Hûd 1:
Elif, Lâm, Râ, (Bu,) Ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi olan ve her şeyden haberdar bulunan (Allah) tarafından birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış bir Kitap ´tır (ki:)
Hûd 2:
Öyle ki, Allah´tan başkasına ibadet etmeyin. Gerçekten ben, sizi onun tarafından uyarıp korkutan ve müjdeleyenim;
Hûd 3:
Ve Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O´na tevbe edin. O da sizi, adı konulmuş bir vakte kadar güzel bir meta ile metalandırsın ve her ihsan sahibine kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım.
Hûd 4:
Sizin dönüşünüz Allah´adır. O, her şeye güç yetirendir.
Hûd 5:
Haberiniz olsun; gerçekten onlar, ondan gizlenmek için göğüslerini büker (Hak´tan kaçınıp yan çizer) ler. (Yine) Haberiniz olsun; onlar, örtülerine büründükleri zaman, O, gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bilmektedir. Çünkü O, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.
Hûd 6:
Yeryüzünde hiç bir canlı yoktur ki, rızkı Allah´a ait olmasın. Onun karar (yerleşik) yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir. (Bunların) Tümü apaçık bir kitaptadır.
Hûd 7:
O´nun arşı su üzerinde iken amel bakımından hanginizin daha iyi olduğunu denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O´dur. Andolsun onlara: «Gerçekten siz, ölümden sonra yine diriltileceksiniz» dersen, küfre sapanlar mutlaka: «Bu, açıkça bir büyüdür başkası değildir» derler.
Hûd 8:
Andolsun, onlardan azabı sayılı bir topluluğa (veya belirli bir süreye) kadar ertelersek, mutlaka: «Onu akılkoyan nedir?» derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.
Hûd 9:
Andolsun, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip alsak, kuşkusuz o, (artık) umudunu kesmiş bir nankördür.
Hûd 10:
Ve andolsun, kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet taddırırsak, kuşkusuz: «Kötülükler benden gidiverdi» der. Çünkü o, şımarıktır, böbürlenendir.
Hûd 11:
Sabredenler ve salih amellerde bulunanlar başka. İşte, bağışlanma ve büyük ecir bunlarındır.
Hûd 12:
Şimdi onların: «Ona bir hazine indirilmeli veya onunla birlikte bir melek gelmeli değil miydi?» demeleri dolayısıyla göğsün daralıp sana vahyolunanlardan bir kısımını mı terkedeceksin? Sen yalnızca bir uyarıp korkutucusun. Allah her şeye vekildir.
Hûd 13:
Yoksa: «Onu kendisi uydurdu» mu diyorlar? De ki: «Haydi siz, yalan üzere uydurulmuş olarak onun benzeri on sure getirin ve eğer doğru sözlüler iseniz, Allah´tan başka çağırabildiklerinizi çağırın.»
Hûd 14:
Eğer buna rağmen size cevap vermezlerse, artık biliniz ki, o, gerçekten Allah´ın ilmiyle indirilmiştir ve O´ndan başka ilah yoktur. Öyleyse artık, siz müslüman mısınız?
Hûd 15:
Kim dünya hayatını ve onun çekiciliğini isterse, onlara yapıp ettiklerini onda tastamam öderiz ve onlar bunda hiç bir eksikliğe de uğratılmazlar.
Hûd 16:
İşte bunların, ahirette kendileri için ateşten başkası yoktur. Onların onda (dünyada) bütün işledikleri boşa çıkmıştır ve yapmakta oldukları şeyler de geçersiz olmuştur.
Hûd 17:
Rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan, onu yine ondan bir şahid izleyen ve ondan önce de bir önder ve rahmet olarak Musa´nın kitabı (kendisini doğrulamakta) bulunan kimse, (artık onlar) gibi midir? İşte onlar, buna (Kur´an´a) inanırlar. Gruplardan biri onu inkâr ederse, ateş ona vaadedilen yerdir. Öyleyse, bundan kuşkuda olma, çünkü o, Rabbinden olan bir haktır. Ancak insanların çoğunluğu inanmazlar.
Hûd 18:
Allah hakkında yalan uydurup iftira edenden daha zalim kimdir? İşte bunlar, Rablerine sunulacaklar ve şahidler: «Rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır» diyecekler. Haberiniz olsun; Allah´ın laneti zalimlerin üzerinedir.
Hûd 19:
Bunlar, Allah´ın yolundan engelleyenler ve onda çarpıklık arayanlardır. Onlar, ahireti de tanımayanlardır.
Hûd 20:
Bunlar, yeryüzünde (Allah´ı) aciz bırakacak değildir ve bunların Allah´tan başka velileri de yoktur. Azab onlar için kat kat arttırılır. Bunlar (hakkı) işitmeye güç yetirmezlerdi ve görmezlerdi de.
Hûd 21:
İşte bunlar, kendilerini hüsrana uğratanlardır ve yalan olarak uydurmakta oldukları (düzme tanrılar da) onlardan uzaklaşıp kaybolmuşlardır.
Hûd 22:
Hiç şüphesiz bunlar, ahirette en çok hüsrana uğrayanlardır.
Hûd 23:
İman edip salih amellerde bulunanlar ve ´Rablerine kalbleri tatmin bulmuş olarak bağlananlar´, işte bunlar da cennetin halkıdırlar. Onda temelli olarak kalacaklardır.
Hûd 24:
Bu iki grubun örneği; kör ve sağır ile gören ve işiten gibidir. Örnekçe bunlar eşit olur mu? Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?
Hûd 25:
Andolsun, biz Nuh´u kavmine gönderdik. (Onlara:) «Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıp korkutucuyum.»
Hûd 26:
«Allah´tan başkasına kulluk etmeyin. Ben size (gelecek olan) acıklı bir günün azabından korkmaktayım» (dedi) .
Hûd 27:
Kavminden, ileri gelen inkarcılar: «Biz seni yalnızca bizim gibi bir beşerden başkası görmüyoruz; sana, sığ görüşlü olan en aşağılıklarımızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz ve sizin bize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine biz sizi yalancılar sanıyoruz» dedi.
Hûd 28:
Dedi ki: «Ey Kavmim, görüşünüz nedir söyleyin? Eğer ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve Rabbim bana kendi katından bir rahmet vermiş de (bu), sizin gözlerinizden saklı tutulmuşsa? Siz bunu istemiyorken biz sizi buna zorlayacak mıyız?
Hûd 29:
«Ey kavmim, ben sizden buna karşılık bir mal istemiyorum. Benim ecrim, yalnızca Allah´a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim. Onlar gerçekten Rablerine kavuşacaklar. Ancak ben sizi, cahillik etmekte olan bir kavim görüyorum.
Hûd 30:
«Ey kavmim, ben onları kovarsam, Allah´tan (gelecek azaba karşı) bana kim yardım edecek? Hiç düşünmez misiniz?»
Hûd 31:
«Ben size Allah´ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum. Melek olduğumu söylemiyorum ve gözlerinizin aşağılık gördüklerine, Allah kesin olarak onlara bir hayır vermez de demiyorum. Nefislerinde olanı Allah daha iyi bilir. Bu durumda (bunun aksini yaparsam) gerçekten o zaman zalimlerdenim (demek) dir.»
Hûd 32:
Dediler ki: «Ey Nuh, bizimle çekişip durdun, bu çekişmede ileri de gittin. Eğer doğru söylüyorsan bize vaadettiğini getir (görelim.)»
Hûd 33:
Dedi ki: «Eğer dilerse, onu size Allah getirir ve siz (O´nu) aciz bırakacak değilsiniz.»
Hûd 34:
«Eğer Allah sizi azdırmayı dilemişse, ben size öğüt vermek istesem de, öğüdümün size yararı olmaz. O sizin Rabbinizdir ve O´na döndürüleceksiniz.»
Hûd 35:
Onlar: «Bunu kendisi uydurdu» mu diyorlar? De ki: «Eğer onu ben uydurduysam, günahım bana aittir. Ama ben, sizlerin suç olarak işlemekte olduklarınızdan uzağım.»
Hûd 36:
Nuh´a vahyedildi: «Gerçekten iman edenlerin dışında, kesin olarak kimse inanmayacak. Şu halde onların işlemekte olduklarından dolayı üzülme.»
Hûd 37:
«Bizim gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi imal et. Zulme sapanlar konusunda da bana hitapta bulunma. Çünkü onlar suda boğulacaklardır.»
Hûd 38:
Gemiyi yapmaktaydı. Kavminin ileri gelenleri kendisine her uğradığında onunla alay ediyordu. O: «Eğer bizimle alay ederseniz, alay ettiğiniz gibi biz de sizlerle alay edeceğiz» dedi.
Hûd 39:
«Artık siz, ilerde bileceksiniz. Aşağılatıcı azab kime gelecek ve sürekli azab kimin üstüne çökecek.»
Hûd 40:
Sonunda emrimiz geldiğinde ve tandır feveran ettiği zaman, dedik ki: «Her birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde söz geçmiş olanlar dışında, aileni ve iman edenleri ona yükle.» Zaten onunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti.
Hûd 41:
Dedi ki: «Ona binin. Onun yüzmesi de, demir atması (durması) da Allah´ın adıyladır. Şüphe yok, benim Rabbim bağışlayandır, esirgeyendir.»
Hûd 42:
(Gemi) Onlarla dağlar gibi dalga(lar) içinde yüzmekteyken Nuh, bir kenara çekilmiş olan oğluna seslendi: «Ey oğlum, bizimle birlikte bin ve kâfirlerle birlikte olma.»
Hûd 43:
(Oğlu) Dedi ki: «Ben bir dağa sığınacağım, o beni sudan korur.» Dedi ki: «Bugün Allah´ın emrinden, esirgeyen olan (Allah) dan başka bir koruyucu yoktur.» Ve ikisinin arasına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu.
Hûd 44:
Denildi ki: «Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sen de tut.» Su çekildi, iş bitiriliverdi, (gemi de) Cûdi (dağı) üstünde durdu ve zalimler topluluğuna da: «Uzak olsunlar» denildi.
Hûd 45:
Nuh, Rabbine seslendi. Dedi ki: «Rabbim, şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve senin va´din de doğrusu haktır. Sen hakimlerin hakimisin.»
Hûd 46:
Dedi ki: «Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildir. Çünkü o, salih olmayan bir iş (yapmıştır) . Öyleyse hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Gerçekten ben, cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum.»
Hûd 47:
Dedi ki: «Rabbim, bilgim olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Ve eğer beni bağışlamaz ve beni esirgemezsen, hüsrana uğrayanlardan olurum.»
Hûd 48:
«Ey Nuh» denildi. «Sana ve seninle birlikte olan ümmetler üzerine bizden selâm ve bereketlerle (gemiden) in. (Sizden türeyecek diğer kâfir) Ümmetleri de yararlandıracağız, sonra onlara bizden acıklı bir azab dokunacaktır.»
Hûd 49:
Bunlar: Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun. Şu halde sabret. Şüphesiz (güzel olan) sonuç takva sahiplerinindir.
Hûd 50:
Ad (halkına da) kardeşleri Hûd´u (gönderdik) . Dedi ki: «Ey kavmim, Allah´a ibadet edin, sizin O´ndan başka ilahınız yoktur. Siz yalan olarak (tanrılar) düzenlerden başkası değilsiniz.
Hûd 51:
Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiç bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz?
Hûd 52:
Ey kavmim, Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O´na tevbe edin. Üstünüze gökten sağanak (yağmurlar, bol nimetler) yağdırsın ve gücünüze güç katsın. Suçlu günahkârlar olarak yüz çevirmeyin.»
Hûd 53:
«Ey Hûd» dediler. «Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terketmeyiz. Sana iman edecek de değiliz.»
Hûd 54:
«Biz: ´Bazı ilahlarımız seni çok kötü çarpmıştır´ (demekten) başka bir şey söylemeyiz.» Dedi ki: «Allah´ı şahid tutarım, siz de şahidler olun ki, gerçekten ben, sizin şirk katmakta olduklarınızdan uzağım;»
Hûd 55:
«O´nun dışındaki (tanrılardan). Artık siz bana, toplu olarak dilediğiniz tuzağı kurun, sonra bana süre de tanımayın.»
Hûd 56:
«Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah´a tevekkül ettim. O´nun, alnından yakalayıp denetlemediği hiç bir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerindedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)»
Hûd 57:
«Buna rağmen yüz çevirirsiniz, artık size kendisiyle gönderildiğim şeyi tebliğ ettim. Rabbim de sizden başka bir kavmi yerinize geçirir. Siz O´na hiç bir şeyle zarar veremezsiniz. Doğrusu benim Rabbim, her şeyi gözetleyip koruyandır.»
Hûd 58:
Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmet ile Hûd´u ve onunla birlikte iman edenleri kurtardık. Onları şiddetli, ağır bir azabtan kurtardık.
Hûd 59:
İşte Ad (halkı): Rablerinin ayetlerini tanımayıp reddettiler. O´nun peygamberlerine isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emri ardınca yürüdüler.
Hûd 60:
Ve bu dünyada da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. Haberiniz olsun; gerçekten Ad (halkı), Rablerine (karşı) küfrettiler. Haberiniz olsun; Hûd kavmi Ad´a (Allah´ın rahmetinden) uzaklık (verildi).
Hûd 61:
Semud (halkına da) kardeşleri Salih´i (gönderdik). Dedi ki: «Ey kavmim, Allah´a ibadet edin, sizin O´ndan başka ilahınız yoktur. O sizi yerden (topraktan) yarattı ve onda sizi ömür geçirenler kıldı. Öyleyse O´ndan bağışlanma dileyin, sonra O´na tevbe edin. Şüphesiz benim Rabbim, yakın olandır, (duaları) kabul edendir.»
Hûd 62:
Dediler ki: «Ey Salih, bundan önce sen içimizde kendisinden (iyilikler ve yararlılıklar) umulan biriydin. Atalarımızın taptığı şeylere tapmamızdan sen bizi engelleyecek misin? Doğrusu biz, senin bizi davet ettiğin şeyden kuşku verici bir tereddüt içindeyiz.»
Hûd 63:
Dedi ki: «Ey kavmim, görüşünüz nedir söyler misiniz? Eğer ben Rabbimden apaçık bir belge üzerindeysem ve bana tarafından bir rahmet vermişse, bu durumda da O´na isyan edecek olursam Allah´a karşı bana kim yardım edecektir? Şu halde kaybımı arttırmaktan başka bana (hiç bir yarar) sağlamayacaksınız.»
Hûd 64:
«Ey kavmim, size işte bir ayet olarak Allah´ın devesi; onu serbest bırakın, Allah´ın arzında yesin. Ona kötülük (vermek niyetiy) le dokunmayın. Yoksa sizi yakın bir azab sarıverir.»
Hûd 65:
Fakat onu öldürdüler. (Salih) Dedi ki: «Yurdunuzda üç gün daha yararlanın. Bu, yalanlanmayacak bir vaaddir.»
Hûd 66:
Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Salih´i ve onunla birlikte iman edenleri o günün aşağılatıcı azabından kurtardık. Doğrusu senin Rabbin, güçlü olandır, aziz olandır.
Hûd 67:
O zulme sapanları dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar.
Hûd 68:
Sanki orda hiç refah içinde yaşamamışlar gibi. Haberiniz olsun; Semud (halkı) gerçekten Rablerine (karşı) küfretmişlerdi. Haberiniz olsun; Semud (halkına Allah´ın rahmetinden) uzaklık (verildi).
Hûd 69:
Andolsun, elçilerimiz İbrahim´e müjde ile geldikleri zaman: «Selam» dediler. O da: «Selam» dedi (ve) hemen gecikmeden kızartılmış bir buzağı getirdi.
Hûd 70:
Ellerinin ona uzanmadığını görünce (İbrahim durumdan) hoşlanmadı ve içine bir tür korku düştü. Dediler ki: «Korkma. Biz Lut kavmine gönderildik.»
Hûd 71:
Karısı da ayaktaydı, bunun üzerine güldü. Biz de ona İshak´ı, İshak´ın arkasından da Yakub´u müjdeledik.
Hûd 72:
«Vay bana» dedi (kadın) . «Ben kocamış bir kadın iken ve şu kocam da bir ihtiyar iken doğuracak mıyım? Gerçekten bu, şaşırtıcı bir şey!..»
Hûd 73:
Dediler ki: «Allah´ın emrine mi şaşırıyorsun? Allah´ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir, ey ev halkı şüphesiz O, övülmeye layık olandır, Mecîd´tir.»
Hûd 74:
İbrahim´den korku gittiği ve ona müjde geldiği zaman, Lût kavmi konusunda bizimle çekişip tartışmalara giriyor(du) .
Hûd 75:
Doğrusu İbrahim, yumuşak huylu, duygulu ve gönülden (Allah´a) yönelen biriydi.
Hûd 76:
«Ey İbrahim, bundan vazgeç. Çünkü gerçek şu ki, Rabbinin emri gelmiştir ve gerçekten onlara geri çevrilmeyecek bir azab gelmiştir.»
Hûd 77:
Elçilerimiz Lût´a geldiği zaman, onlardan dolayı kaygılandı, göğsünü bir sıkıntı bastı ve: «Bu, zorlu bir gün» dedi.
Hûd 78:
Kavmi ona doğru koşarak geldi; onlar daha önceden kötülükler işlemekteydiler. «Ey kavmim» dedi. «İşte benim kızlarım, bunlar sizler için daha temizdir. Artık Allah´tan korkun ve beni misafirim önünde küçük düşürmeyin. İçinizde hiç aklı başında olan (reşid) bir adam da yok mu?»
Hûd 79:
Dediler ki: «Andolsun, senin kızlarında bizim haktan bir şeyimiz (ilgimiz ve arzumuz) olmadığını sen de bilmişsindir. Bizim ne istemekte olduğumuzu gerçekte sen biliyorsun.»
Hûd 80:
Dedi ki: «Size yetecek gücüm olsaydı veya sağlam bir yere sığınabilseydim.»
Hûd 81:
(Elçiler) Dediler ki: «Ey Lût, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana kesin olarak ulaşamazlar. Gecenin bir parçasında ailenle birlikte yürü (yola çık) . Sakın, hiç biriniz dönüp arkasına bakmasın; fakat senin karın başka. Çünkü onlara isabet edecek olan ona da isabet edecektir. Onlara va´dolunan (azab) sabah vaktidir. Sabah da yakın değil mi?
Hûd 82:
Böylece emrimiz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık;
Hûd 83:
Rabbinin katında ´belli bir biçime sokulmuş, damgalanmış´ olarak. Bunlar zalimlerden uzak değildir.
Hûd 84:
Medyen (halkına da) kardeşleri Şuayb´ı (gönderdik) . Dedi ki: «Ey kavmim, Allah´a ibadet edin, sizin O´ndan başka ilahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik tutmayın; gerçekten ben, sizi bir ´bolluk ve refah (hayır) ´ içinde görüyorum. Doğrusu ben, sizi çepeçevre kuşatacak olan bir günün azabından korkuyorum.»
Hûd 85:
«Ey kavmim, ölçüyü ve tartıyı -adaleti gözeterek- tam tutun ve insanların eşyasını değerden düşürüp eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.»
Hûd 86:
«Eğer mü´minseniz, Allah´ın bıraktığı (helal işlerden olan kazanç) sizin için daha hayırlıdır. Ben, sizin üzerinizde bir gözetleyici değilim.»
Hûd 87:
Dediler ki: «Ey Şuayb, senin namazın mı atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vaz geçmemizi emretmektedir. Çünkü sen, gerçekte yumuşak huylu, aklı başında (reşid bir adam) sın.»
Hûd 88:
Dedi ki: «Ey kavmim görüşünüz nedir söyler misiniz? Ya ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve O da beni kendisinden güzel bir rızık ile rızıklandırmışsa? Ben, size yasakladığım şeylere (kendim sahiplenmek suretiyle) size aykırı düşmek istemiyorum. Benim istediğim, gücüm oranında yalnızca ıslah etmektir. Benim başarım ancak Allah iledir; O´na tevekkül ettim ve O´na içten yönelip dönerim.»
Hûd 89:
«Ey kavmim, bana karşı gelişiniz, sakın Nuh kavminin ya da Hûd kavminin veya Salih kavminin başlarına gelenlerin bir benzerini size de isabet ettirmesin. Üstelik Lût kavmi size pek uzak değil.»
Hûd 90:
«Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O´na tevbe edin. Gerçekten benim Rabbim, esirgeyendir, sevendir.»
Hûd 91:
«Ey Şuayb» dediler. «Senin söylediklerinin çoğunu biz ´kavrayıp anlamıyoruz´. Doğrusu biz seni içimizde zayıf da görüyoruz. Eğer yakın çevren olmasaydı, gerçekten biz seni taşa tutar öldürürdük. Sen bize karşı güçlü ve üstün değilsin.»
Hûd 92:
Dedi ki: «Ey kavmim, sizce benim yakın çevrem, Allah´tan daha mı üstündür ki, O´nu arkanızda unutuluvermiş (önemsiz) bir şey edindiniz. Şüphesiz benim Rabbim, yapmakta olduklarınızı sarıp kuşatandır.»
Hûd 93:
«Ey kavmim, bütün yapabileceğinizi yapın; kuşku yok, ben de yapacağım. Kime aşağılatıcı azab gelecek ve yalancı kimdir, yakında bileceksiniz. Siz gözetleyip durun, ben de sizlerle birlikte gözetleyeceğim.»
Hûd 94:
Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb´ı ve onunla birlikte iman edenleri kurtardık; o zulme sapanları dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar.
Hûd 95:
Sanki orada hiç refah içinde yaşamamışlar gibi, haberiniz olsun; Semud (halkına) nasıl bir uzaklık verildiyse Medyen (halkına da Allah´ın rahmetinden öyle) bir uzaklık (verildi) .
Hûd 96:
Andolsun, Musa´yı ayetlerimizle ve apaçık olan ispatlayıcı bir delille gönderdik.
Hûd 97:
Firavun´a ve onun önde gelen çevresine. Onlar Firavun´un emrine uymuşlardı. Oysa Firavun´un emri doğruya götürücü (irşad edici) değildi.
Hûd 98:
O, kıyamet günü kavminin önderliğine geçer, böylece onları ateşe götürmüş olur. Sonunda vardıkları yer, ne kötü bir yerdir..
Hûd 99:
Onlar, burda da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. (Bu) Verilen bağış, ne kötü bir bağıştır.
Hûd 100:
Bunlar, sana doğru haber (kıssa) olarak aktardığımız (geçmişteki) kuşakların haberleridir. Onlardan kimi ayakta kalmış, (hâlâ izleri var, kimi de) biçilmiş ekin (gibi yerlebir edilmiş, kalıntısı silinmiş) dir.
Hûd 101:
Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmettiler. Böylece Rabbinin emri geldiği zaman, Allah´ı bırakıp da taptıkları ilahları, onlara hiç bir şey sağlayamadı, ´helak ve kayıplarını´ arttırmaktan başka bir işe yaramadı.
Hûd 102:
Onlar, zulüm işlemektelerken, ülkeleri (veya kuşakları) yakaladığı zaman, Rabbinin yakalayıvermesi işte böyledir. Gerçekten O´nun yakalayıvermesi pek acıklı, pek şiddetlidir.
Hûd 103:
Ahiret azabından korkan için bunda kesin ayetler vardır. O, bütün insanların kendisinde toplanacağı bir gündür ve o, gözlemlenebilen bir gündür.
Hûd 104:
Biz onu sayılı bir sürenin (ecelin) dışında ertelemeyiz.
Hûd 105:
(Kıyametin) Geleceği günde, O´nun izni olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez. Artık onlardan kimi ´bedbaht ve mutsuz´, (kimi de) mutlu ve bahtiyardır.
Hûd 106:
Mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için orda (kahırla ve acıyla) nefes alıp vermeler vardır.
Hûd 107:
Onlar, Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada temelli kalacaklardır. Çünkü Rabbin, gerçekten dilediğini yapandır.
Hûd 108:
Mutlu olanlar da, artık onlar cennettedirler. Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orda temelli kalacaklardır. (Bu) kesintisi olmayan bir ihsandır.
Hûd 109:
Artık onların tapmakta oldukları şeyler konusunda, sakın kuşkuda olma. Daha önceleri, ataları nasıl tapıyor idiyseler, bunlar da ancak böyle tapıyorlar. Kuşkusuz biz, onların paylarını eksiltmeksizin onlara ödeyecek olanlarız.
Hûd 110:
Andolsun, Musa´ya kitabı verdik, onda anlaşmazlığa düşüldü. Eğer Rabbinden bir söz geçmiş (verilmiş) olmasaydı, mutlaka aralarında hüküm verilmiş olacaktı. Gerçekten onlar, bundan (Kur´an´dan) yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler.
Hûd 111:
Şüphesiz Rabbin, onlardan tümüne yapıp ettiklerini(n karşılığını) onlara tastamam ödeyecektir. Çünkü O, yapıp ettiklerinden haberdar olandır.
Hûd 112:
Seninle birlikte tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru davran. Ve azıtmayın. Çünkü O, yapmakta olduklarınızı görendir.
Hûd 113:
Zulmedenlere eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah´tan başka velileriniz yoktur, sonra yardım da göremezsiniz.
Hûd 114:
Gündüzün iki tarafında ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namazı kıl. Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlara bir öğüttür.
Hûd 115:
Ve sabret. Gerçekten Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez.
Hûd 116:
Sizden önceki kuşaklardan onlardan kurtardığımızdan pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi? Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler. Onlar, suçlu günahkârlardı.
Hûd 117:
Halkı, ıslah eden kimseler iken, senin Rabbin o ülkeleri zulm ile helak edecek değildi.
Hûd 118:
Eğer Rabbin dileseydi, insanları elbette tek bir ümmet kılardı. Oysa, onlar, anlaşmazlığı sürdürmektedirler:
Hûd 119:
Rabbinin rahmet ettikleri dışında onları bunun için yarattı. Böylece Rabbinin (şu) sözü tamamlanıp gerçekleşmiştir: «Andolsun, cehennemi cinlerden ve insanlardan, onların tümünden dolduracağım.»
Hûd 120:
Sana peygamberlerin haberlerinden -kalbini kendisiyle sağlamlaştıracak- doğru haberler aktarıyoruz. Bunda da sana hak ve mü´minlere bir öğüt ve uyarı gelmiştir.
Hûd 121:
İman etmeyenlere de ki: «Yapabileceğinizi yapın; kuşkusuz biz de yapacağız.»
Hûd 122:
Ve gözleyip durun; gerçekten biz de gözleyip durmaktayız.»
Hûd 123:
Göklerin ve yerin gaybı Allah´ındır, bütün işler O´na döndürülür; öyleyse O´na kulluk edin ve O´na tevekkül edin. Senin Rabbin yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.
Sistemli Evden Eve Taşımacılık
Wholesale B2B Marketplaces