Necm 1:
Yıldıza; tulûa başladığı zaman kasem olsun ki,
Necm 2:
(2-3) Sahibiniz şaşırmadı ve bâtıla inanmadı. Ve hevâdan söz söylemez.
Necm 3:
(2-3) Sahibiniz şaşırmadı ve bâtıla inanmadı. Ve hevâdan söz söylemez.
Necm 4:
(4-5) O başka değil, ancak bir vahiydir, vahyolunuverir. Onu kuvvetleri pek şiddetli olan öğretmiştir.
Necm 5:
(4-5) O başka değil, ancak bir vahiydir, vahyolunuverir. Onu kuvvetleri pek şiddetli olan öğretmiştir.
Necm 6:
(6-7) Bir kuvvet sahibi ki, hemen dosdoğru göründü. Ve o, en yüksek bir sema kıyısında idi.
Necm 7:
(6-7) Bir kuvvet sahibi ki, hemen dosdoğru göründü. Ve o, en yüksek bir sema kıyısında idi.
Necm 8:
(8-9) Sonra yaklaştı da aşağıya iniverdi. Derken iki yay kadar veya daha yakın oluverdi.
Necm 9:
(8-9) Sonra yaklaştı da aşağıya iniverdi. Derken iki yay kadar veya daha yakın oluverdi.
Necm 10:
Hemen (Allah Teâlâ´nın) kuluna vahyettiğini vahyetti.
Necm 11:
(11-12) Gördüğü şeyi kalbi tekzîp etmedi. Onun gördüğüne karşı onunla şimdi mücadelede mi bulunacaksınız?
Necm 12:
(11-12) Gördüğü şeyi kalbi tekzîp etmedi. Onun gördüğüne karşı onunla şimdi mücadelede mi bulunacaksınız?
Necm 13:
Andolsun ki, O´nu (Cibril´i) diğer bir inişinde de gördü.
Necm 14:
(14-15) Sidretü´l Müntehâ´nın yanında. Onun yanında ise Cennetü´l Me´vâ bulunmaktadır.
Necm 15:
(14-15) Sidretü´l Müntehâ´nın yanında. Onun yanında ise Cennetü´l Me´vâ bulunmaktadır.
Necm 16:
(16-17) O vakit ki, Sidre´yi bürüyen bürüyordu. Göz ne çevrildi ve ne de tecavüz etti.
Necm 17:
(16-17) O vakit ki, Sidre´yi bürüyen bürüyordu. Göz ne çevrildi ve ne de tecavüz etti.
Necm 18:
Andolsun ki, Rabbinin en büyük âyetlerinden (bir kısmını) gördü.
Necm 19:
(19-20) Siz Lât´ı ve Uzzâ´yı gördünüz mü? Diğer üçüncü olan Menât´ı da (gördünüz mü?)
Necm 20:
(19-20) Siz Lât´ı ve Uzzâ´yı gördünüz mü? Diğer üçüncü olan Menât´ı da (gördünüz mü?)
Necm 21:
(21-22) Sizin için erkek de O´nun için dişi mi? Bu, o halde âdilâne olmayan bir taksim.
Necm 22:
(21-22) Sizin için erkek de O´nun için dişi mi? Bu, o halde âdilâne olmayan bir taksim.
Necm 23:
Onlar hiçbir şey değil, ancak birtakım isimlerdir ki, onları siz ve babalarınız takmışsınızdır. Allah Teâlâ ona dâir bir hüccet indirmemiştir. Zandan ve nefislerinin arzu ettiğinden başka bir şeye tâbi olmuyorlar. Halbuki, onlara Rablerinden bir hüda (bir rehber-i hidâyet) gelmiştir.
Necm 24:
Yoksa insan için her temenni ettiği şey var mıdır?
Necm 26:
Ve göklerde nice melekler vardır, onların şefaatleri hiçbir fâide vermez, meğer ki, Allah Teâlâ´nın dilediği ve razı olduğu kimse için müsaade verdiğinden sonra olsun.
Necm 27:
Muhakkak o kimseler ki, ahirete imân etmezler, elbette melekleri dişilerin adıyla adlandırırlar.
Necm 28:
Onların ona dair bir bilgileri yoktur. Zandan başka bir şeye tâbi olmazlar. Halbuki şüphe yok ki zan, haktan hiçbir şey ifade etmez.
Necm 29:
Artık sen, Bizim zikrimizden yüz çevirenden ve dünya hayatından başkasını dilemeyen kimselerden i´raz et.
Necm 30:
İşte onların ilimden erebildikleri budur. Şüphe yok ki Rabbin, o yolundan sapıtan kimseyi en ziyâde bilendir ve O, hidayete eren kimseyi de en ziyâde bilendir.
Necm 31:
Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah´ındır. Fenalıkta bulunanları yaptıkları ile cezalandıracaktır ve güzellikte bulunmuş olanları da daha güzeli ile mükâfaatlandıracaktır.
Necm 32:
(Güzellikte bulunanlar) O kimselerdir ki, günahın büyüklerinden ve fahiş şeylerden kaçınırlar, küçük günah müstesna. Şüphe yok ki, Rabbim mağfireti geniş olandır ve O sizi en ziyâde bilendir. O vakit ki, sizi yerden, yarattı ve o vakit ki, siz analarınızın karınlarında ceninler halinde idiniz. Artık nefislerinizi tezkiye etmeyin. O, muttakî olanı en ziyâde bilendir.
Necm 33:
(33-35) Şimdi gördün mü o kimseyi ki, (imândan) yüz çevirdi. Ve biraz şey verdi, mütebakisini de men etti. Ya gayba ait bilgi onun yanında mıdır ki, artık o görüyor.
Necm 34:
(33-35) Şimdi gördün mü o kimseyi ki, (imândan) yüz çevirdi. Ve biraz şey verdi, mütebakisini de men etti. Ya gayba ait bilgi onun yanında mıdır ki, artık o görüyor.
Necm 35:
(33-35) Şimdi gördün mü o kimseyi ki, (imândan) yüz çevirdi. Ve biraz şey verdi, mütebakisini de men etti. Ya gayba ait bilgi onun yanında mıdır ki, artık o görüyor.
Necm 36:
(36-38) Yoksa Mûsa´nın sahifelerinde olan şeyden haber verilmedi mi? Ve memur olduğu şeyi bihakkın itmam etmiş olan İbrahim´in sahifelerindeki de kendisine haber verilmedi mi? Hakikaten hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez.
Necm 37:
(36-38) Yoksa Mûsa´nın sahifelerinde olan şeyden haber verilmedi mi? Ve memur olduğu şeyi bihakkın itmam etmiş olan İbrahim´in sahifelerindeki de kendisine haber verilmedi mi? Hakikaten hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez.
Necm 38:
(36-38) Yoksa Mûsa´nın sahifelerinde olan şeyden haber verilmedi mi? Ve memur olduğu şeyi bihakkın itmam etmiş olan İbrahim´in sahifelerindeki de kendisine haber verilmedi mi? Hakikaten hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez.
Necm 39:
(39-42) Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir. Sonra (onun çalışması) en tamam bir mükâfaat ile mükâfaatlandırılacaktır. Ve şüphe yok ki, en son gidiş Rabbinedir.
Necm 40:
(39-42) Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir. Sonra (onun çalışması) en tamam bir mükâfaat ile mükâfaatlandırılacaktır. Ve şüphe yok ki, en son gidiş Rabbinedir.
Necm 41:
(39-42) Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir. Sonra (onun çalışması) en tamam bir mükâfaat ile mükâfaatlandırılacaktır. Ve şüphe yok ki, en son gidiş Rabbinedir.
Necm 42:
(39-42) Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir. Sonra (onun çalışması) en tamam bir mükâfaat ile mükâfaatlandırılacaktır. Ve şüphe yok ki, en son gidiş Rabbinedir.
Necm 43:
(43-44) Ve muhakkak O´dur ki, güldürdü ve ağlattı. Ve şüphe yok O´dur, O´dur ki, öldürdü ve hayata erdirdi.
Necm 44:
(43-44) Ve muhakkak O´dur ki, güldürdü ve ağlattı. Ve şüphe yok O´dur, O´dur ki, öldürdü ve hayata erdirdi.
Necm 45:
Ve muhakkak ki, iki çifti, erkek ile dişiyi o yarattı.
Necm 47:
Ve muhakkak ki O´na aittir, ölenlerin bilâhare diriltilmeleri.
Necm 48:
Ve şüphe yok ki, O´dur zengin eden ve fakir düşüren O´dur.
Necm 49:
Ve muhakkak ki, Şi´ra (yıldızı)nın Rabbi O´dur.
Necm 50:
Ve şüphe yok ki, O helâk etti evvelki Âd´i.
Necm 51:
(51-52) Ve Semûd´u (da o helâk etti) artık (onlardan hiçbirini) bırakmadı. Ve evvelce de Nûh kavmini (helâk etmişti). Şüphe yok ki, onlar olmuşlardı onlar, en zalim ve en azgın (kimseler).
Necm 52:
(51-52) Ve Semûd´u (da o helâk etti) artık (onlardan hiçbirini) bırakmadı. Ve evvelce de Nûh kavmini (helâk etmişti). Şüphe yok ki, onlar olmuşlardı onlar, en zalim ve en azgın (kimseler).
Necm 53:
(53-54) Mü´tefike´yi de yerlere atıverdi. Artık onların yurdlarını kaplayan kapladı.
Necm 54:
(53-54) Mü´tefike´yi de yerlere atıverdi. Artık onların yurdlarını kaplayan kapladı.
Necm 55:
(55-56) Artık Rabbin hangi nîmetlerinde şek edersin? İşte bu da evvelki korkutuculardan bir korkutucudur.
Necm 56:
(55-56) Artık Rabbin hangi nîmetlerinde şek edersin? İşte bu da evvelki korkutuculardan bir korkutucudur.
Necm 57:
(57-58) Saat yaklaştı Kıyamet tekarrüb etti. Onun için Allah Teâlâ´dan başka yoktur bir açıcı.
Necm 58:
(57-58) Saat yaklaştı Kıyamet tekarrüb etti. Onun için Allah Teâlâ´dan başka yoktur bir açıcı.
Necm 59:
(59-60) Şimdi siz bu kelâmdan mı teaccüb ediyorsunuz? Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
Necm 60:
(59-60) Şimdi siz bu kelâmdan mı teaccüb ediyorsunuz? Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?