Enbiyâ Suresi Türkçe Meali
Enbiyâ 1:
İnsanların hesaba çekilecekleri (gün) yaklaştı. Hal böyle iken onlar, gaflet içinde yüz çevirdiler.
Enbiyâ 2:
(2-3) Rablerinden kendilerine ne zaman yeni bir ihtar gelse, onlar bunu, hep alaya alarak, kalpleri oyuna, eğlenceye dalarak dinlemişlerdir. O zalimler şöyle fısıldaştılar: Bu (Muhammed), sizin gibi bir beşer olmaktan başka nedir ki! Siz şimdi gözünüz göre göre büyüye mi kapılıyorsunuz?
Enbiyâ 3:
(2-3) Rablerinden kendilerine ne zaman yeni bir ihtar gelse, onlar bunu, hep alaya alarak, kalpleri oyuna, eğlenceye dalarak dinlemişlerdir. O zalimler şöyle fısıldaştılar: Bu (Muhammed), sizin gibi bir beşer olmaktan başka nedir ki! Siz şimdi gözünüz göre göre büyüye mi kapılıyorsunuz?
Enbiyâ 4:
(Peygamber) dedi ki: Rabbim, yerde ve gökte (söylenmiş) her sözü bilir. O, hakkıyla işiten ve bilendir.
Enbiyâ 5:
«Hayır, dediler, (bunlar) saçma sapan rüyalardır; bilakis onu kendisi uydurmuştur; belki de o, şairdir. (Eğer öyle değilse) bize hemen, öncekilere gönderilenin benzeri bir âyet getirsin.»
Enbiyâ 6:
Bunlardan önce helâk ettiğimiz hiçbir belde iman etmemişti; şimdi bunlar mı iman edecekler?
Enbiyâ 7:
Biz, senden önce de, kendilerine vahiy verdiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız bilenlerden sorunuz.
Enbiyâ 8:
Biz onları (peygamberleri), yemek yemez birer (cansız) ceset olarak yaratmadık. Onlar (bu dünyada) ebedî de değillerdir.
Enbiyâ 9:
Sonra onlara (verdiğimiz) sözü yerine getirdik; böylece, hem onları hem de dilediğimiz (başka) kimseleri kurtuluşa erdirdik; müsrifleri de helâk ettik.
Enbiyâ 10:
Andolsun, size içinde sizin için öğüt bulunan bir kitap indirdik. Hâla akıllanmaz mısınız?
Enbiyâ 11:
Zalim olan nice beldeyi kırıp geçirdik; arkasından da nice başka topluluklar vücuda getirdik.
Enbiyâ 12:
Azabımızı hissettiklerinde bir de bakarsın ki oralardan (azap bölgesinden) kaçıyorlar!
Enbiyâ 13:
«Kaçmayın! İçinde bulunduğunuz refaha ve yurtlarınıza dönün! Çünkü size sorular sorulacak!»
Enbiyâ 14:
«Vay başımıza gelenlere! dediler; gerçekten biz zalim insanlarmışız.»
Enbiyâ 15:
Biz kendilerini, kuruyup biçilmiş ekine, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu feryatları sürüp gider.
Enbiyâ 16:
Biz, göğü, yeri ve bunlar arasındakileri, oyuncular (işi, eğlencesi) olarak yaratmadık.
Enbiyâ 17:
Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, onu kendi tarafımızdan edinirdik. (Bu irademizin eseri olurdu. Ama) biz (bunu) yapanlardan değiliz.
Enbiyâ 18:
Bilakis biz, hakkı bâtılın tepesine bindiririz de o, bâtılın işini bitirir. Bir de bakarsınız ki, bâtıl yok olup gitmiştir. (Allah´a) yakıştırdığınız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size!
Enbiyâ 19:
Göklerde ve yerde kimler varsa O´na aittir. O´nun huzurunda bulunanlar, O´na ibadet hususunda kibirlenmezler ve yorulmazlar.
Enbiyâ 20:
Onlar, bıkıp usanmaksızın gece gündüz (Allah´ı) tesbih ederler.
Enbiyâ 21:
Yoksa (o müşrikler), yerden birtakım tanrılar edindiler de, (ölüleri) onlar mı diriltecekler?
Enbiyâ 22:
Eğer yerde ve gökte Allah´tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök, (bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki Arş´ın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir.
Enbiyâ 23:
Allah, yaptığından sorumlu tutulamaz; onlar ise sorguya çekileceklerdir.
Enbiyâ 24:
Yoksa O´ndan başka birtakım tanrılar mı edindiler? De ki: Haydi delillerinizi getirin! İşte benimle beraber olanların Kitab´ı ve benden öncekilerin Kitab´ı. Hayır, onların çoğu hakkı bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler.
Enbiyâ 25:
Senden önce hiçbir resûl göndermedik ki ona: «Benden başka İlâh yoktur; şu halde bana kulluk edin» diye vahyetmiş olmayalım.
Enbiyâ 26:
Rahmân (olan Allah, melekleri) evlât edindi, dediler. Hâşâ! O, bundan münezzehtir. Bilakis (melekler), lütuf ve ihsana mazhar olmuş kullardır.
Enbiyâ 27:
O´ndan (emir almazdan) önce konuşmazlar; onlar, sadece O´nun emri ile hareket ederler.
Enbiyâ 28:
Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler!
Enbiyâ 29:
Onlardan her kim: «Tanrı O değil, benim!» derse, biz onu cehennemle cezalandırırız. İşte biz, zalimlere böyle ceza veririz!
Enbiyâ 30:
İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?
Enbiyâ 31:
Onları sarsmasın diye yeryüzünde bir takım dağlar diktik. Orada geniş geniş yollar açtık; ta ki maksatlarına ulaşsınlar.
Enbiyâ 32:
Biz, gökyüzünü korunmuş bir tavan gibi yaptık. Onlar ise, gökyüzünün âyetlerinden yüz çevirirler.
Enbiyâ 33:
O, geceyi, gündüzü, güneşi, ayı... yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler.
Enbiyâ 34:
Biz, senden önce de hiçbir beşere ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedî mi kalacaklar?
Enbiyâ 35:
Her canlı, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz.
Enbiyâ 36:
(Resûlüm!) Kâfirler seni gördükleri zaman: «Sizin ilâhlarınızı diline dolayan bu mu?» diyerek seni hep alaya alırlar. Halbuki onlar, çok esirgeyici Allah´ın Kitabını inkâr edenlerin ta kendileridir.
Enbiyâ 37:
İnsan, aceleci (bir tabiatta) yaratılmıştır. Size âyetlerimi göstereceğim; benden acele istemeyin.
Enbiyâ 38:
«Eğer, diyorlar, doğru iseniz, ne zaman (gerçekleşecek) bu tehdit?»
Enbiyâ 39:
İnkâr edenler, yüzlerinden ve sırtlarından (saran) ateşi savamayacakları, kendilerine yardım dahi edilmeyeceği zamanı bir bilselerdi!
Enbiyâ 40:
Bilâkis kendilerine o (kıyamet) öyle âni gelir ki, onları şaşırtır. Artık, ne reddedebilirler onu, ne de kendilerine mühlet verilir.
Enbiyâ 41:
Andolsun, senden önceki peygamberlerle de alay edildi; ama onları alaya alanları, o alay konusu ettikleri şey kuşatıverdi.
Enbiyâ 42:
De ki: Allah´a karşı sizi gece gündüz kim koruyacak? Buna rağmen onlar Rablerini anmaktan yüz çevirirler.
Enbiyâ 43:
Yoksa kendilerini bize karşı savunacak birtakım ilâhları mı var? (O ilâh dedikleri şeyler) kendilerine bile yardım edecek güçte değildirler. Onlar bizden de alâka ve destek görmezler.
Enbiyâ 44:
Evet, onları da, atalarını da barındırdık. Nihayet ömür kendilerine (hiç bitmeyecek gibi) uzun geldi. Oysa onlar, bizim gelip (kâfirlere ait) araziyi çevresinden eksilteceğimizi görmezler mi? Şu halde, üstün gelen onlar mı?
Enbiyâ 45:
De ki: Ben, sadece, vahiy ile sizi ikaz ediyorum. Fakat, sağır olanlar, ikaz edildikleri zaman bu çağrıyı duymazlar.
Enbiyâ 46:
Andolsun, onlara Rabbinin azabından ufak bir esinti dokunsa, hiç şüphesiz, «Vah bize! Hakikaten biz zalim kimselermişiz!» derler.
Enbiyâ 47:
Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz.
Enbiyâ 48:
Andolsun biz, Musa ve Harun´a, takvâ sahipleri için bir ışık, bir öğüt ve Furkan´ı verdik.
Enbiyâ 49:
(O takvâ sahipleri ki) onlar, görmedikleri halde Rablerine candan saygı gösterirler. Yine onlar, kıyametten korkan kimselerdir.
Enbiyâ 50:
İşte bu (Kur´an) da, bizim indirdiğimiz hayırlı ve faydalı bir öğüttür. Şimdi onu inkâr mı ediyorsunuz?
Enbiyâ 51:
Andolsun biz İbrahim´e daha önce rüşdünü vermiştik. Biz onu iyi tanırdık.
Enbiyâ 52:
O, babasına ve kavmine: Şu karşısına geçip tapmakta olduğunuz heykeller de ne oluyor? demişti.
Enbiyâ 53:
Dediler ki: Biz, babalarımızı bunlara tapar kimseler bulduk.
Enbiyâ 54:
Doğrusu, siz de, babalarınız da açık bir sapıklık içindesiniz, dedi.
Enbiyâ 55:
Dediler ki: Bize gerçeği mi getirdin, yoksa sen oyunbazlardan biri misin?
Enbiyâ 56:
Hayır, dedi, sizin Rabbiniz, yarattığı göklerin ve yerin de Rabbidir ve ben buna şahitlik edenlerdenim.
Enbiyâ 57:
Allah´a yemin ederim ki, siz ayrılıp gittikten sonra putlarınıza bir oyun oynayacağım!
Enbiyâ 58:
Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye.
Enbiyâ 59:
Bunu tanrılarımıza kim yaptı? Muhakkak o, zalimlerden biridir, dediler.
Enbiyâ 60:
(Bir kısmı:) Bunları diline dolayan bir genç duyduk; kendisine İbrahim denilirmiş, dediler.
Enbiyâ 61:
O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler.
Enbiyâ 62:
Bunu ilâhlarımıza sen mi yaptın ey İbrahim? dediler.
Enbiyâ 63:
Belki de bu işi şu büyükleri yapmıştır. Hadi onlara sorun; eğer konuşuyorlarsa! dedi.
Enbiyâ 64:
Bunun üzerine, kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) «Zalimler sizlersiniz, sizler!» dediler.
Enbiyâ 65:
Sonra tekrar eski inanç ve tartışmalarına döndüler: Sen bunların konuşmadığını pek âlâ biliyorsun, dediler.
Enbiyâ 66:
İbrahim: Öyleyse, dedi, Allah´ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar vermeyen bir şeye hâla tapacak mısınız?
Enbiyâ 67:
Size de, Allah´ı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun! Siz akıllanmaz mısınız?
Enbiyâ 68:
(Bir kısmı:) Eğer iş yapacaksanız, yakın onu da tanrılarınıza yardım edin! dediler.
Enbiyâ 69:
«Ey ateş! İbrahim için serinlik ve esenlik ol!» dedik.
Enbiyâ 70:
Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onları, daha çok hüsrana uğrayanlar durumuna soktuk.
Enbiyâ 71:
Biz, onu ve Lût´u kurtararak, içinde cümle âleme bereketler verdiğimiz ülkeye ulaştırdık.
Enbiyâ 72:
Ona (İbrahim´e), İshak´ı ve fazladan bir bağış olmak üzere Ya´kub´u lütfettik; herbirini sâlih insanlar yaptık.
Enbiyâ 73:
Onları, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi.
Enbiyâ 74:
Lût´a gelince, ona da hüküm (hakimlik, peygamberlik, hükümdarlık) ve ilim verdik; onu, çirkin işler yapmakta olan memleketten kurtardık. Zira onlar (o memleketin halkı), gerçekten fena işler yapan kötü bir kavimdi.
Enbiyâ 75:
Onu (Lût´u) rahmetimize kabul ettik; çünkü o, sâlihlerden idi.
Enbiyâ 76:
Nuh´u da (hatırla). Hani o dua etmiş, biz onun duasını kabul etmiştik. Böylece, kendisini ve (iman eden) yakınlarını büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
Enbiyâ 77:
Onu, âyetlerimizi inkâr eden kavimden koruduk. Gerçekten onlar, fena bir kavim idi; bu yüzden topunu birden (suya) gömdük.
Enbiyâ 78:
Davud ve Süleyman´ı da (an). Bir zaman, bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı: bir gurup insanın koyun sürüsü, geceleyin başıboş bir vaziyette bu ekinin içine dağılıp ziyan vermişti. Biz onların hükmünü görüp bilmekte idik.
Enbiyâ 79:
Böylece bunu (bu fetvayı) Süleyman´a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm (hükümdarlık, peygamberlik) ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud´a boyun eğdirdik. (Bunları) biz yapmaktayız.
Enbiyâ 80:
Ona, savaş sıkıntılarınızdan sizi koruması için zırh yapmayı öğrettik. Artık şükredecek misiniz?
Enbiyâ 81:
Süleyman´ın emrine de kasırga (gibi esen) rüzgârı verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz herşeyi biliriz.
Enbiyâ 82:
Şeytanlar arasından da, onun için dalgıçlık eden (ve inciler çıkaran) ve bundan başka işler görenler vardı. Biz onları gözetim altında tutuyorduk.
Enbiyâ 83:
Eyyub´u da (an). Hani Rabbine: «Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin» diye niyaz etmişti.
Enbiyâ 84:
Bunun üzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere onun duasını kabul ettik; kendisinde dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik ve ona aile efradını, ayrıca bunlarla birlikte bir mislini daha verdik.
Enbiyâ 85:
İsmail´i, İdris´i ve Zülkifl´i de (yâdet). Hepsi de sabreden kimselerdendi.
Enbiyâ 86:
Onları rahmetimize kabul ettik. Onlar hakikaten iyi kimselerdendi.
Enbiyâ 87:
Zünnûn´u da (Yunus´u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: «Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!» diye niyaz etti.
Enbiyâ 88:
Bunun üzerine onun duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık. İşte biz müminleri böyle kurtarırız.
Enbiyâ 89:
Zekeriyya´yı da (an). Hani o, Rabbine şöyle niyaz etmişti: Rabbim! Beni yalnız bırakma! Sen, vârislerin en hayırlısısın, (her şey sonunda senindir).
Enbiyâ 90:
Biz onun da duasını kabul ettik ve ona Yahya´yı verdik; eşini de kendisi için (çocuk doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar (bütün bu peygamberler), hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı derin saygı içindeydiler.
Enbiyâ 91:
Irzını iffetle korumuş olanı (Meryem´i de an.) Biz ona ruhumuzdan üfledik; onu ve oğlunu cümle âlem için bir ibret kıldık.
Enbiyâ 92:
Hakikaten bu (bütün peygamberler ve onlara iman edenler) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise bana kulluk edin.
Enbiyâ 93:
(İnsanlar) kendi aralarında (din ve devlet) işlerinin birliğini bozdular. Halbuki hepsi bize döneceklerdir.
Enbiyâ 94:
Bu durumda her kim mümin olarak iyi davranışlar yaparsa onun çabasını görmezlikten gelmek olmaz. Zira biz onu yazmaktayız.
Enbiyâ 95:
Helâk ettiğimiz bir belde için artık (yeniden mâmur olmak) imkânsızdır; çünkü onlar geri dönemeyeceklerdir.
Enbiyâ 96:
Nihayet Ye´cûc ve Me´cûc (sedleri) açıldığı ve onlar her tepeden akın ettiği zaman;
Enbiyâ 97:
Ve gerçek vaad (ölüm, kıyamet) yaklaşınca, birden, inkâr edenlerin gözleri donakalır! «Yazıklar olsun bize! (derler), gerçekten biz, bu durumdan habersizmişiz; hatta biz zalim kimselermişiz.»
Enbiyâ 98:
Siz ve Allah´ın dışında taptığınız şeyler cehennem yakıtısınız. Siz oraya gireceksiniz.
Enbiyâ 99:
Eğer onlar birer tanrı olsalardı oraya (cehenneme) girmezlerdi. Halbuki hepsi (tapanlar da tapılanlar da) orada ebedî kalacaklardır.
Enbiyâ 100:
Orada onlara inim inim inlemek düşer. Yine onlar orada (hiçbir iyi haber) duymazlar.
Enbiyâ 101:
Tarafımızdan kendilerine güzel âkıbet takdir edilmiş olanlara gelince, işte bunlar cehennemden uzak tutulurlar.
Enbiyâ 102:
Bunlar onun uğultusunu duymazlar; gönüllerinin dilediği nimetler içinde ebedî kalırlar.
Enbiyâ 103:
En büyük dehşet dahi onları tasalandırmaz. Melekler kendilerini şöyle karşılar: İşte bu size vâdedilmiş olan (mutlu) gününüzdür.
Enbiyâ 104:
(Düşün o) günü ki, yazılı kâğıtların tomarını dürer gibi göğü toplayıp düreriz. Tıpkı ilk yaratmaya başladığımız gibi onu tekrar o hale getiririz. (Bu,) üzerimize aldığımız bir vaad oldu. Biz, (vâdettiğimizi) yaparız.
Enbiyâ 105:
Andolsun Zikir´den sonra Zebur´da da: «Yeryüzüne iyi kullarım vâris olacaktır» diye yazmıştık.
Enbiyâ 106:
İşte bunda, (bize) kulluk eden bir kavim için bir mesaj vardır.
Enbiyâ 107:
(Resûlüm!) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.
Enbiyâ 108:
De ki: Bana sadece, sizin ilâhınızın ancak bir tek Allah olduğu vahyedildi. Hâla müslüman olmayacak mısınız?
Enbiyâ 109:
Eğer yüz çevirirlerse de ki: (Bana emrolunanı) hepinize açıkladım. Artık size vâdolunan şey (mahşerde toplanma zamanınız) yakın mı uzak mı, bilmiyorum.
Enbiyâ 110:
Şüphesiz Allah sözün açığını da bilir, gizli tuttuklarınızı da bilir.
Enbiyâ 111:
Bilmiyorum, belki de o (azabın ertelenmesi), sizi denemek ve bir zamana kadar sizi (imkânlardan) faydalandırmak içindir.
Enbiyâ 112:
(Muhammed:) Rabbim! (Onlar hakkında) adaletinle hükmünü ver. Bizim Rabbimiz Rahmân´dır. Sizin anlattıklarınıza karşı yardımı umulandır, dedi.
Sistemli Evden Eve Taşımacılık
Wholesale B2B Marketplaces