Ankebût 2:
İnsanlar: «İnandık! demeleriyle bırakılıp da imtihan edilmeyeceklerini mi sandılar?
Ankebût 3:
Andolsun ki, Biz onlardan öncekileri ne fitnelerle imtihan ettik. Yine Allah, elbette doğruluk gösterenleri bilecek ve elbette yalancıları da bilecektir.
Ankebût 4:
Yoksa kötülük yapanlar, bizden savuşup kurtulacaklarını mı sandılar? Ne fena hüküm veriyorlar!
Ankebût 5:
Her kim Allah´a kavuşmayı arzu ederse, elbette Allah´ın belirlediği ecel muhakkak gelecektir ve O, işitir, bilir.
Ankebût 6:
Cihad eden yalnızca kendi hesabına cihad eder; çünkü Allah, bütün alemlerden müstağnidir.
Ankebût 7:
Bununla birlikte iman edip iyi iyi işler yapanların kötülüklerini örter ve onlara elbette yaptıkları işlere karşılık daha güzelini veririz.
Ankebût 8:
Biz insana, anne babası hakkında iyilik tavsiye ettik. Eğer onlar, senin hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için uğraşırlarsa onları, dinleme! Dönüşünüz banadır ve Ben o zaman size yaptıklarınızı haber veririm.
Ankebût 9:
İman edip iyi iyi işler yapanları ise elbette iyiler arasına katacağız.
Ankebût 10:
İnsanlar arasında kimi de vardır ki, «Allah´a iman ettik.» der sonra da Allah uğrunda bir eziyete uğradığı zaman, insanların işkencesini Allah´ın azabı gibi tutar. Andolsun ki, Rabbinden bir yardım gelirse, «Kesinlikle Biz sizinle beraberdik.» diyeceklerinde şüphe yoktur. Acaba Allah, bütün insanların sinelerindekini en iyi bilen değil midir?
Ankebût 11:
Ve kesinlikle Allah, iman etmiş olanları herhalde bilecektir; münafıkları da bilecek elbette.
Ankebût 12:
Bir de küfredenler o iman etmiş olanlara: «Bizim yolumuza uyun, biz de sizin günahlarınızı yüklenelim!» dediler. Oysa onlar, onların günahlarından hiçbir şey yüklenecek değillerdir ve onlar kesinlikle yalancıdırlar.
Ankebût 13:
Gerçek şu ki, onlar mutlaka kendi ağırlıklarını ve o ağırlıklarıyla birlikte daha birçok ağırlıkları yüklenecekler, kesinlikle ettikleri iftiradan kıyamet gününde sorguya çekileceklerdir.
Ankebût 14:
Andolsun ki, Nuh´u kavmine gönderdik de içlerinde elli eksik bin (dokuz yüz elli) yıl kaldı, derken zulümlerini sürdürürlerken onları tufan yakalayıverdi.
Ankebût 15:
Sonunda onu ve gemi arkadaşlarını kurtardık ve o gemiyi alemlere bir ibret kıldık.
Ankebût 16:
İbrahim´i de (gönderdik). Hani o kavmine demişti ki: «Hep Allah´a ibadet edin ve O´ndan korkun; bu sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirseniz.
Ankebût 17:
Siz Allah´ı bırakıp da sadece bir takım putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Haberiniz olsun ki, o sizin Allah´tan başka taptıklarınız size bir rızık verme gücüne sahip olamazlar; onun için rızkı Allah katında arayın ve O´na kulluk edip O´na şükredin! Hep döndürülüp O´na götürüleceksiniz!»
Ankebût 18:
Eğer siz yalanlarsanız, bilin ki, sizden önce bir takım milletler de yalanlamışlardı. Peygamberin görevi ise açık bir tebliğden ibarettir.
Ankebût 19:
Allah´ın yaratma işini başlangıçta nasıl yapıyor olduğunu, sonra da onu tekrar yapacağını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah´a göre kolaydır.
Ankebût 20:
De ki: «Yeryüzünde bir gezinin de bakın O´nun yaratma işini başlangıçta nasıl yaptığına; sonra da Allah, neş´e-i uhra´yı (son yapışı) inşa edecektir.» Şüphesiz Allah, herşeye gücü yetendir.
Ankebût 21:
Dilediğine azap eder, dilediğine de rahmet eder. Hep O´na döndürüleceksiniz!
Ankebût 22:
Siz, ne yeryüzünde, ne de gökte (Allah´ı) aciz bırakacak değilsiniz ve size Allah´tan başka ne bir dost var, ne de bir yardımcı!
Ankebût 23:
Allah´ın ayetlerine ve O´na kavuşmaya inanmayanlar ise, hep onlar Benim rahmetimden ümidini kesmiş olanlardır ve onlara acı bir azap vardır.
Ankebût 24:
Onun için kavminin ona cevabı sadece şu oldu: «Öldürün onu veya yakın!» dediler. Allah da onu o ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanacak bir topluluk için ibretler vardır.
Ankebût 25:
İbrahim: «Siz, sadece dünya hayatında aranızda sevişmek için Allah´ı bırakıp bir takım putlara tutulmuşsunuz. Fakat kıyamet gününde birbirinize küfredecek ve birbirinizi lanetleyeceksiniz; varacağınız yer ateştir ve sizin için yardımcılardan eser de yoktur.»
Ankebût 26:
Bunun üzerine ona bir tek Lut iman etti. İbrahim de: «Ben Rabbime hicret edeceğim, şüphesiz ki O, güçlüdür, hikmet sahibidir.» dedi.
Ankebût 27:
Biz ona İshak ile Yakub´u da ihsan ettik, peygamberliği ve kitabı onun zürriyetinde kıldık, kendisine dünyada mükafatını verdik. Şüphesiz o, ahirette de iyilerdendir.
Ankebût 28:
Lut´u da (gönderdik). Hani o kavmine: «Siz gerçekten o çirkin işi yapıyorsunuz ha! Sizden önce hiçbir millet bu haltı etmedi!
Ankebût 29:
Siz, gerçekten erkeklere gidecek, yolu kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapıp duracak mısınız?» dediği zaman, kavminin cevabı ancak şöyle demeleri oldu: «Haydi, getir bize Allah´ ın azabını, eğer doğru söyleyenlerden isen!»
Ankebût 30:
Lut: «Ey Rabbim, ortalığı fesada veren bu topluluğa karşı bana yardım et!» dedi.
Ankebût 31:
Elçilerimiz İbrahim´e müjde ile vardıklarında: «Haberin olsun, biz bu memleketin halkını helak edeceğiz; çünkü onun halkı hep zalim oldular.» dediler.
Ankebût 32:
İbrahim: «Orada Lut var ama!» dedi. Onlar: «Biz, orada kimin bulunduğunu pekala biliriz. Muhakkak onu ve ailesini kurtaracağız; ancak karısı ötekilerden oldu.» dediler.
Ankebût 33:
Elçilerimiz Lut´a gelince, onlar yüzünden fenalaştı ve haklarında eli kolu daraldı (bağlandı). Onlar da: «Korkma ve kederlenme; seni ve aileni kurtaracağız; ancak karın ötekilerden oldu.
Ankebût 34:
Haberin olsun, biz bu memleket halkının yapmakta oldukları çirkince günahları yüzünden üzerlerine gökten korkunç bir azap indireceğiz.» dediler.
Ankebût 35:
Andolsun ki, Biz aklını kullanacak bir topluluk için oradan bir ibret tablosu bıraktık.
Ankebût 36:
Medyen´e de kardeşleri Şu´ayb´ı (gönderdik); vardı dedi ki: «Ey kavmim, Allah´a ibadet edin de son güne ümit besleyin; bozgunculukla yeryüzünü berbat etmeyin!»
Ankebût 37:
Buna karşı onu yalanladılar. Derken, onları o sarsıntı tutuverdi de yurtlarında dizleri üstü çöke kaldılar.
Ankebût 38:
Ad ve Semud´a da (peygamberler gönderdik) ki, size bunlar, meskenlerinden belli olmaktadır. Şeytan, onlara yaptıklarını güzel göstermiş ve kendilerini yoldan çevirmişti; halbuki, gözleri açık adamlardılar.
Ankebût 39:
Karun´a Firavun´a ve Haman´a da (gönderdik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık delillerle geldi de onlar; o yerde kibirlenip kafa tuttular. Oysa, (azabın) önüne geçecek değillerdi.
Ankebût 40:
Özetle herbirini günahı ile yakaladık; kiminin başına bir taş yağdıran gönderdik, kimini korkunç bir ses alıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de boğduk. Allah onlara haksızlık etmiyordu. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
Ankebût 41:
Allah´tan başka dostlara tutunanların durumu, kendisine bir yuva yapan örümcek örneği gibidir. Halbuki, evlerin en çürüğü de örümcek evidir, eğer bilselerdi.
Ankebût 42:
Allah, kesinlikle onların, kendisini bırakıp da hangi şeylere yalvardıklarını biliyor. Oysa güçlü O´dur, hikmet sahibi O.
Ankebût 43:
İşte bu misaller var ya, Biz onları insanlar için getiriyoruz; fakat onlara ilim sahiplerinden başkasının aklı ermez.
Ankebût 44:
Allah, o gökleri ve yeri (o yüksekleri ve aşağıyı) hak ile yaratmıştır. Kesinlikle bunda inananlar için bir ibret vardır.
Ankebût 45:
Sana vahyedilen Kitabı güzel güzel oku ve namazı kıl! Muhakkak sahih namaz edepsizlikten ve uygunsuzluktan alıkoyar. Muhakkak Allah´ı anmak en büyük iştir ve Allah, her ne işlerseniz bilir.
Ankebût 46:
Kitap ehli ile zulmedenleri bir yana ancak en iyi bir şekilde mücadele edin ve deyin ki: «Biz, hem bize indirilene iman ettik, hem size indirilene ve bizim ilahımız ile sizin ilahınız birdir. Ancak biz yalnız O´na teslim olmuşuzdur.»
Ankebût 47:
İşte sana (öncekileri tasdik eden) böyle bir kitap indirdik. O´nun için kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ederler. Şunlardan da ona iman edenler vardır. Bizim ayetlerimizi ancak kafirler inkar eder.
Ankebût 48:
Sen bundan önce kitap okur değildin, hala da elinle yazı yazmazsın; öyle olsaydı batıla uyanlar şüphelenebilirlerdi.
Ankebût 49:
Fakat o (Kur´an) kendilerine ilim verilmiş kimselerin sinelerinde parıldayan parlak ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi ancak zalimler inkar eder.
Ankebût 50:
Nitekim «Ona Rabbinden mucizeler indirilse ya!» dediler. De ki: «O mucizeler hep Allah´ın katındadır. Ben ise sadece açık bir uyancıyım.»
Ankebût 51:
Karşılarında okunup duran Kitab´ı sana indirmemiz yetmedi mi onlara? Şüphesiz bunda iman edecek bir kavim için elbette bir rahmet ve ilahi bir ihtar vardır.
Ankebût 52:
De ki: «Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O göklerde ve yerde ne varsa bilir. Batıla inanıp Allah´ı inkar edenler, işte zarara düşenler hep onlardır.
Ankebût 53:
Bir de senden acele azap istiyorlar; eğer belirlenmiş bir süre olmasaydı, o azap onlara muhakkak gelmişti; ve elbette o kendilerine gelecek, şuurları olmayarak (bilincine varmadan) ansızın gelecek!
Ankebût 55:
O gün ki, azap onları hem üstlerinden, hem ayakları altından saracak da: «Tadın bakalım neler yapıyordunuz.» buyuracak.
Ankebût 56:
Ey Benim iman eden kullarım! Haberiniz olsun ki, Benim arzım geniştir, o halde Bana ibadet edin o halde Bana!
Ankebût 57:
Her can ölümü tadacaktır. Sonra döndürülüp Bize getirileceksiniz.
Ankebût 58:
İman edip iyi iyi işler yapmış olanları elbette onları cennetin altlarından ırmaklar akan köşklerine yerleştireceğiz, o halde orada ebedi kalacaklardır. Ne güzeldir mükafatı o iş görenlerin
Ankebût 59:
Ki, sabretmişlerdir ve yalnız Rablerine dayanırlar.
Ankebût 60:
Nice hayvanlar var ki, rızkını (yanında) taşıyamaz; Allah onlara da rızık veriyor, size de! O herşeyi işitendir, bilendir.
Ankebût 61:
Andolsun ki, onlara: «Gökleri ve yeri yaratıp, güneş ve ayı emri altında tutan kimdir?» diye sorsan elbette şüphesiz «Allah» derler. O halde nasıl haktan çevriliyorlar?
Ankebût 62:
Allah kullarından dilediğine rızkı serer de ona kısar da. Şüphesiz Allah herşeyi bilendir.
Ankebût 63:
Andolsun ki yine onlara: «Gökten azar azar su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzüne hayat veren kimdir?» diye sorsan elbette şüphesiz «Allah» diyecekler. De ki: «Hamd Allah´a mahsustur.» Fakat onların çoğu aklı ermezlerdir.
Ankebût 64:
Bu dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan ibarettir. Gerçekten son yurt, işte öz hayat odur. Keşke bilselerdi.
Ankebût 65:
Baksana gemiye bindiklerinde dini Allah´a has kılarak O´na ihlasla dua ederler. Derken kendilerini karaya çıkardı mı derhal (Allah´a) ortak koşmaya koyulurlar;
Ankebût 66:
Kendilerine verdiğimiz nimete nankörlük etsinler ve hayattan zevk alsınlar diye! Fakat ileride bilirler.
Ankebût 67:
Bizim (Mekke´yi) güven içinde kudsi bir yer yaptığımızı görmediler mi? Oysa çevresindeki insanlar çarpılıp kapılıyor, artık batıla inanıyorlar da Allah´ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
Ankebût 68:
Allah´a karşı yalan uyduran yahut gerçek kendisine gelince yalan diyen kimseden daha zalim kim olabilir? Kafirlerin yeri sadece cehennem değil midir?
Ankebût 69:
Bizim uğrumuzda cihad edenlere gelince, elbette Biz onlara (Bize ulaştıran) yollarımızı gösteririz. Şüphesiz ki Allah, her zaman iyi davrananlarla beraberdir.