Mâide Suresi Türkçe Meali
Mâide 1:
Ey iman edenler! Akitleri titizlikle yerine getirin. Size dört ayaklı tüm otlayan hayvanlar helâl kılındı, ancak size okunanlar ve ihramlıyken avlanmayı helâl kılmamanız başka. Şüphesiz Allah dilediği hükmü koyar.
Mâide 2:
Ey iman edenler, Allah´ın şiarlarına, haram olan ay´a, kurbanlık hayvanlara, (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinden bir fazl ve hoşnutluk isteyerek Beyt-i Haram´a gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktınız mı artık avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram´dan alıkoyduklarından dolayı bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah´tan korkup sakının. Gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.
Mâide 3:
Ölü eti, kan, domuz eti, Allah´tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar), ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün küfre sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, Ben´den korkun. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm´ı seçip beğendim. Kim ´şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa´ -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
Mâide 4:
Sana, kendilerine neyin helal kılındığını sorarlar. De ki: «Bütün temiz şeyler size helal kılındı.» Allah´ın size öğrettiği gibi öğretip yetiştirdiğiniz avcı hayvanlarının yakalayıverdiklerinden de -üzerlerine Allah´ın adını anarak- yiyin. Allah´tan korkup sakının. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
Mâide 5:
Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldır. Mü´minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.
Mâide 6:
Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin) ; eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.
Mâide 7:
Allah´ın üzerinizdeki nimetini ve: «İşittik ve itaat ettik» dediğinizde sizi, kendisiyle bağladığı sözünü (misakını) anın. Allah´tan korkup sakının. Şüphesiz Allah, sinelerin özünde olanı bilendir.
Mâide 8:
Ey iman edenler, adil şahidler olarak Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah´tan korkup sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.
Mâide 9:
Allah, iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va´detmiştir, onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ecir vardır.
Mâide 10:
Küfre sapanlar ve ayetlerimizi yalanlayanlar ise, onlar da, alevli ateşin halkıdırlar.
Mâide 11:
Ey iman edenler, Allah´ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; hani bir topluluk, size ellerini uzatmaya yeltenmişti de, (Allah,) onların ellerini sizlerden geri püskürtmüştü. Allah´tan korkup sakının. Mü´minler yalnızca Allah´a tevekkül etmelidirler.
Mâide 12:
Andolsun, Allah İsrailoğullarından kesin-söz almıştı. Onlardan oniki güvenilir-gözetleyici göndermiştik. Ve Allah onlara: «Gerçekten ben sizinle birlikteyim. Eğer namazı kılar, zekâtı verir, Peygamberlerime inanır, onları savunup desteklerseniz ve Allah´a güzel bir borç verirseniz, herhalde sizin kötülüklerinizi örter ve sizi gerçekten, altından ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkâr ederse, cidden dümdüz bir yoldan sapmıştır.»
Mâide 13:
Sözlerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever.
Mâide 14:
Ve: «Biz hıristiyanlarız» diyenlerden kesin söz almıştık. Sonunda onlar kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. Böylece biz de, kıyamete kadar aralarında kin ve düşmanlık saldık. Allah, yapageldikleri şeyi onlara haber verecektir.
Mâide 15:
Ey Kitap Ehli, Kitaptan gizlemekte olduklarınızın çoğunu size açıklayan ve bir çoğundan geçiveren elçimiz geldi. Size Allah´tan bir nur ve apaçık bir Kitap da geldi.
Mâide 16:
Allah, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştır ve onları kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip iletir.
Mâide 17:
Andolsun, «Gerçek şu ki, Allah Meryem oğlu Mesih´tir» diyenler küfretmiştir. De ki: «O, eğer Meryem oğlu Mesih´i, onun annesini ve yer yüzündekilerin tümünü helak (yok) etmek isterse, Allah´tan (bunu önlemeğe) kim birşeye malik olabilir? Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin tümünün mülkü Allah´ındır; dilediğini yaratır. Allah her şeye güç yetirendir.
Mâide 18:
Yahudi ve Hıristiyanlar: «Biz Allah´ın çocuklarıyız ve sevdikleriyiz» dedi. De ki: «Peki, ne diye sizi günahlarınızdan dolayı azablandırıyor? Hayır, siz O´nun yaratığından birer beşersiniz. O, dilediğini bağışlar, dilediğini azablandırır. Göklerin,yerin ve bunlar arasındakilerin tümünün mülkü Allah´ındır. Son varış O´nadır.»
Mâide 19:
Ey Kitap Ehli, peygamberlerin arası kesildiği dönemde: «Bize müjdeci de bir uyarıcı da gelmedi» demenize (fırsat kalmasın) diye size apaçık anlatan peygamber geldi. Böylece müjdeci de, uyarıcı da gelmiştir artık. Allah her şeye güç yetirendir.
Mâide 20:
Hani, Musa kavmine (şöyle) demişti: «Ey kavmim, Allah´ın üzerinizdeki nimetini anın; içinizden peygamberler çıkardı, sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi.»
Mâide 21:
«Ey kavmim, Allah´ın sizin için yazdığı kutsal yere girin ve gerisin geri arkanıza dönmeyin; yoksa kayba uğrayanlar olarak çevrilirsiniz.»
Mâide 22:
Dediler ki: «Ey Musa, orda zorba bir kavim vardır, onlar ordan çıkmadıkları sürece biz oraya kesinlikle girmeyiz. Şayet ordan çıkarlarsa, biz de muhakkak gireriz.»
Mâide 23:
Korkanlar arasında olup da Allah´ın kendilerine nimet verdiği iki kişi: «Onların üzerine kapıdan girin. Ona girerseniz, şüphesiz sizler galibsiniz. Eğer mü´minlerdenseniz, yalnızca Allah´a tevekkül edin.» dedi.
Mâide 24:
Dediler ki: «Ey Musa, biz, orda onlar durduğu sürece hiç bir zaman oraya girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin git, ikiniz savaşın. Biz burda duracağız.»
Mâide 25:
(Musa:) «Rabbim, gerçekten kendimden ve kardeşimden başkasına malik olamıyorum. Öyleyse bizimle fasıklar topluluğunun arasını Sen ayır.» dedi.
Mâide 26:
(Allah) Dedi: «Artık orası kendilerine kırk yıl haram kılınmıştır. Onlar yeryüzünde ´şaşkınca dönüp dolaşıp duracaklar.´ Sen de o fasıklar topluluğuna karşı üzülme.»
Mâide 27:
Onlara Adem´in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah´a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerinki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: «Seni mutlaka öldüreceğim.» (Öbürü de:) «Allah, ancak korkup sakınanlardan kabul eder.»
Mâide 28:
«Eğer sen beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben, alemlerin Rabbi olan Allah´tan korkarım.»
Mâide 29:
«Şüphesiz, senin kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böylelikle ateşin halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur.»
Mâide 30:
Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik edip zevkli göstererek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu.
Mâide 31:
Derken, Allah, ona, yeri eşiyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. «Bana yazıklar olsun» dedi. «Şu kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?» Artık o, pişmanlık duyanlardan olmuştu.
Mâide 32:
Bu nedenle, İsrailoğullarına şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yer yüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksızca) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun, peygamberlerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır.
Mâide 33:
Allah´a ve Resulüne karşı savaş açanların ve yer yüzünde bozgunculuğa çaba harcayanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (o) yerden sürülmeleridir. Bu, onlar için dünyadaki aşağılanmadır, ahirette de onlar için büyük bir azab vardır.
Mâide 34:
Ancak, sizin onlara güç yetirmenizden önce tevbe edenler başka. Biliniz ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
Mâide 35:
Ey iman edenler, Allah´tan korkup sakının ve (sizi) O´na (yaklaştıracak) vesile arayın; O´nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.
Mâide 36:
Gerçek şu ki, küfre sapanlar, yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa, bununla da kıyamet gününün azabından (kurtulmak için) fidye vermeye kalkışsalar, yine onlardan kabul edilmez. Onlar için acıklı bir azab vardır.
Mâide 37:
(Orda) Ateşten çıkmak isterler, ama ondan çıkacak değiller. Onlar için sürekli bir azab vardır.
Mâide 38:
Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık, Allah´tan da, ´tekrarı önleyen kesin bir ceza´ olmak üzere ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Mâide 39:
Ancak kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
Mâide 40:
Göklerin de, yerin de mülkünün Allah´a ait olduğunu bilmiyor musun? O, kimi dilerse azablandırır, kimi dilerse bağışlar. Allah, her şeye güç yetirendir.
Mâide 41:
Ey Peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla «inandık» diyenlerle Yahudiler´den küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar) dır. Onlar, kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar, «Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının» derler. Allah, kimin fitne(ye düşme)sini isterse, artık onun için sen Allah´tan hiç bir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah´ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette de onlar için büyük bir azab vardır.
Mâide 42:
Onlar, yalana kulak tutanlardır, haram yiyicilerdir. Sana gelirlerse aralarında hükmet ya da onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirecek olursan, sana hiç bir şeyle kesin olarak zarar veremezler. Aralarında hükmedersen de adaletle hükmet. Şüphesiz, Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever.
Mâide 43:
Allah´ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde, seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar? İşte onlar, inanmış olanlar değildir.
Mâide 44:
Gerçek şu ki, biz Tevratı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hümederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah´ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah´ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfir olanlardır.
Mâide 45:
Biz onda, onların üzerine yazdık: Can´a can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır. Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir keffarettir. Kim Allah´ın indirdiğiyle hükmetsezse, işte onlar, zalim olanlardır.
Mâide 46:
Onların (Peygamberlerin) ardından yanlarındaki Tevrat´ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa´yı gönderdik ve ona içinde ve hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat´ı doğrulayan ve muttakiler için yol gösterici ve öğüt olan İncil´i verdik.
Mâide 47:
İncil sahipleri Allah´ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim Allah´ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanlardır.
Mâide 48:
Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona ´bir şahid-gözetleyici´ olarak Kitab´ı (Kur´an´ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah´ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku) larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) size verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah´adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir. -
Mâide 49:
Aralarında Allah´ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma, Allah´ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmasınlar diye onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musibeti tattırmak istemektedir. Şüphesiz, insanların çoğu fasıklardır.
Mâide 50:
Onlar hâlâ cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah´tan daha güzel olan kimdir?
Mâide 51:
Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.
Mâide 52:
İşte kalplerinde hastalık olanların: «Zamanın, felâketleriyle aleyhimize dönüp bize çarpmasından korkuyoruz» diyerek aralarında çabalar yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih ya da katından bir emir getirecek de, onlar, nefislerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman olacaklardır.
Mâide 53:
İman edenler de: «Olanca yeminleriyle elbette sizlerle birlik olduklarına ilişkin Allah´a yemin edenler bunlar mıdır? Onların bütün yapıp ettikleri boşa çıkmıştır, böylece hüsrana uğrayanlar olmuşlardır.» derler.
Mâide 54:
Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner(irtidat eder) se, Allah (yerine), kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği, mü´minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı ise ´güçlü ve onurlu,´ Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah´ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.
Mâide 55:
Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O´nun Resulü, rükû´ ediciler olarak namaz kılan ve zekâtı veren mü´minlerdir.
Mâide 56:
Kim Allah´ı, O´nun Resulünü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galib gelecek olanlar Allah´ın taraftarlarıdır.
Mâide 57:
Ey iman edenler, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi, alay ve oyun (konusu) edinenleri ve kâfirleri dostlar (veliler) edinmeyiniz. Ve eğer inanıyorsanız, Allah´tan korkup sakının.
Mâide 58:
Onlar, siz birbirinizi namaza çağırdığınızda onu alay ve oyun (konusu) edinirler. Bu, gerçekten onların akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır.
Mâide 59:
De ki: «Ey Kitap Ehli, yalnızca Allah´a, bize indirilene ve önceden indirilene inanmamız ve sizin çoğunuzun fasıklar olmanız nedeniyle mi bizden hoşlanmıyorsunuz?»
Mâide 60:
De ki: «Allah katında, ´kesinleşmiş bir ceza olarak´ bundan daha kötüsünü haber vereyim mi? Allah´ın kendisine lanet ettiği, ona karşı gazablandığı ve onlardan maymunlar ve domuzlar kıldığı ile tağuta tapanlar; işte bunlar, yerleri daha kötü ve dümdüz yoldan da daha çok sapmışlardır.»
Mâide 61:
Size geldiklerinde: «İnandık» derler. Oysa onlar küfürle girmişlerdir ve yine onunla çıkmışlardır. Allah, gizli tutmakta olduklarını daha iyi bilir.
Mâide 62:
Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta ve haram yiyicilikte çabalarına hız kattıklarını görürsün. Yapmakta oldukları ne kötüdür.
Mâide 63:
Bilgin-yöneticileri (Rabbaniyyun) ve yüksek bilginleri (Ahbar), onları, günah söylemelerinden ve haram yiyiciliklerinden sakındırmalı değil miydi? Yapmakta oldukları (bu tür sanat çabaları) ne kötüdür.
Mâide 64:
Yahudiler: «Allah´ın eli sıkıdır» dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır; O´nun iki eli açıktır, nasıl dilerse infak eder. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun tuğyanlarını ve küfürlerini artıracaktır. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yer yüzünde bozgunculuğa çaba harcarlar. Allah ise bozguncuları sevmez.
Mâide 65:
Eğer, Kitap Ehli iman edip sakınsalardı, elbette onların kötülüklerini örter ve onları ´nimetlerle donatılmış´ cennetlere sokardık.
Mâide 66:
Ve eğer onlar Tevrat´ı, İncil´i ve kendilerine Rabblerinden indirileni (Kur´an´ı) ayakta tutsalardı, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (sayısız nimeti) yiyeceklerdi. İçlerinde aşırı olmayan (mutedil) bir ümmet vardır. Onlardan çoğunun yapmakta oldukları ise ne kötüdür!.
Mâide 67:
Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan, O´nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz, Allah, kâfir olan bir topluluğu hidayete eriştirmez.
Mâide 68:
De ki: «Ey kitap Ehli, Tevrat´ı, İncil´i ve size Rabbinizden indirileni ayakta tutmadıkça hiç bir şey üzerinde değilsiniz.» Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun tuğyanlarını ve küfürlerini arttıracaktır. Sen de kâfirler topluluğuna karşı üzüntüye kapılma.
Mâide 69:
Gerçek şu ki, iman edenlerle Yahudiler, Sabiîler ve Hıristiyanlardan Allah´a, ahiret gününe inanan ve salih amellerde bulunanlar; onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olacak değildirler.
Mâide 70:
Andolsun, biz İsrailoğullarından kesin söz almış ve onlara peygamberler göndermiştik. Onlara ne zaman nefislerinin hoşuna gitmeyen bir şeyle bir peygamber geldiyse, bir bölümünü yalanladılar, bir bölümünü de öldürdüler.
Mâide 71:
Bir fitne olmayacak sandılar, körleştiler, sağırlaştılar. Sonra Allah, tevbelerini kabul etti, (yine) onlardan çoğunluğu körleştiler, sağırlaştılar. Allah yapmakta olduklarını görendir.
Mâide 72:
Andolsun, «Gerçekten Allah, Meryem oğlu Mesih´tir» diyenler küfre saptı. Oysa Mesih´in dediği (şudur:) «Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah´a ibadet edin. Çünkü O, kendisine şirk koşana şüphesiz cenneti haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir, zulmedenlere yardımcı yoktur.»
Mâide 73:
Andolsun, «Allah üçün üçüncüsüdür» diyenler küfre sapmışlardır. Oysa tek bir ilahtan başka ilah yoktur. Eğer söylemekte olduklarından vazgeçmezlerse, onlardan küfredenlere mutlaka acıklı bir azab dokunacaktır.
Mâide 74:
Yine de Allah´a tevbe edip bağışlanma istemiyecekler mi? Oysa Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
Mâide 75:
Meryem oğlu Mesih, yalnızca bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçti. Onun annesi dosdoğrudur, ikisi de yemek yerlerdi. Bir bak, onlara ayetleri nasıl açıklıyoruz? (Yine) bir bak, onlar ise nasıl da çevriliyorlar?
Mâide 76:
De ki: «Size yarara da, zarara da güç yetirmeyen Allah´tan başka şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah, işitendir, bilendir.»
Mâide 77:
De ki: «Ey Kitap Ehli, haksız yere dininiz konusunda aşırı gitmeyin ve daha önce sapmış, bir çoğunu saptırmış ve dümdüz yoldan kaymış bir topluluğun heva (istek ve tutku) larına uymayın.»
Mâide 78:
İsrailoğullarından küfredenlere, Davud ve Meryem Oğlu İsa diliyle lanet edilmiştir. Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir.
Mâide 79:
Yapmakta oldukları münker (çirkin iş) lerden birbirlerini sakındırmıyorlardı. Yapmakta oldukları şey ne kötü idi!.
Mâide 80:
Onlardan çoğunun küfre sapanlarla dostluklar kurduklarını görürsün. Kendileri için nefislerinin takdim ettiği şey ne kötüdür. Allah onlara gazablandı ve onlar azabda ebedi kalacaklardır.
Mâide 81:
Eğer Allah´a, peygambere ve ona indirilene iman etselerdi, onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan çoğu fasık olanlardır.
Mâide 82:
Andolsun, insanlar içinde, müminlere en şiddetli düşman olarak Yahudiler ve müşrikleri bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olanların da: «Hıristiyanlarız» diyenleri bulursun. Bu, onlardan (birtakım) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları nedeniyledir.
Mâide 83:
Peygambere indirileni dinlediklerinde hakkı tanıdıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup taştığını görürsün. Derler ki: «Rabbimiz inandık; öyleyse bizi şahidlerle birlikte yaz.»
Mâide 84:
«Hem Rabbimizin bizi salihler topluluğuna katmasını umarken ne diye Allah´a ve bize haktan gelene inanmayalım?»
Mâide 85:
Böylelikle Allah, dediklerine karşılık olarak içinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan cennetler verdi. Bu, iyilik yapanların karşılığıdır.
Mâide 86:
Küfre sapanlar ve ayetlerimizi yalanlayanlar; işte onlar, çılgın ateşin arkadaşlarıdırlar.
Mâide 87:
Ey iman edenler, Allah´ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez.
Mâide 88:
Allah´ın size rızık olarak verdiklerinden helal ve temiz olarak yiyin. Kendisine inanmakta olduğunuz Allah´tan da korkup sakının.
Mâide 89:
Allah sizi, yeminlerinizdeki ´rastgele söylemelerinizden, boş sözlerden´ dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağlandığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) keffareti, ailenizdekilere yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkân) Bulamıyan (için) üç gün oruç (vardır.) Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin keffaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah, size ayetlerini böyle açıklar, umulur ki şükredersiniz.
Mâide 90:
Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar) dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz.
Mâide 91:
Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah´ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz, değil mi?
Mâide 92:
Allah´a itaat edin, peygambere de itaat edin ve sakının. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki, elçimize düşen, ancak apaçık bir tebliğidir.
Mâide 93:
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar için korkup sakındıkları, iman ettikleri ve salih amellerde bulundukları, sonra korkup sakındıkları ve iman ettikleri ve sonra (yine) korkup sakındıkları ve iyilikte bulundukları takdirde (yasaklanmadan önce) yedikleri dolayısıyla bir sorumluluk yoktur. Allah, iyilik yapanları sever.
Mâide 94:
Ey iman edenler, Allah görünmezlikte (gaybte) kendisinden kimin korktuğunu ortaya çıkarmak için ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği avdan bir şeyle andolsun sizi deneyecektir. Artık kim bundan sonra haddi aşarsa, onun için acıklı bir azab vardır.
Mâide 95:
Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kâbe´ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak ya da onun dengi oruç tutmak olan bir keffaret vardır. Böylelikle işlediğinin vebalini tadmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öç sahibidir.
Mâide 96:
Deniz avı ve onu yemek size ve (yeryüzünde) dolaşanlara bir yarar olarak helal kılındı. İhramlı olduğunuz sürece kara avı ise size haram kılınmıştır. O´na (götürülüp) toplanacağınız Allah´tan korkup sakının.
Mâide 97:
Allah, Beyt-i Haram (olan) Kâbe´yi insanlar için bir ayaklanma (kıyam evi) kıldı; Haram Ay´ı, kurbanı ve boyunlardaki gerdanlıkları da. Bu, Allah´ın göklerde ve yerde ne varsa tümünü bildiğini ve Allah´ın gerçekten her şeyi bilen olduğunu bilmeniz içindir.
Mâide 98:
Bilin ki, Allah gerçekten cezası pek şiddetli olandır. Ve Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
Mâide 99:
Peygambere tebliğden başka (yükümlülüğü) yoktur. Allah açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da bilir.
Mâide 100:
De ki: «Murdar ile temiz-murdar´ın çokluğu hoşuna gitse de- bir olmaz. Ey temiz akıl sahipleri, Allah´tan korkup sakının. Umulur ki kurtulaşa erersiniz.
Mâide 101:
Ey iman edenler, size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın; Kur´an indirildiği zaman sorarsanız, size açıklanır. Allah onu affetti. Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak olandır.
Mâide 102:
Sizden önce bir topluluk onu sormuştu da sonra kâfirler olmuşlardı.
Mâide 103:
Allah Bahiyre´den Saibe´den Vasiyle´den ve Hâm´dan hiç birini (meşru) kılmamıştır. Ancak küfredenler, Allah´a karşı yalan düzüp uyduruyorlar. Onların çoğu akıl erdirmez.
Mâide 104:
Onlara: «Allah´ın indirdiğine ve peygambere gelin» denildiğinde, «Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter» derler. (Peki,) Ya ataları bir şey bilmiyor ve hidayete ermiyor idilerse?.
Mâide 105:
Ey iman edenler, üzerinizdeki (yükümlülük) kendi nefislerinizdir. Siz doğru yola erişirseniz, sapan size zarar veremez. Tümünüzün dönüşü Allah´adır. O, size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.
Mâide 106:
Ey iman edenler, sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, vasiyet hazırlanışında, aranızda içinizden adaletli iki kişiyi (şahid tutun.) Veya yolculukta olup size ölüm musibeti gelip çatarsa, sizden olmayan başka iki kişiyi (şahid tutun. İkisini) Şayet kuşkulanacak olursanız namazdan sonra alıkoyarsınız, onlar da (size) : «Akraba dahi olsa onu (yeminimizi) hiç bir değere değiştirmeyeceğiz ve Allah´ın şahidliğini gizlemeyeceğiz. Aksi takdirde biz elbette günahkârlardan oluruz.» diye Allah adına yemin etsinler.
Mâide 107:
Eğer o ikisi aleyhinde kesin olarak günahı hak ettiklerine ilişkin bilgi sahibi olunursa, bu durumda haksızlığa uğrayanlardan iki kişi -ki bunlar buna daha hak sahibidirler- öbürlerinin yerine geçerler ve: «Bizim şehadetimiz o ikisinin şehadetinden şüphesiz daha doğrudur. Biz haddi aşmadık, yoksa gerçekten zulmedenlerden oluruz» diye Allah´a yemin ederler.
Mâide 108:
Bu, gerektiği gibi şahidliği yapmalarına veya yeminlerinden sonra yeminlerin reddedilmesinden korkmalarına daha yakındır. Allah´tan korkup sakının ve dinleyin. Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.
Mâide 109:
Allah, peygamberleri toplayacağı gün, şöyle diyecek: «Size verilen cevap nedir?» Onlar da: «Bizim bilgimiz yoktur; şüphesiz görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sen´sin Sen.»
Mâide 110:
Allah şöyle diyecek: «Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu´l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat´ı ve İncil´i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğullarına apaçık belgelerle geldiğinde onlardan küfre sapanlar, «Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir» demişlerdi (de) İsrailoğullarını senden geri püşkürtmüştüm.»
Mâide 111:
Hani Havarilere: «Bana ve peygamberime iman edin» diye vahy (ilham) etmiştim; onlar da: «İman ettik, gerçekten müslümanlar olduğumuza sen de şahid ol» demişlerdi.
Mâide 112:
Havariler: «Ey Meryem oğlu İsa, Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?» demişlerdi. O da: «Eğer inanmışlarsanız Allah´tan korkup sakının» demişti.
Mâide 113:
(Bu sefer Havariler:) «Ondan yemek istiyoruz, kalplerimiz tatmin olsun, senin de gerçekten bize doğru söylediğini bilelim ve buna şahidler olalım» demişlerdi.
Mâide 114:
Meryem oğlu İsa da: «Allah´ım, Rabbimiz, bize gökten bir sofra indir, öncemiz ve sonramız için bir bayram ve Sen´den de bir belge olsun. Bizi rızıklandır, Sen rızık vericilerin en hayırlısısın» demişti.
Mâide 115:
Allah demişti ki: «Şüphesiz ben bunu size indireceğim. Artık sonra sizden kim küfre saparsa, ben onu gerçekten alemlerden hiç kimseyi azablandırmayacağım bir azabla azablandıracağım.»
Mâide 116:
Allah: «Ey Meryem oğlu İsa, insanlara, beni ve annemi Allah´ı bırakarak iki ilah edinin, diye sen mi söyledin?» dediğinde: «Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sen´de olanı bilmem. Gerçekten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sen´sin Sen.»
Mâide 117:
«Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiç bir şeyi söylemedim. (O da şuydu:) ´Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah´a kulluk edin.´ Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde, üzerlerindeki gözetleyici Sen´din. Sen her şeyin üzerine şahid olansın.»
Mâide 118:
Eğer onları azablandırırsan, şüphesiz onlar Senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz aziz olan, hakîm olan da Sen´sin Sen.»
Mâide 119:
Allah dedi ki: «Bu, doğrulara, doğru söylemelerinin yarar sağladığı gündür. Onlar için içinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı oldu, onlar da O´ndan razı olmuşlardır. İşte büyük ´kurtuluş ve mutluluk´ budur.»
Mâide 120:
Göklerin, yerin ve içlerinde olanların tümünün mülkü Allah´ındır. O, her şeye güç yetirendir.
Sistemli Evden Eve Taşımacılık
Wholesale B2B Marketplaces