27:
Onun kavminden kâfir olan eşraftan bir gürûh ise dedi ki: «Biz seni bizim mislimiz gibi bir beşerden başka görmüyoruz ve sana tâbi olanları da biz ilk nazarda bizim en aşağılarımızdan başka görmüyoruz ve sizin için bizim üzerimize bir fazlalık da görmüyoruz. Belki sizi yalancılar zannediyoruz.»
Hûd 28:
Dedi ki: «Ey kavmim! Bana haber veriniz, eğer ben Rabbimden bir açık bürhan üzere oldum ise ve kendi cânibinden bana bir rahmet vermiş ise, sizin üzerinize ise gizli kalmış ise artık siz onu kerih gördüğünüz halde onu size ilzam mı edeceğiz?»
Hûd 29:
«Ve ey kavmim! Sizden onun üzerine bir mal istemiyorum. Benim mükâfaatım ancak Allah Teâlâ´ya aittir ve ben imân edenleri kovucu değilim. Şüphe yok ki, onlar Rablerine kavuşanlardır velâkin ben sizi cahillik eder bir tâife görüyorum.»
Hûd 30:
«Ve ey kavmim! Eğer ben onları kovar isem bana Allah Teâlâ´dan başka kim yardım eder. Artık hiç düşünmez misiniz?»
Hûd 31:
«Ve ben size, ´Benim yanımda Allah Teâlâ´nın hazineleri vardır´ demiyorum. Ve ben gaybı bilmem. Ve ben demem ki, ´Ben muhakkak bir meleğim´, veya demem ki, ´Sizin gözlerinizin hor gördüğü kimselere Allah Teâlâ elbette hayır vermeyecektir.´ Allah Teâlâ onların nefislerinde olanı da bihakkın bilendir. Şüphe yok ki, ben o vakit zalimlerden olmuş olurum.»
Hûd 32:
Dediler ki: «Ey Nûh! Bizim ile muhakkak ki mücadelede bulundun, artık mücadelemizi arttırdın. Eğer sen sâdıklardan oldun ise imdi bize tehdit ettiğin şeyi getiriver.»
Hûd 33:
Dedi ki: «Onu size ancak Allah Teâlâ dilerse getirir ve siz aciz bırakıcılar değilsinizdir.
Hûd 34:
«Ve benim nasihatım size faide verecek değildir, size nasihatta bulunmak istesem de, eğer Allah Teâlâ sizi idlâl etmek irâde eder oldu ise. Rabbiniz O´dur ve O´na döndürüleceksinizdir.»
Hûd 35:
Yoksa, «O´nu uydurdu!» mu diyorlar? De ki: «Eğer onu ben uydurdum ise günahı benim üzerimedir. Halbuki, ben sizin yapar olduğunuz günahtan berîyim.»
Hûd 36:
Ve Nûh´a vahyolundu ki, «Muhakkak kavminden imân etmeyecektir, ancak cidden imân etmiş olanlar müstesna. Artık yapar oldukları şey ile mahzun olma.»
Hûd 37:
«Gemiyi Bizim nezaretimiz ve vahyimiz ile yap ve zulmetmiş olanlar hakkında Bana müracaatta bulunma. Şüphe yok ki, onlar boğulmuşlardır.»
Hûd 38:
Ve gemiyi yapıyordu ve kavminden hangi bir gürûh yanından her geçip gidince de O´nunla alay ediyorlardı. Dedi ki: «Eğer bizim ile alay ederseniz artık şüphe yok ki, biz de sizin alay ettiğiniz gibi sizinle alay ederiz.»
Hûd 39:
«Artık ileride bileceksinizdir ki, kendisini rüsvay edecek azap kime gelecektir ve daimi bir azap kimin üzerine nâzil olacaktır?»
Hûd 40:
Nihâyet emrimiz geldiği ve tennur kaynadığı vakit dedi ki: «Onun içine herbirinden ikişer çift ve aleyhine hüküm sabketmiş olandan maada ehlini ve imân etmiş olanları yükle.» Ve maamafih pek azından başkası onunla beraber imân etmemişti.
Hûd 41:
Ve dedi ki: «Onun içine akması ve durması anında da Allah Teâlâ´nın ismini yâd ederek binin. Şüphe yok ki, Rabbim gafûrdur, rahîmdir.»
Hûd 42:
Ve gemi onlar ile beraber dağlar gibi dalgalar içinde akıp gidiyordu. Ve Nûh, oğluna nidâ etti, o ayrı bir yere çekilmişti. «Ey oğlum! Bizimle beraber bin ve kâfirler ile beraber olma!» (dedi).
Hûd 43:
Dedi ki: «Ben bir dağa sığınacağım, beni sudan korur.» (Nûh da) Dedi ki: «Bugün Allah´ın emrinden koruyacak yoktur, O´nun rahmet ettiği müstesna.» Ve ikisinin arasına dalga giriverdi de o boğulanlardan oldu.
Hûd 44:
Ve denildi ki: «Ey yer! Suyunu yut ve ey gök açıl.» Ve su kesildi ve iş icra edilmiş oldu. Gemi de Cûdi dağının üzerine yerleşti. Ve, «Zalimler olan kavim için uzaklık olsun!» denildi.
Hûd 45:
Ve Nûh Rabbine nidâ etti de dedi ki: «Yarabbi! Şüphe yok, oğlum benim âilemdendir ve muhakkak ki, Senin vaadin haktır ve hakîmlerin hakîmi Sen´sin.»
Hûd 46:
Buyurdu ki: «Ey Nûh! O muhakkak senin ehlinden değildir. Şüphesiz ki o gayrı sâlih bir iştir. Artık kendisine senin için bilgi olmayan bir şeyi Benden sorma. Muhakkak ki, Ben sana cahillerden olmayasın diye öğüt veririm.»
Hûd 47:
Dedi ki: «Ey Rabbim! Kendisine benim için bilgi olmayan bir şeyi Senden sormaktan şüphe yok ki ben Sana sığınırım ve eğer benim için mağfiret etmez ve beni esirgemezsen ben hüsrâna düşenlerden olurum.»
Hûd 48:
Denildi ki: «Ey Nûh! Bizden bir selâm ile ve senin üzerine ve seninle beraber olanlardan neş´et edecek ümmetler üzerine birçok bereketler ile (gemiden) in. Ve birtakım milletleri de ileride faidelendireceğiz, sonra onlara Bizden acıklı bir azap dokunacaktır.»
Hûd 49:
İşte bu, gayb haberlerindendir. Bunu sana vahyediyoruz. Bunu ne sen ve ne de kavmin bundan evvel bilir değildiniz. Artık sabret. Şüphe yok ki akıbet muttakîler içindir.
Hûd 50:
Âd (kavmine) de kardeşleri Hûd´u (peygamber) gönderdik. Dedi ki: «Ey kavmim! Allah´a ibadet ediniz, sizin için O´ndan başka hiçbir mabûd yoktur. Sizler ise iftira edenlerden başka değilsiniz.»
Hûd 51:
«Ey kavmim! Onun üzerine sizden bir mükâfaat istemiyorum. Benim mükâfaatım ancak beni yaratmış olana aitir. Siz hâlâ âkilâne düşünmeyecek misiniz?»
Hûd 52:
«Ve ey kavmim! Rabbinize istiğfarda bulunun. Sonra O´na tevbe edin ki, üzerinize semânın feyzini bol bol göndersin ve sizin kuvvetinizi kuvvet ilavesiyle arttırsın ve günahkârlar olarak yüz çevirmeyiniz.»
Hûd 53:
Dediler ki: «Ey Hûd! Sen bize bir beyyine ile gelmedin ve biz de senin sözünden dolayı kendi tanrılarımızı terkedici değiliz ve sana inanan kimseler de değiliz.»
Hûd 54:
«Biz demeyiz, ancak (deriz ki) seni tanrılarımızdan bazısı fena bir sûrette çarpmıştır.» Dedi ki: «Ben şüphesiz Allah Teâlâ´yı işhâd ediyorum ve siz de şahid olunuz ki, ben sizin şerik ittihaz ettiğiniz şeylerden muhakkak berîyim.»
Hûd 55:
«O´nun gayrı, artık bana karşı istediğiniz mekr ve hileyi cümleten yapınız, sonra bana asla bakmayınız.»
Hûd 56:
«Şüphe yok ki ben, benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah Teâlâ´ya tevekkül ettim. Hiçbir hareket sahibi hayvan yoktur ki, illâ onun alnından tutan O´dur. Muhakkak ki, benim Rabbim dosdoğru bir yol üzerinedir.»
Hûd 57:
«Artık siz yüz çevirir iseniz, ben size kendisiyle gönderilmiş olduğum şeyi muhakkak ki tebliğ ettim. Ve Rabbim sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir ve siz O´nu hiç bir şey ile mutazarrır edemezsiniz. Şüphe yok ki, Rabbim herbir şey üzerine muhafızdır.»
Hûd 58:
Vaktâ ki emrimiz geldi. Hûd´u ve O´nunla beraber imân etmiş olanları Bizden bir rahmet ile kurtardık ve onları kaba bir azaptan da hâlâs ettik.
Hûd 59:
Ve işte o da Âd´dır ki, Rablerinin âyetlerini inkar ettiler ve O´nun peygamberlerine âsi oldular ve herbir inatçı cebbârın emrine uydular.
Hûd 60:
Ve bu dünyada bir lânete tâbi tutuldular, Kıyamet gününde de. Haberiniz olsun, şüphe yok ki Âd, Rablerine kâfir oldular. Agâh olunuz ki, Hûd kavmi olan Âd için bir uzaklık olsun.
Hûd 61:
Semûd´a da kardeşleri olan Sâlih (peygamber gönderilmiştir). Dedi ki: «Ey kavmim! Allah Teâlâ´ya ibadet ediniz. Sizin için O´ndan başka bir ilâh yoktur. Sizi yerden o icad etti ve sizi orada o yaşattı. Artık O´ndan mağfiret dileyiniz, sonra O´na tevbe ediniz. Şüphe yok ki, benim Rabbim yakındır, icabet edicidir.»
Hûd 62:
Dediler ki: «Ey Sâlih! Sen bundan evvel bizim içimizde ümit beslenilen bir zât idin. Sen babalarımızın ibadet eder oldukları şeylere ibadet etmekten bizi nehy eder misin? Ve şüphe yok ki, biz kendisine bizi dâvet ettiğin şeyden bir şekk içindeyiz. Şüphedeyiz.»
Hûd 63:
Dedi ki: «Ey kavmim! Bana haber veriniz, eğer ben Rabbimden açık bir bürhan üzere isem ve O kendisinden bana bir rahmet ihsan etmiş ise o halde O´na isyan edersem, artık Allah´ıma karşı bana kim yardım edebilir? Demek ki, siz bana ziyandan başka bir şey arttırmış olmayacaksınız.»
Hûd 64:
«Ve ey kavmim! İşte şu sizin için bir mucize olmak üzere Allah´ın bir dişi devesidir. Artık onu bırakınız, Allah´ın arzında otlasın ve ona bir kötülükle dokunmayınız, sonra sizi pek yakın bir azap yakalar.»
Hûd 65:
Sonra onu boğazladılar. Bunun üzerine dedi ki: «Yurdunuzda üç gün daha yaşayınız. İşte bu, yalanlanmamış olan bir vaaddir.»
Hûd 66:
Vaktâ ki emrimiz geldi, Sâlih´i ve O´nunla beraber imân etmiş olanları Bizden bir rahmet sebebiyle necâta erdirdik, hem de o günün mezelletinden (kurtardık). Şüphe yok ki çok kuvvetli, çok izzet sahibi olan, ancak senin o Rabbindir.
Hûd 67:
O zulmetmiş olanları da bir korkunç ses yakaladı. Artık yurtlarında diz üstü çöküp bitmiş bir halde sabahladılar.
Hûd 68:
Sanki orada hiç ikamet etmemişlerdi. Biliniz ki, şüphesiz Semûd, Rablerine kâfir olmuşlardı. Haberiniz olsun ki, Semûd için bir uzaklık vardır.
Hûd 69:
Ve muhakkak ki, Bizim elçilerimiz İbrahim´e müjde ile gelmişti. «Selâm!» dediler. O da, «Selâmdır» dedi. Sonra gecikmeden bir kızartılmış buzağı getirdi.
Hûd 70:
Vaktâ ki, onların ellerini ona uzatmadıklarını gördü. Onları hoşlanmadı ve onlardan gizlice korkar oldu. Dediler ki: «Korkma, biz muhakkak Lût kavmine gönderildik.»
Hûd 71:
Ve O´nun refikası ayakta bulunuyordu, gülüverdi. Artık onu İshak ile ve İshak´ın ardından da Yâkub ile müjdeledik
Hûd 72:
Dedi ki: «Vay halime! Ben çocuk doğurabilir miyim? Ben bir koca kadınım, kocam da bir ihtiyardır. Şüphe yok ki bu acaip bir şeydir.»
Hûd 73:
Dediler ki: «Sen Allah´ın emrinden taaccüb eder misin? Ey ehl-i Beyt! Allah´ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Şüphe yok ki o hamîddir, mecîddir.»
Hûd 74:
Vaktâ ki, İbrahim´den korku gidiverdi ve kendisine müjde geldi, Lût kavmi hakkında Bizimle mücadelede bulunur oldu.
Hûd 75:
Şüphe yok ki, İbrahim elbette pek hilm sahibidir, çok âh ü enîn edicidir, ve Hakk´a rücû edicidir.
Hûd 76:
«Ey İbrahim! Bu mücadeleden vazgeç. Şüphe yok ki, artık Rabbin emri gelmiştir. Ve muhakkak ki, onlara reddedilmemiş olan bir azap gelivermektedir.»
Hûd 77:
Vaktâ ki, elçilerimiz Lût´a geldi, onların sebebiyle endişeye düştü ve onların yüzünden kalbi daraldı ve «Bu bir şiddetli gündür,» dedi.
Hûd 78:
Ve O´na kavmi koşarak geldi ve evvelceden kötü kötü fiilleri yapar olmuşlardı. Dedi ki: «Ey kavmim! İşte onlar benim kızlarımdır, onlar sizin için en temizdirler. Artık Allah´tan korkunuz ve beni misafirlerim hakkında rüsvay etmeyiniz, sizden akıllı bir erkek yok mudur?»
Hûd 79:
Dediler ki: «Muhakkak sen bilmişsindir ki bizim için senin kızlarda bir hak yoktur. Ve şüphe yoktur ki sen bizim ne kasdettiğimizi elbette bilirsin.»
Hûd 80:
Dedi ki: «Eğer benim için size karşı bir kuvvet olsa idi veya şiddetli bir kal´aya iltica edecek olsa idim.»
Hûd 81:
Dediler ki: «Ey Lût! Şüphe yok ki biz senin Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana elbette kavuşamayacaklardır. Artık sen âilen ile gecenin bir kısmında yürü ve sizden hiçbir kimse geri kalmasın, zevcen ise müstesna. Şüphesiz ki onlara isabet edecek şey, ona da isabet edicidir. Muhakkak ki onların vaadedilen zamanları, sabah vaktidir, sabah vakti ise yakın değil midir?»
Hûd 82:
Vaktâ ki, emrimiz geldi, onun (o yurdun) üstünü altına çevirdik ve onun üzerine ateşte pişirilmiş, birbirine bitişik bulunmuş balçıktan taşlar yağdırdık.
Hûd 83:
(O taşlar) Rabbin indinde nişanlanmış idi, ve o, zalimlerden uzak değildir.
Hûd 84:
Medyen´e de kardeşleri Şuayb´ı (gönderdik). Dedi ki: «Ey Kavmim! Allah´a ubûdiyette bulunun, sizin için O´ndan başka bir mabûd yoktur. Ve ölçeği ve teraziyi eksik kılmayın. Şüphe yok, ben sizi bir hayır içinde görüyorum. Ve ben muhakkak ki, sizin üzerinize bir kaplayıcı günün azabından korkarım.»
Hûd 85:
«Ve ey kavmim! Ölçeği de, teraziyi de adâlet ile ifâ edin ve nâsa eşyalarını eksiltmeyin ve yeryüzünde müfsidler olarak fesad çıkarmayın.»
Hûd 86:
«Eğer siz imân etmiş kimseler iseniz Allah´ın geri bıraktığı sizin için hayırlıdır ve ben sizin üzerinize bir muhafız değilim.»
Hûd 87:
Dediler ki: «Ey Şuayb! Atalarımızın ibadet ettikleri şeyleri veya mallarımızda dilediğimizi işlememizi, terk etmemizi sana namazın mı emrediyor? Şüphe yok elbette sen, çok ilim ve akıl sahibisin.»
Hûd 88:
Dedi ki: «Ey kavmim! Haber veriniz, eğer ben Rabbim tarafından bir açık bürhan üzere isem ve beni kendi tarafından güzel bir rızk ile merzûk etmiş ise ve ben sizi nehyettiğim şey hususunda size muhalefet etmek istemem, ben ise başka değil, gücüm yettiği kadar ıslah isterim ve benim muvaffakiyetim ancak Allah Teâlâ iledir. Yalnız O´na tevekkül ettim ve ancak O´na dönerim.»
Hûd 89:
«Ve ey kavmim! Bana olan adâvet, Nûh kavmine veya Hûd kavmine veya Sâlih kavmine isabet etmiş olanın mislini size de isabet etmeyi kazandırmasın. Ve Lût kavmi de sizden uzak değildir.»
Hûd 90:
«Ve Rabbinizden medet dileyiniz. Sonra O´na tevbe ediniz. Şüphe yok, benim Rabbim merhametlidir, çok muhîbdir.»
Hûd 91:
Dediler ki: «Ya Şuayb! Söylediklerinden bir çoğunu iyice anlayamıyoruz. Şüphe yok ki, biz seni aramızda cidden zayıf görüyoruz ve eğer senin aşiretin olmasa idi elbette seni taşlayarak öldürürdük ve sen bizim üzerimize bir izzet sahibi değilsin.»
Hûd 92:
Dedi ki: «Ey kavmim! Benim aşiretim sizin üzerinize Allah´tan daha azîz midir? Halbuki, O´nu ardınızda unutulmuş tutuverdiniz. Şüphe, yok ki benim Rabbim, yapar olduğunuz şeyleri çepeçevre kuşatıcıdır.»
Hûd 93:
«Ve ey kavmim! Bütün kuvvetinizle dilediğinizi yapınız. Şüphe yok ki, ben de yapıcıyım. Yakında bilirsiniz ki, kendisini rüsvay edecek azap kime gelecek ve yalancı olan kim imiş? Ve gözetiniz, muhakkak ki, ben de sizinle beraber gözeticiyim.»
Hûd 94:
Vaktâ ki emrimiz geldi. Şuayb´ı ve O´nunla beraber imân etmiş olanları Bizden bir rahmet ile necâta erdirdik ve zulmetmiş olanları ise bir korkunç gürültü yakaladı. Artık yurtlarında çökekalmışlar olarak sabahladılar.
Hûd 95:
Sanki onlar orada yaşamamışlardı. Haberiniz olsun, Semûd uzaklaştığı gibi Medyen için de bir uzaklaşma olsun.
Hûd 96:
Ve andolsun ki, Mûsa´yı âyetlerimiz ile ve apaçık bir hüccetle gönderdik.
Hûd 97:
Fir´avun´a ve onun ileri gelenlerine. Onlar ise Fir´avun´un emrine uydular. Halbuki, Fir´avun´un emri doğru değildi.
Hûd 98:
Kıyamet gününde kavminin önüne düşer. Derken onları ateşe götürmüş olur. Ve ne fena bir sudur, o varılmış olan su.
Hûd 99:
Burada da bir lânete tâbi tutuldular, Kıyamet gününde de. Ne kötü bir yardımdır bu yapılmış olan yardım.
Hûd 100:
İşte bu, karyelerin haberlerindendir. Onu sana hikaye ediyoruz. Onlardan bâki olan da vardır, biçilmiş olan da.
Hûd 101:
Ve biz onlara zulmetmedik, velâkin onlar kendi nefislerine zulmettiler. Allah Teâlâ´dan gayrı taptıkları tanrıları, Rabbin emri geldiği vakit onları hiçbir şeyden müstefid etmiş olmadı ve onlara hüsrândan başka bir şey arttırmış da olmadılar.
Hûd 102:
Ve işte Rabbin yakalaması böyledir, karyeleri zalim oldukları halde yakaladığı zaman, şüphe yok ki O´nun yakalaması pek acıklıdır, pek şiddetlidir.
Hûd 103:
Şüphe yok ki, bunda ahiret azabından korkan kimse için bir ibret vardır. O bir gündür ki, O´nun için nâs toplanmış olacaktır ve o kendisinden şehâdet yapılacak bir gündür.
Hûd 104:
Ve Biz onu ancak sayılı bir müddet için tehire bırakmış oluruz.
Hûd 105:
O geldiği gün hiçbir şahıs konuşamaz. Ancak onun izniyle (konuşmak müstesna). Artık onlardan kimi şakidir, kimi de saiddir.
Hûd 106:
İmdi şekavete düşmüş olanlar ateştedirler. Onlar için orada şiddetli bir soluyuş ve bir hıçkırık vardır.
Hûd 107:
(Onlar) Orada gökler ve yer devam ettikçe ebedî surette duruculardır. Rabbinin dilediği müddet müstesna. Şüphe yok ki, senin Rabbin dilediğini bihakkın işleyicidir.
Hûd 108:
Velâkin said olanlar cennettedirler. Rabbin dilediği müddetten başka gökler ve yer devam ettikçe orada muhalleddirler. Bir atiyye ki, kesilmiş değildir.
Hûd 109:
Artık onların taptıkları şeyden bir şüphede bulunma. Onlar ibadette bulunmazlar, ancak evvelce babalarının taptıkları gibi tapınmakta bulunurlar. Ve Biz de şüphe yok ki, onlara nâsiplerini eksik olmaksızın ödeyeceğiz.
Hûd 110:
Ve yemin olsun ki, Mûsa´ya kitabı verdik. Derken onda ihtilâf olundu. Eğer Rabbin tarafından bir kelime geçmiş olmasa idi elbette aralarında hükmolunurdu. Ve muhakkak ki, onlar ondan ızdıraba düşüren şiddetli bir şüphe içindedirler.
Hûd 111:
Ve şüphe yok ki, Rabbin her birine amellerini tamamiyle ödeyecektir. Muhakkak ki O, yapar olduklarına bihakkın vâkıftır.
Hûd 112:
Artık emrolunduğun gibi istikamette bulun ve tevbe etmiş, seninle beraber bulunmuş olanlar da. Ve haddi tecâvüz etmeyin, şüphe yok ki O, yapar olduğunuz şeyleri bihakkın görücüdür.
Hûd 113:
Ve zulmetmiş olanlara meyil etmeyiniz. Yoksa size ateş dokunur ve sizin için Allah Teâlâ´dan başka yardımcılardan (kimse) yoktur. Sonra nusrete nâil olamazsınız.
Hûd 114:
Ve namazı gündüzün iki tarafında ve geceden de gündüze yakın saatlerde dosdoğru kıl. Şüphe yok ki güzellikler, kötülükleri giderir. Bu, güzelce düşünenler için bir iyi öğüttür.
Hûd 115:
Ve sabret. Zira şüphe yok ki, Allah Teâlâ muhsin olanların mükâfaatını zâyi etmez.
Hûd 116:
Sizden evvelki asırlarda yeryüzünde fesattan nehyeder bir kısım fazilet sahipleri bulunmalı değil miydi? Ancak onlardan necâta erdirdiğimiz bir azı müstesna, ve o zulmedenler ise kendilerinin içinde bulundukları refaha (dünya varlığına) uydular ve günahkâr kimseler oldular.
Hûd 117:
Ve senin Rabbin, ahalisi muslih kimse oldukları halde şehirleri bir zulüm sebebiyle helâk eder olmadı.
Hûd 118:
Ve eğer Rabbin dilese idi, elbette bütün nâsı bir tek ümmet kılardı. Fakat onlar ihtilâf eder kimseler olmaktan geri durmayacaklardır.
Hûd 119:
Ancak Rabbinin rahmet ettiği kimseler müstesna. Ve onun içindir, onları yaratmıştır. Ve Rabbinin şu beyanı da tamam olmuştur ki, «Elbette cehennemi bütün cinlerden ve insanlardan dolduracağım.»
Hûd 120:
Peygamberlerin bütün haberlerinden kendisiyle kalbini tesbit edeceğimiz olanlarını sana hikaye ediyoruz. Ve bunda sana hak ve mü´minler için bir öğüt ve bir muhtıra gelmiştir.
Hûd 121:
Ve imân etmeyenlere de ki: «Siz kendi iktidarınız dairesinde çalışınız, şüphe yok ki, biz de çalışanlarız.»
Hûd 122:
«Ve siz gözetiniz, şüphesiz ki biz de gözetenleriz.»
Hûd 123:
Ve göklerin ve yerin gaybı Allah içindir ve emrin hepsi de O´na döndürülecektir. Artık O´na ibadet et ve O´na tevekkülde bulun ve Rabbin neler yapar olduğunuzdan asla gâfil değildir.