Mürselat 7:
Bilin ki size vadolunan şey gerçekleşecek!
Mürselat 8:
(8-11) Yıldızların ışığı söndürüldüğü, gökkubbe yarıldığı, dağlar ufalanıp savrulduğu ve peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştur).
Mürselat 9:
(8-11) Yıldızların ışığı söndürüldüğü, gökkubbe yarıldığı, dağlar ufalanıp savrulduğu ve peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştur).
Mürselat 10:
(8-11) Yıldızların ışığı söndürüldüğü, gökkubbe yarıldığı, dağlar ufalanıp savrulduğu ve peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştur).
Mürselat 11:
(8-11) Yıldızların ışığı söndürüldüğü, gökkubbe yarıldığı, dağlar ufalanıp savrulduğu ve peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştur).
Mürselat 12:
(Bu alâmetler) hangi vakte ertelenmiştir?
Mürselat 19:
O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
Mürselat 20:
(Ey insanlar!) Biz sizi dayanıksız bir sudan yaratmadık mı?
Mürselat 21:
(21-22) İşte o suyu, belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik.
Mürselat 22:
(21-22) İşte o suyu, belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik.
Mürselat 23:
Biz buna güç yetirmişizdir. Ve bizim gücümüz ne büyüktür!
Mürselat 24:
O gün (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
Mürselat 25:
(25-26) Biz, yeryüzünü dirilere ve ölülere toplanma yeri yapmadık mı?
Mürselat 26:
(25-26) Biz, yeryüzünü dirilere ve ölülere toplanma yeri yapmadık mı?
Mürselat 27:
Yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık, sizlere tatlı sular içirdik.
Mürselat 28:
O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
Mürselat 29:
(İnkârcılara o gün şöyle denilir:) yalan sayageldiğiniz azaba doğru gidin!
Mürselat 30:
(30-31) Üç kola ayrılmış, (ama) ne gölgelendiren ne de alevden koruyan bir gölgeye gidin.
Mürselat 31:
(30-31) Üç kola ayrılmış, (ama) ne gölgelendiren ne de alevden koruyan bir gölgeye gidin.
Mürselat 32:
O, saray gibi kocaman kıvılcım saçar.
Mürselat 33:
Her bir kıvılcım, sanki birer sarı deve gibidir.
Mürselat 34:
O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
Mürselat 35:
Bu, (kâfirlerin) konuşamayacağı bir gündür.
Mürselat 36:
Onlara izin de verilmez ki (sözde) mazeretlerini beyan etsinler.
Mürselat 37:
O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
Mürselat 38:
(O zaman şöyle denir:) Bu, ayırım günüdür. Sizi ve sizden öncekileri bir araya getirdik.
Mürselat 39:
(Azaptan kurtulmanız için) bir hileniz varsa, gösterin bana hilenizi!
Mürselat 40:
O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
Mürselat 41:
(41-42) Şüphesiz (o gün) takvâ sahipleri, gölgeliklerde ve pınar başlarında, canlarının çektiğinden çeşit çeşit meyveler arasında olacaklardır.
Mürselat 42:
(41-42) Şüphesiz (o gün) takvâ sahipleri, gölgeliklerde ve pınar başlarında, canlarının çektiğinden çeşit çeşit meyveler arasında olacaklardır.
Mürselat 43:
(Kendilerine:) «İşlediklerinizin karşılığı olarak şimdi âfiyetle yeyin için» (denir).
Mürselat 44:
İşte, biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.
Mürselat 45:
O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
Mürselat 46:
(Ey inkârcılar!) Yeyiniz, (dünyadan) faydalanınız biraz! Gerçek şu ki, sizler suçlusunuz!
Mürselat 47:
O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!