Yûnus Suresi Türkçe Meali
Yûnus 1:
Elif, Lâm, Râ. Bunlar, hikmetli Kitabın ayetleridir.
Yûnus 2:
İçlerinden olan bir adama: «İnsanları uyarıp korkut ve iman edenlere, muhakkak kendileri için Rableri katında ´gerçek bir makam´ olduğunu müjde ver» diye vahyetmemiz, insanlara şaşırtıcı mı geldi? Küfre sapanlar: «Gerçek şu ki bu, açıkça bir büyücüdür» dediler.
Yûnus 3:
Şüphesiz sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra da arşa istiva eden işleri de evirip çeviren Allah´tır. Onun izni olmadıktan sonra, hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte Rabbiniz olan Allah budur, öyleyse O´na kulluk edin. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?
Yûnus 4:
Sizin tümünüzün dönüşü O´nadır. Allah´ın va´di bir gerçektir. İman edip salih amellerde bulunanlara, adaletle karşılık vermek için yaratmayı başlatan sonra onu iade edecek olan O´dur. Küfredenler ise, küfre sapmaları dolayısıyla, onlar için kaynar sudan bir içki ve acıklı bir azab vardır.
Yûnus 5:
Güneşi bir aydınlık, ayı da bir nur kılan ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona duraklar tesbit eden O´dur. Allah, bunları ancak hak ile yaratmıştır. O, bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklamaktadır.
Yûnus 6:
Gerçekten, gece ile gündüzün ardarda gelişinde ve Allah´ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde korkup sakınabilen bir topluluk için elbette ayetler vardır.
Yûnus 7:
Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olanlar ve bununla tatmin olanlar ve bizim ayetlerimizden habersiz olanlar;
Yûnus 8:
İşte bunların, kazanmakta olduklarından dolayı barınma yerleri ateştir.
Yûnus 9:
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar da, Rableri onları imanları dolayısıyla altından ırmaklar akan nimetlerle donatılmış cennetlere yöneltip iletir (hidayet eder) .
Yûnus 10:
Oradaki dualar: «Allah´ım, Sen ne yücesin» dir ve oradaki dirlik temennileri: «Selam»dır; dualarının sonu da: «Gerçek, hamd alemlerin Rabbi olan Allah´ındır.»
Yûnus 11:
Eğer Allah, onların hayra ulaşmak için çarçabuk davrandıkları gibi, insanlara şerri de çabuklaştırsaydı, mutlaka ecellerine hüküm verilirdi. İşte bize kavuşmayı ummayanları biz böylece tuğyanları içinde şaşkınca dolaşır bir durumda bırakırız.
Yûnus 12:
İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken yada ayaktayken bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara bizi hiç çağırmamış gibi döner gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir.
Yûnus 13:
Andolsun, sizden önceki nesilleri, peygamberleri kendilerine apaçık deliller getirdiği halde, zulme saptıkları ve iman etmeyecek oldukları için yıkıma uğrattık. İşte biz, suçlu, günahkâr olan bir topluluğu böyle cezalandırırız.
Yûnus 14:
Sonra, nasıl yapıp davranacaksınız diye gözlemek için, onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık.
Yûnus 15:
Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki: «Bundan başka bir Kur´an getir veya onu değiştir.» De ki: «Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem, benim için olacak şey değildir. Ben, yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, kuşkusuz ben, büyük günün azabından korkarım.»
Yûnus 16:
De ki: «Eğer Allah dileseydi, onu size okumazdım ve onu size bildirmezdi. Ben ondan önce sizin içinizde bir ömür sürdüm. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz?»
Yûnus 17:
Allah´a hakkında yalan uydurup iftira edenden ve O´nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Şüphesiz O, suçlu, günahkârları kurtuluşa erdirmez.
Yûnus 18:
Allah´ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek, yararları da dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: «Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir» derler. De ki: «Siz, Allah´a göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk katmakta olduklarınızdan uzak ve yücedir.»
Yûnus 19:
İnsanlar, tek bir ümmetten başka değillerdi; sonra anlaşmazlığa düştüler. Eğer Rabbinden geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda mutlaka aralarında hüküm verilmiş olurdu.
Yûnus 20:
Bir de derler ki: «Rabbinden üzerine bir ayet (mucize) indirilse ya!..» De ki: «Gayb yalnızca Allah´ındır, siz bekleyedurun; ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim.»
Yûnus 21:
İnsanlara, şiddetli bir sıkıntı dokunduktan sonra, bir rahmet dokundurduğumuz zaman, ayetlerimiz konusunda hileli bir düzen kurmak (bir entrika geliştirmek) onlar için (bir alışkanlık ve kötü bir edinim) dir. De ki: «Düzen kurmada (karşılık vermede) Allah daha hızlıdır. Şüphesiz, bizim elçilerimiz, sizin ´geliştirmekte olduğunuz düzenleri´ yazmaktadırlar.»
Yûnus 22:
Karada ve denizde sizi gezdiren O´dur. Öyleki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgârla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgâr gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O´na ´gönülden katıksız bağlılar (muhlisler) ´ olarak Allah´a dua etmeye başlarlar: «Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak sana şükredenlerden olacağız.»
Yûnus 23:
Ama (Allah) onları kurtarınca, onlar hemen haksız yere, yeryüzünde taşkınlığa koyulurlar. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız, ancak kendi nefisleriniz aleyhinedir; (bu) dünya hayatının geçici metaıdır. Sonra sizin dönüşünüz bizedir, biz de yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz.
Yûnus 24:
Dünya hayatının örneği, ancak gökten indirdiğimiz, onunla insanların ve hayvanların yediği yeryüzünün bitkisi karışmış olan bir su gibidir. Öyleki yer, güzelliğini takınıp süslendiği ve ahalisi de gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmışlarken (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de, dün sanki hiç bir zenginliği yokmuş gibi, onu kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışız. Düşünen bir topluluk için biz ayetleri böyle birer birer açıklarız.
Yûnus 25:
Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse dosdoğru yola yöneltip iletir.
Yûnus 26:
Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; onda ebedi olarak kalacaklardır.
Yûnus 27:
Kötülükler kazanmış olanlar ise; her bir kötülüğün karşılığı, kendi misliyledir. Bunları bir zillet sarıp kaplar. Onları Allah´tan (kurtaracak) hiç bir koruyucu da yok. Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin parçalarına bürünmüş gibidir. İşte bunlar ateşin halkıdırlar; onda ebedi olarak kalacaklardır.
Yûnus 28:
O gün, onların tümünü bir arada toplayacağız, sonra şirk katanlara: «Yerinizden ayrılmayınız; siz de, şirk koştuklarınız da» diyeceğiz. Artık onların arasını açmışızdır. Şirk koştukları derler ki: «Siz bize ibadet ediyor değildiniz.»
Yûnus 29:
«Bizim ile sizin aranızda şahid olarak Allah yeter. Gerçekten biz, sizin ibadetinizden habersizlerdik.»
Yûnus 30:
İşte orada, her nefis önceden yaptıklarıyla imtihana çekilmiş olacak ve onlar asıl, gerçek mevlaları olan Allah´a döndürülecekler. Yalan yere uydurdukları da, kendilerinden kaybolup uzaklaşacaklar.
Yûnus 31:
De ki: «Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip çeviren kimdir? Onlar: «Allah» diyeceklerdir. Öyleyse de ki: «Peki, siz yine de korkup sakınmayacak mısınız?»
Yûnus 32:
İşte bu, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah´tır. Öyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var? Peki, nasıl hâlâ çevriliyorsunuz?
Yûnus 33:
Böylece Rabbinin sözü o fıska sapanlar üzerinde (şöyle) gerçekleşmiştir ki: «Onlar gerçekten iman etmezler.»
Yûnus 34:
De ki: «Sizin şirk koştuklarınızdan ilk kez yaratacak, sonra onu iade edecek olan var mı?» De ki: «Allah yaratmayı (ilkin) başlatır, sonra onu iade eder. Öyleyse nasıl çevriliyorsunuz?»
Yûnus 35:
De ki: «Sizin şirk koştuklarınızdan hakka ulaştırabilecek var mıdır?» De ki: «Hakka ulaştıracak Allah´tır. Öyleyse, hakka ulaştıran mı uyulmaya daha hak sahibidir, yoksa doğru yola ulaştırılmadıkça kendisi hidayete ulaşmayan mı? Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz?»
Yûnus 36:
Onların çoğunluğu zandan başkasına uymaz. Gerçekten zan ise, haktan hiç bir şeyi sağlayamaz. Şüphesiz Allah, onların işlemekte olduklarını bilendir.
Yûnus 37:
Bu Kur´an, Allah´tandır, başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş değildir. Ancak o, önündekileri doğrulayan ve kitabı ayrıntılı olarak açıklayandır. Bunda hiç şüphe yoktur, alemlerin Rabbindendir.
Yûnus 38:
Yoksa: «Bunu kendisi yalan olarak uydurdu» mu diyorlar? De ki: «Bunun benzeri olan bir sure getirin ve eğer gerçekten doğru sözlüler iseniz. Allah´tan başka çağırabildiklerinizi çağırın.»
Yûnus 39:
Hayır, onlar ilmini kuşatamadıkları ve kendilerine de henüz yorumu gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zulme sapanların nasıl bir sonuca uğradıklarına bir bak.
Yûnus 40:
Onlardan ona inananlar vardır ve onlardan ona inanmayanlar da vardır. Rabbin fesad çıkaranları daha iyi bilir.
Yûnus 41:
Eğer seni yalanlarlarsa, onlara de ki: «Benim yaptıklarım benim, sizin de yaptıklarınız sizindir. Siz benim yaptıklarımdan uzaksınız ve ben de sizin yaptıklarınızdan uzağım.»
Yûnus 42:
Onlardan seni dinleyecekler vardır. Ama hiç duymayan, sağırlara -üstelik hiç akılları ermiyorsa- sen mi duyuracaksın?
Yûnus 43:
Ve onlardan sana bakacak olanlar vardır. Ama kör olanları -üstelik basiretleri de yoksa- sen mi doğru yola ulaştıracaksın?
Yûnus 44:
Şüphesiz Allah, insanlara hiç bir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendilerine kendileri zulmediyorlar.
Yûnus 45:
Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları bir arada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar. Allah´a kavuşmayı yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. Onlar hidayete ermiş de değildi.
Yûnus 46:
Onlara vaadettiğimiz (azabın) bir kısmını sana gösteririz veya senin hayatına son veririz (de görmen ahirete kalır.) Onların dönüşleri bizedir, sonra Allah işlemekte olduklarına şahiddir.
Yûnus 47:
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onlara peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar.
Yûnus 48:
Derler ki: «Eğer doğru sözlüler iseniz, bu belirttiğiniz süre (va´d) ne zamanmış?»
Yûnus 49:
De ki: «Allah´ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiç bir şeye) malik değilim, her şey Allah´ın iradesine bağlıdır, Her ümmetin bir eceli vardır. Onların ecelleri gelince, artık ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.»
Yûnus 50:
De ki: «Düşündünüz mü hiç, eğer O´nun azabı size gece veya gündüz geliverirse, suçlu günahkâr olanlar, bunu ne diye erkene almak istiyorlar?»
Yûnus 51:
Gerçekleştikten sonra mı O´na iman edeceksiniz? Hemen şimdi mi? Oysa siz, onun erkence gelmesini istiyordunuz.
Yûnus 52:
Sonra o zulmetmekte olanlara: «Sürekli azabı tadın» denilecek. Kazanmakta olduklarınız dışında, bir başka şeyle mi cezalandırılacaktınız?»
Yûnus 53:
«Bu bir gerçek mi?» diye senden haber soracaklar. De ki: «Evet, Rabbime andolsun ki, şüphesiz gerçektir ve sizler aciz bırakacak olanlar da değilsiniz.»
Yûnus 54:
Zulmeden her nefis, yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir.
Yûnus 55:
Haberin olsun; göktekilerin ve yerdekilerin tümü gerçekten Allah´ındır. Haberin olsun; şüphesiz Allah´ın va´di haktır; ancak onların çoğu bilmezler.
Yûnus 56:
O, diriltir ve öldürür. Ve O´na döndürüleceksiniz.
Yûnus 57:
Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve mü´minler için bir hidayet ve rahmet geldi.
Yûnus 58:
De ki: «Allah´ın bol ihsanıyla (fazlıyla) ve rahmetiyle, yalnız bunlarla sevinsinler. Bu, onların toplayıp yığmakta olduklarından hayırlıdır.»
Yûnus 59:
De ki: «Allah´ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını haram ve helal kıldığınız rızıktan, haber var mı? Söyler misiniz?» De ki: «Allah mı size izin verdi, yoksa Allah hakkında yalan uydurup iftira mı ediyorsunuz?»
Yûnus 60:
Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerin kıyamet günü zanları nedir? Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsan (fazl) sahibidir, ancak onların çoğu şükretmezler.
Yûnus 61:
Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kur´an´dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiç bir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın.
Yûnus 62:
Haberiniz olsun; Allah´ın velileri, onlar için korku yoktur, onlar mahzun olacak değildirler.
Yûnus 63:
Onlar iman edenler ve (Allah´tan) korkup sakınanlardır.
Yûnus 64:
Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah´ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük ´kurtuluş ve mutluluk´ budur.
Yûnus 65:
Onların sözleri seni üzmesin. Şüphesiz ´izzet ve gücün´ tümü Allah´ındır. O, işitendir, bilendir.
Yûnus 66:
Haberiniz olsun; şüphesiz göklerde kim var, yerde kim var tümü Allah´ındır. Allah´tan başkasına tapanlar bile, şirk koştukları varlıklara ve güçlere (gerçekte) uymazlar. Onlar yalnızca bir zanna uyarlar ve onlar ancak ´zan ve tahminde bulunarak yalan söylemektedirler.´
Yûnus 67:
O, dinlenmeniz için geceyi, gündüzü de aydınlatıcı (mubsir) olarak sizin için yaratmıştır. Şüphesiz işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır.
Yûnus 68:
«Allah, çocuk edindi» dediler. O, (bundan) yücedir; O, hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır. Göklerde ve yerde ne varsa O´nundur. Kendinizde buna ilişkin ispatlayıcı bir delil de yoktur. Allah´a karşı bilmeyeceğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?
Yûnus 69:
De ki: «Allah hakkında yalan uydurup iftira edenler, kurtuluşa ermezler.»
Yûnus 70:
(Onlar için) Dünyada geçici bir meta (vardır). Sonra dönüşleri bizedir; sonra da küfre sapışları dolayısıyla onlara şiddetli azabı taddıracağız.
Yûnus 71:
Onlara Nuh´un haberini oku. Hani kavmine demişti ki: «Ey kavmim, benim makamım ve Allah´ın ayetleriyle hatırlatmalarım eğer size ağır geliyorsa ben, şüphesiz Allah´a tevekkül etmişim. Artık siz ortaklarınızla toplanıp yapacağınız işi karara bağlayın da işiniz örtülü kalmasın (veya tasa konusu olmasın), sonra hakkımdaki hükmünüzü -bana süre tanımaksızın- verin.
Yûnus 72:
Eğer yüz çevirecek olursanız, ben sizden bir karşılık istemedim. Benim ecrim, yalnızca Allah´a aittir. Ve ben, müslümanlardan olmakla emrolundum.
Yûnus 73:
Fakat onu yalanladılar; biz de Onu ve gemide Onunla birlikte olanları kurtardık ve onları halifeler kıldık. Ayetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Uyarılıp korkutulanların nasıl bir sonuca uğratıldıklarına bir bak.
Yûnus 74:
Sonra onun ardından kendi kavimlerine (başka) peygamberler gönderdik; onlara apaçık belgeler getirmişlerdi. Ama daha önce onu yalanlamaları nedeniyle inanmadılar. İşte biz, haddi aşanların kalblerini böyle damgalarız.
Yûnus 75:
Sonra bunların ardından Firavun´a ve onun önde gelen çevresine Musa´yı ve Harun´u ayetlerimizle gönderdik. Fakat onlar büyüklendiler. Onlar suçlu, günahkâr bir kavimdi.
Yûnus 76:
Onlara katımızdan hak geldiği zaman, dediler ki: «Bu, kuşkusuz apaçık bir büyüdür.»
Yûnus 77:
Musa: «Size hak geldiğinde (böyle) mi söylersiniz? Bu bir büyü müdür? Oysa büyücüler, kurtuluşa ermezler» dedi.
Yûnus 78:
Onlar: «Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol) dan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin ikinize inanacak değiliz» dediler.
Yûnus 79:
Firavun: «Bana bütün bilgin büyücüleri getirin» dedi.
Yûnus 80:
Büyücüler geldiğinde Musa onlara: «Atacak olacağınız şeyleri atın» dedi.
Yûnus 81:
Onlar atınca, Musa dedi ki: «Sizlerin (ortaya) getirdiğiniz büyüdür. Doğrusu Allah onu geçersiz kılacaktır. Şüphesiz Allah, bozgunculuk çıkaranların işini düzeltmez.»
Yûnus 82:
Allah, suçlu günahkârlar istemese de, hakkı (hak olarak) kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.
Yûnus 83:
Sonunda Musa´ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.
Yûnus 84:
Musa dedi ki: «Ey kavmim, eğer siz Allah´a iman etmişseniz (ve) müslüman olmuşsanız artık yalnızca O´na tevekkül edin.»
Yûnus 85:
Onlar dediler ki: «Biz Allah´a tevekkül ettik; Rabbimiz, bizi zulme sapan bir kavim için bir fitne (konusu) kılma.»
Yûnus 86:
«Ve bizi, kâfirler topluluğundan rahmetinle kurtar.»
Yûnus 87:
Musa ve kardeşine (şöyle) vahyettik: «Mısır´da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi namaz kılınan (ve kıbleye dönük) yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Mü´minleri de müjdele.»
Yûnus 88:
Musa dedi ki: «Rabbimiz, şüphesiz Sen, Firavun´a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç, ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz, mallarını yerin dibine geçir ve onların kalblerinin üzerini şiddetle bağla; onlar, acıklı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler.»
Yûnus 89:
(Allah) Dedi ki: «İkinizin duası kabul olundu. Öyleyse dosdoğru yolda devam edin ve bilgisizlerin yoluna uymayın.»
Yûnus 90:
Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular onu boğacak düzeye erişince (Firavun) : «İsrailoğullarının kendisine inandığı (ilahtan) başka ilah olmadığına inandım ve ben de müslümanlardanım» dedi.
Yûnus 91:
Şimdi, öyle mi? Oysa sen önceleri isyan etmiştin ve fesat çıkaranlardandın.
Yûnus 92:
Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz) . Gerçekten insanlardan çoğu, bizim ayetlerimizden habersizdirler.
Yûnus 93:
Andolsun, biz İsrailoğullarını, hoşlarına gidecek güzel bir yerde yerleştirdik ve temiz şeylerden kendilerine rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar anlaşmazlığa düşmediler. Şüphesiz Rabbin, aralarında, anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda kıyamet günü hüküm verecektir.
Yûnus 94:
Sana indirdiğimizden eğer kuşkudaysan, senden önce kitabı okuyanlara sor. Andolsun, Rabbinden sana gerçek gelmiştir, şu halde kuşkuya kapılanlardan olma.
Yûnus 95:
Ve Allah´ın ayetlerini yalan sayanlardan olma; yoksa hüsrana uğrayanlardan olursun.
Yûnus 96:
Gerçek şu ki, Rabbinin kelimesi üzerlerinde hak olanlar, onlar inanmazlar.
Yûnus 97:
Onlara her ayet getirilse bile.. Acıklı azabı görünceye kadar.
Yûnus 98:
Ama (azab geldiği sırada) iman edip imanı kendisine yarar sağlamış -Yunus kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya! Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık.
Yûnus 99:
Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin tümü, topluca iman ederdi. Öyleyse, onlar mü´min oluncaya kadar insanları sen mi zorlayacaksın?
Yûnus 100:
Allah´ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme (imkânı) yoktur. O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar.
Yûnus 101:
De ki: «Göklerde ve yerde ne var? bir bakıverin.» İman etmeyen bir topluluğa apaçık ayetler ve uyarıp korkutmalar bir şey sağlamaz.
Yûnus 102:
Kendilerinden önce gelip geçmişlerin (başlarından geçen) günlerin bir benzerlerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: «Bekleyedurun. Şüphesiz ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim.»
Yûnus 103:
Sonra biz, peygamberlerimizi ve iman edenleri böyle kurtarırız; mü´minleri kurtarmamız da bizim üzerimizde bir haktır.
Yûnus 104:
De ki: «Ey insanlar, eğer benim dinimden yana bir kuşku içindeyseniz, ben, sizin Allah´tan başka ibadet ettiklerinize ibadet etmiyorum, ancak ben,sizin hayatınıza son verecek olan Allah´a ibadet ederim. Ben, mü´minlerden olmakla emrolundum;»
Yûnus 105:
Ve: «Bir muvahhid (hanif) olarak yüzünü dine doğru yönelt ve sakın müşriklerden olma.»
Yûnus 106:
«Sana yararı da, zararı da olmayan Allah´tan başkalarına tapma. Eğer sen (bu emirlerin tersini) yapacak olursan, bu durumda muhakkak sen zulme sapanlardan olursun» (diye de emrolundum).
Yûnus 107:
Allah sana bir zarar dokunduracak olursa, O´ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O´nun bol fazlını geri çevirecek de yoktur. Kullarından dilediğine bundan isabet ettir. O, bağışlayandır, esirgeyendir.
Yûnus 108:
De ki: «Ey insanlar, şüphesiz size Rabbinizden hak gelmiştir. Kim hidayete ulaşırsa, o, ancak kendi nefsi için hidayete ulaşmıştır. Kim de saparsa, o da, kendi aleyhine sapmıştır. Ben sizin üzerinizde bir vekil değilim.»
Yûnus 109:
Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.
Sistemli Evden Eve Taşımacılık
Wholesale B2B Marketplaces