Şuarâ 3:
(Resûlüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın!
Şuarâ 4:
Biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır.
Şuarâ 5:
Kendilerine, o çok esirgeyici Allah´tan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler.
Şuarâ 6:
Üstelik (ona) «yalandır» derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir.
Şuarâ 7:
Yeryüzüne bir bakmazlar mı! Orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik.
Şuarâ 8:
Şüphesiz bunlarda (Allah´ın kudretine) bir nişâne vardır; ama çoğu iman etmezler.
Şuarâ 9:
Şüphe yok ki Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Şuarâ 10:
(10-11) Hani Rabbin Musa´ya: O zalimler güruhuna, Firavun´un kavmine git. Hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti.
Şuarâ 11:
(10-11) Hani Rabbin Musa´ya: O zalimler güruhuna, Firavun´un kavmine git. Hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti.
Şuarâ 12:
Musa şöyle dedi: Rabbim! Doğrusu, beni yalancılıkla suçlamalarından korkuyorum.
Şuarâ 13:
(Bu durumda) içim daralır, dilim dönmez; onun için Harun´a da elçilik ver.
Şuarâ 14:
Onların bana isnad ettikleri bir suç da var. Bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum.
Şuarâ 15:
Allah buyurdu: Hayır (seni asla öldüremezler)! İkiniz mucizelerimizle gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz.
Şuarâ 16:
Haydi Firavun´a gidip deyin ki: Gerçekten biz, âlemlerin Rabbi´nin elçisiyiz;
Şuarâ 17:
İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.
Şuarâ 18:
(Kendisine Allah´ın emri tebliğ edilince Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi?
Şuarâ 19:
Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin!
Şuarâ 20:
Musa: Ben, dedi, o işi o anda sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım.
Şuarâ 21:
Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı.
Şuarâ 22:
O nimet diye başıma kaktığın ise, (aslında) İsrailoğullarını kendine kul köle etmendir.
Şuarâ 23:
Firavun şöyle dedi: Âlemlerin Rabbi dediğin de nedir?
Şuarâ 24:
Musa cevap verdi: Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir.
Şuarâ 25:
(Firavun) etrafında bulunanlara: İşitiyor musunuz? dedi.
Şuarâ 26:
Musa dedi ki: O, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbidir.
Şuarâ 27:
Firavun: Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir, dedi.
Şuarâ 28:
Musa devamla şunu söyledi: Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir.
Şuarâ 29:
Firavun: Benden başkasını tanrı edinirsen, andolsun ki seni zindanlıklardan ederim! dedi.
Şuarâ 30:
Musa: Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı? dedi.
Şuarâ 31:
Firavun: Doğru söyleyenlerden isen, haydi getir onu! diye karşılık verdi.
Şuarâ 32:
Bunun üzerine Musa asâsını atıverdi; bir de ne görsünler, asâ apaçık koca bir yılan (oluvermiş)!
Şuarâ 33:
Elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)!
Şuarâ 34:
Firavun, çevresindeki ileri gelenlere: Bu, dedi, doğrusu çok bilgili bir sihirbaz!
Şuarâ 35:
Sizi sihiriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?
Şuarâ 36:
Dediler ki: Onu ve kardeşini eğle ve şehirlere toplayıcı görevliler gönder;
Şuarâ 37:
Ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler.
Şuarâ 38:
Böylece sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde biraraya getirildi.
Şuarâ 39:
Halka: Siz de toplanıyor musunuz (haydi hemen toplanın), denildi.
Şuarâ 40:
(Firavun´un adamları:) Eğer üstün gelirlerse, herhalde sihirbazlara uyarız, dediler.
Şuarâ 41:
Sihirbazlar geldiklerinde Firavun´a: Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır değil mi? dediler.
Şuarâ 42:
Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız.
Şuarâ 47:
(47-48) «Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun´un Rabbine iman ettik» dediler.
Şuarâ 48:
(47-48) «Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun´un Rabbine iman ettik» dediler.
Şuarâ 49:
Firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! Demek ki size sihiri öğreten büyüğünüzmüş o! Ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım!
Şuarâ 62:
Musa: Asla! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir.
Şuarâ 63:
Bunun üzerine Musa´ya: Asân ile denize vur! diye vahyettik. (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu.
Şuarâ 153:
Dediler ki: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!
Şuarâ 154:
Sen de ancak bizim gibi bir insansın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir.
Şuarâ 155:
Salih: İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi.
Şuarâ 156:
Ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir.
Şuarâ 157:
Buna rağmen onlar deveyi kestiler; ama pişman da oldular.
Şuarâ 158:
Bunun üzerine onları azap yakaladı. Doğrusu bunda, büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
Şuarâ 159:
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Şuarâ 160:
Lût kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı.
Şuarâ 161:
Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: (Allah´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
Şuarâ 162:
Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
Şuarâ 163:
Artık Allah´a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
Şuarâ 164:
Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.
Şuarâ 165:
(165-166) Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz!
Şuarâ 166:
(165-166) Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz!
Şuarâ 167:
Onlar şöyle dediler: Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden olacaksın!
Şuarâ 168:
Lût: Doğrusu, dedi, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim!
Şuarâ 169:
Rabbim! Beni ve ailemi, onların yapageldiklerinden (vebalinden) kurtar.
Şuarâ 170:
Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.
Şuarâ 171:
Ancak bir kocakarı müstesna. O, geride kalanlardan (oldu).
Şuarâ 215:
Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir.
Şuarâ 216:
Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım.
Şuarâ 217:
Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.
Şuarâ 218:
O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.
Şuarâ 219:
Secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor).
Şuarâ 220:
Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O´dur.
Şuarâ 221:
Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi?
Şuarâ 222:
Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.
Şuarâ 223:
Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.
Şuarâ 224:
Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar.
Şuarâ 225:
(225-226) Onların her vâdide başıboş dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?
Şuarâ 226:
(225-226) Onların her vâdide başıboş dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?
Şuarâ 227:
Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah´ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.