Nahl 1:
Allah´ın emri geldi, sakın onun gelmesini çabuklaştırmak istemeyin. O, kendisine ortak koştukları şeylerden münezzeh, yüksek, çok yüksektir.
Nahl 2:
Kullarından dilediğine, kendi emrini vahyile melekleri indiriyor ve: «Şu gerçeği bildirin ki, Benden başka ilah yoktur, o halde Benden korkun!» buyuruyor.
Nahl 3:
Gökleri ve yeri hikmetle yarattı. O, onların ortak koştuklarından yüksek, çok yüksektir.
Nahl 4:
İnsanı bir damla sudan yarattı. Bir de bakarsın ki O, açık bir düşman kesilmiş!
Nahl 5:
Hayvanları da yarattı, sizin için onlarda bir ısınlık (ısıtacak şeyler) ve bir takım menfaatler vardır. Hem de onlardan yersiniz.
Nahl 6:
Akşam getirip sabah salarken onlarda sizin için bir güzellik vardır.
Nahl 7:
Ağırlıklarınızı da yüklenir, yarı can olmadan varamayacağınız memleketlere kadar götürürler. Şüphesiz Rabbiniz, çok şefkatli, çok merhametlidir.
Nahl 8:
Hem binesiniz diye, hem de zinet olmak üzere atları, katırları ve eşekleri de yarattı ve bilemeyeceğiniz daha neler yaratacak.
Nahl 9:
Yolu doğrultmak Allah´a aittir. Ondan sapan da vardır. Allah dileseydi hepinizi doğru yola erdirirdi.
Nahl 10:
O´dur ki, gökten bir su indirdi, içeceğiniz ondan sağlanır, kendisinde hayvan yaydığınız ağaç ve bitkiler ondan yetişir.
Nahl 11:
Onunla size ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve türlüsünden meyveler bitirir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir topluluk için bir ibret vardır.
Nahl 12:
Yine geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da onun emrine boyun eğmiştir. Elbette bunda aklı olan bir topluluk için ibretler vardır.
Nahl 13:
Daha yeryüzünde türlü renklerle yarattığı neler var sizin için. Elbette bunda derin düşünenler için bir ibret vardır.
Nahl 14:
Yine taze bir et yiyesiniz ve içinden giyeceğiniz zinet eşyasını çıkarasınız diye, denizi emrinize veren O´dur. Gemilerin denizde suları yara yara akıp gittiklerini görürsün ve bu da lütfundan payınızı aramanız içindir, ola ki şükredersiniz.
Nahl 15:
Bir de sizi çalkalamasın diye yeryüzüne ağır baskılar bıraktı, doğru gidesiniz diye ırmaklar ve yollar yarattı.
Nahl 16:
Ve işaretler koydu. Yıldızla da yollarını bulurlar onlar.
Nahl 17:
Şimdi hiç yaratan, yaratmayan gibi olur mu? Artık siz, düşünmeyecek misiniz?
Nahl 18:
Oysa Allah´ın nimetlerini saymak isteseniz, sayamazsınız. Herhalde O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Nahl 19:
Allah, gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da bilir.
Nahl 20:
Allah´tan başka yalvardıkları ise, hiçbir şey yaratamazlar, zaten kendileri yaratılıp duruyorlar.
Nahl 21:
Hep ölüdürler, diri değil. Ne zaman diriltileceklerinin de bilincinde değildirler.
Nahl 22:
İlahınız bir tek ilahtır; öyle iken ahirete inanmayanlar, kendilerini büyük gördüklerinden, onların kalpleri inkarcıdır.
Nahl 23:
Şüphe yok ki, Allah onların ne gizlediklerini, ne açıkladıklarını hep bilir. Muhakkak O, kibirlenenleri sevmez.
Nahl 24:
Onlara: «Rabbiniz ne indirdi?» denildiğinde «Eskilerin masalları.» dediler.
Nahl 25:
Şunun için ki kıyamet gününde kendi günahlarını tamamen yüklendikten başka, bilgisizlikleri yüzünden saptırdıkları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Bak, ne fena yük yükleniyorlar!
Nahl 26:
Onlardan öncekiler, tuzaklar kurmuşlardı. Allah da kurdukları binalarına temellerinden geldi (çökertti) de tavan tepelerinden üzerlerine çöktü ve azap onlara farkedemedikleri bir yönden geldi.
Nahl 27:
Sonra kıyamet gününde Allah, onları rezil edecek ve: «Hani, nerede o, kendileri uğrunda ayrılık çıkarıp düşman kesildiğiniz ortaklarım? diyecek. Kendilerine ilim verilmiş olanlar: «Gerçekten bugün rüsvaylık ve zillet kafirleredir.» derler.
Nahl 28:
Melekler, kendilerine zulmetmiş kimselerin canlarını alırken onlar: «Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk.» diyerek teslim olurlar. Hayır, Allah sizin ne maksatla yaptığınızı tamamen biliyor.
Nahl 29:
Onun için girin bakalım, ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından! Bak, kibirlenenlerin yeri ne kötü!
Nahl 30:
Allah´tan korkup kötülüklerden sakınanlara: «Rabbiniz ne indirdi?» diye sorulduğunda: «Hayır indirdi.» demişlerdir. Bu dünyada iyi işler yapanlara güzel bir mükafat vardır. Elbette ahiret yurdu daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne hoş!
Nahl 31:
Girecekleri yer altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir, orada bütün diledikleri vardır; işte Allah takva sahiplerini böyle mükafatlandırır.
Nahl 32:
Onlar ki, melekler, onların canlarını hoşça davranarak alırlar. «Selam size, girin cennete, çünkü çalışıyordunuz.» derler.
Nahl 33:
O kafirler, sadece kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin emrinin gelmesini beklerler, onlardan öncekiler de böyle yaptılar. Allah onlara zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
Nahl 34:
Onun için yaptıklarının fenalıkları başlarına musibet oldu ve alay ettikleri şey kendilerini sarıverdi.
Nahl 35:
Bir de müşrikler Allah dileseydi, ne biz, ne de atalarımız, O´ndan başka hiçbir şeye tapmazdık ve O´nun emri olmadan hiçbir şeyi yasaklamazdık! dediler. Bunlardan öncekiler de böyle yaptılar. Buna karşı peygamberin görevi, açık bir tebliğden başka birşey değildir.
Nahl 36:
Andolsun ki: Biz, her ümmete: «Allah´a kulluk edin ve Tağuttan sakının!» diye uyaran bir peygamber gönderdik. Sonra içlerinden kimine Allah hidayet nasip etti, kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde bir dolaşın da peygamberlere yalancı diyenlerin sonunun ne olduğunu görün!
Nahl 37:
Sen onların doğru yolu bulmalarını aşırı derecede istesen de kesinlikle Allah, sapıklıkta bırakacağı kimseleri doğru yola eriştirmez; Onların yardımcıları da yoktur.
Nahl 38:
Onlar: «Allah, ölen kimseyi diriltmez.» diye olanca yeminleriyle Allah´a yemin ettiler. Hayır, dirilecektir, bu O´nun taahüt ettiği gerçek bir va´ddir; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
Nahl 39:
Allah, hakkında görüş ayrılığına düştükleri gerçeği kendilerine anlatması ve inkar edenlerin de kendilerinin yalancı olduklarını bilmeleri için, onları dirilecektir.
Nahl 40:
Bizim, herhangi birşey için sözümüz onu murat ettiğimiz zaman, yalnızca ona: «Ol!» dememizdir. O da hemen oluverir.
Nahl 41:
Zulme uğradıktan sonra Allah uğrunda hicret edenlere gelince, kesinlikle onları dünyada güzelce yerleştireceğiz; ahiret mükafatı ise daha büyüktür, eğer bilseler.
Nahl 42:
Onlar ki, sabretmişlerdir ve hep Rablerine dayanırlar.
Nahl 43:
Senden önce de peygamberler olarak yalnızca kendilerine vahy vermekte olduğumuz erkekler gönderdik. Bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.
Nahl 44:
Onları açık mucizelerle ve kitaplarla göndermiştik. Sana da bu Kur´an´ı indirdik, insanlara kendilerine indirileni anlatasın diye. Belki düşünürler.
Nahl 45:
Yoksa o fenalıkları yapmak için tuzak kurup duranlar, Allah´ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden, hatır ve hayallerinden geçmeyen yönlerden kendilerine azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
Nahl 46:
Ya da dönüp dolaşırlarken kendilerini yakalayamayacağından? Onlar Allah´ı aciz bırakacak değillerdir.
Nahl 47:
Veya kendilerini korkuta korkuta, eksilte eksilte alıvermesinden? Demek ki, Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir.
Nahl 48:
Onlar, Allah´ın yarattığı herhangi birşeyi görmüyorlar mı? Bir baksalar ya, gölgeleri sağlarından, sollarından sürüklenerek, Allah´a secdeler ederek dönüp dolaşır.
Nahl 49:
Göklerde ve yerde gerek canlı gerek melek kısmından ne varsa hepsi büyüklük taslamadan Allah´a secde ederler.
Nahl 50:
Üstlerinden Rablerinin korkusunu duyarlar ve kendilerine her ne emredilirse yerine getirirler.
Nahl 51:
Allah da buyurmuştur ki: «İki tanrı edinmeyin; O, ancak bir ilahtır. Onun için Benden, yalnızca Benden korkun!»
Nahl 52:
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O´nundur. öyle iken, siz Allah´tan başkasından mı korkuyorsunuz?
Nahl 53:
Sizde nimet olarak her ne varsa hepsi Allah´tandır. Sonra başınıza bir keder geldiğinde de hep O´na feryat edersiniz.
Nahl 54:
Sonra o kederi sizden kaldırdığı zaman, içinizden bir kısmı derhal Rablerine ortak koşarlar.
Nahl 55:
Kendilerine verdiğimiz nimeti nankörlük ile karşılamak için yaparlar bunu. Şimdi zevk sürün bakalım, yarın bileceksiniz!
Nahl 56:
Bir de onlar kendilerine verdiğimiz rızıklardan tutup o hiçbir şey bilmeyen nesnelere bir pay ayırıyorlar. Allah´a andolsun ki, siz yaptığınız iftiralardan mutlaka hesaba çekileceksiniz.
Nahl 57:
Allah´a kızlar isnat ediyorlar O, bundan münezzehtir kendilerine ise canlarının istediğini.
Nahl 58:
Oysa onlardan birine kız müjdesi verildiğinde öfkesinden yüzü simsiyah kesiliyor.
Nahl 59:
Verilen müjdenin kötü etkisiyle kavminden gizleniyor. Onu, hakarete katlanıp sağ mı bırakacak, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne fena hükümler veriyorlar!
Nahl 60:
Ahirete iman etmeyenler için kötülük örneği sıfatlar vardır; en yüce sıfatlar ise Allah´ındır. O, güçlüdür, hikmet sahibidir.
Nahl 61:
Şayet Allah insanları zulümleri ile cezalandırsaydı, yeryüzünde bir tek deprenen canlı bırakmazdı, fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Süre sonu geldiğinde ise ne bir an erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.
Nahl 62:
Onlar, kendilerinin hoşlanmayacakları şeyleri Allah´a isnat ediyorlar, dilleri de en güzel akıbetin kendilerinin olduğuna ait yalan söylüyor. Doğrusu, onların hakkı sadece ateştir ve onlar en önde gidecekler o ateşe!
Nahl 63:
Allah´a andolsun ki, senden önce birçok ümmetlere peygamberler gönderdik, ne var ki, şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi. Bugün de onların dostudur. Onlar için acı bir azap vardır.
Nahl 64:
Biz, sana bu kitabı, yalnızca onlara ihtilaf ettikleri şeyi açıklayasın ve iman edeceklere bir hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.
Nahl 65:
Allah gökten bir su indirdi de onunla yeri ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz ki, bunda dinleyecek bir topluluk için bir ibret vardır.
Nahl 66:
Gerçekten size sağmal hayvanlarda da bir ibret vardır. Biz, size onların kanlarındaki fışkı ile kan arasından, lezzetli ve içenlerin boğazlarından kolayca kayıp giden halis bir süt içiriyoruz.
Nahl 67:
Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvelerinden de hem içki, hem de güzel bir yiyecek çıkarırsınız. Şüphesiz ki, bunda aklını kullanan bir topluluk için kesin bir ibret vardır.
Nahl 68:
Rabbin bal arısına da şöyle vahyetti: «Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan göz göz evler edin!
Nahl 69:
Sonra bütün meyvelerden ye ve Rabbinin kolay kıldığı yollara koy.» İçlerinden çeşitli renklerde bir içecek çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz ki, bunda düşünen bir topluluk için büyük bir ibret vardır.
Nahl 70:
Sizi, Allah yarattı, sonra O, sizi öldürür; içinizden kimi de bildiklerinden hiçbir şey bilmez olsun diye, ömrünün en kötü çağına kadar yaşatılır. Şüphesiz ki, Allah herşeyi bilendir, her şeye gücü yetendir.
Nahl 71:
Allah, rızık bakımından kiminizi kiminize üstün kıldı. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere vermiyorlar ki, eşit olsunlar. Şimdi Allah´ın nimetini inkar mı ediyorlar?
Nahl 72:
Allah sizlere kendi cinsinizden eşler yarattı. Eşlerinizden oğullar ve torunlar verdi ve sizi hoş hoş nimetlerle rızıklandırdı. Onlar, şimdi batıla inanıp da Allah´ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
Nahl 73:
Allah´ı bırakıp da göklerden ve yerden kendilerine verecek hiçbir rızka sahip olmayan ve olma ihtimali bulunmayan şeylere tapıyorlar.
Nahl 74:
Artık Allah´a temsiller yapmağa kalkmayın. Çünkü Allah bilir, siz bilemezsiniz.
Nahl 75:
Allah şunu misal getirdi: Bir yanda hiçbir şeye gücü yetmeyen bir köle, diğer yanda tarafımızdan güzel bir rızık verdiğimiz, ondan gizli, açık olarak harcayan hür bir insan, bunlar hiç eşit olur mu? Bütün hamd, Allah´a mahsustur, fakat çokları bilmezler.
Nahl 76:
Allah şunu da bir örnek veriyor: Birisi hiçbir şeye gücü yetmeyen, efendisine sadece bir ağırlık olan ve ne tarafa gönderilse hiçbir işe yaramayan bir dilsizdir. Bu dilsiz hiç adaletle emreden ve doğru bir yolda giden kimse ile eşit olabilir mi?
Nahl 77:
Bütün göklerin ve yerin sırrını bilmek de Allah´a mahsustur. Kıyamet olayı da yalnız bir göz kırpması gibi veya daha yakındır. Şüphe yok ki, Allah, herşeye gücü yetendir.
Nahl 78:
Allah, sizi annelerinizin karınlarından hiçbir şey bilmediğiniz bir halde çıkardı. Öyle iken size, işitme, gözler ve kalpler verdi ki, şükredesiniz.
Nahl 79:
Gökyüzünün boşluğunda Allah´ın emrine boyun eğdirilerek uçuşan kuşları görmediler mi? Onları boşlukta tutan Allah´tır ancak. Şüphesiz, bunda iman edecek bir topluluk için birçok deliller vardır.
Nahl 80:
Allah size evlerinizden bir huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların derilerinden gerek yolculuk sırasında, gerekse konup yerleştiğiniz günlerde kolayca taşıyabileceğiniz barınaklar ve yünlerinden, yapağılarından, kıllarından da bir süreye kadar kullanacağınız, giyim, ev eşyası ve ticaret malı yarattı.
Nahl 81:
Allah, yarattığı şeylerden sizin için gölgeler yaptı; size dağlardan siperler yaptı; sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve sizi savaşta koruyacak giysiler yaptı. Böylece O, samimi müslüman olasınız diye, üzerinize olan nimetini tamamlayacaktır.
Nahl 82:
Buna karşı eğer yüz çevirirlerse, artık senin üzerine düşen ancak açık tebliğdir.
Nahl 83:
Allah´ın nimetini tanırlar, sonra da onu inkar ederler. Çoğu kafir kimselerdir.
Nahl 84:
Bir gün gelecek, her ümmetten bir şahit getireceğiz, sonra o küfredenlere ne izin verilecek ne de özürleri kabul edilecektir.
Nahl 85:
O zulmedenler, azabı gördükleri zaman, artık ne azaptan hafifletilecek, ne de kendilerine mühlet verilecek
Nahl 86:
Allah´a ortak koşanlar, ortaklarını gördüklerinde: «Ey Rabbimiz, işte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır.» diyecekler. Onlar da kendilerine: «Siz kesinlikle, yalancılarsınız!» sözünü fırlatacaklardır.
Nahl 87:
Ve o gün Allah´a teslimiyet göstermişler, bütün uydurdukları ortaklar kendilerini bırakarak kaybolup gitmişlerdir.
Nahl 88:
Hem küfretmiş hem de Allah yolundan çevirmiş olanlar, diğerlerini de bozdukları için, onlara azap üstüne bir azap daha artırdık.
Nahl 89:
Hele her ümmet içinde kendilerinden kendi üzerlerine bir şahit göndereceğimiz seni de onların üzerine şahit getirdiğimiz gün!.. Bu Kitabı sana, herşeyi beliğ bir şekilde açıklamak; hem bir hidayet kanunu, hem bir rahmet, hem de müslümanlara müjde olmak üzere ceste ceste indirdik.
Nahl 90:
Haberiniz olsun ki Allah, size adaleti, iyi davranmayı ve yakınlara yardımda bulunmayı emrediyor; hayasızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklıyor; dinleyip anlayıp tutasınız diye size öğüt veriyor.
Nahl 91:
Bir de antlaşma yaptığınızda Allah´ın ahdini yerine getirin ve sağlam ettiğiniz yeminleri bozmayın. Nasıl olur ki, Allah´ı üzerinize kefil yapmıştınız! Şüphe yok ki Allah, yaptıklarınızı tamamen bilir.
Nahl 92:
Ve bir ümmet diğer ümmetten daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda bir hile aracı edinerek, o ipliğini kat kat kuvvetlice büktükten sonra sökmeye çalışan karı gibi olmayın! Herhalde Allah, sizi onunla imtihan eder ve O, kesinlikle hakkında ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri, kıyamet günü size açıklayacaktır.
Nahl 93:
Allah dileseydi mutlaka hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola eriştirir ve herhalde hepiniz, bütün yaptıklarınızdan sorumlu olacaksınız.
Nahl 94:
Yeminlerinizi, aranızda hile ve bozgunculuğa vesile edinmeyin, sonra sağlam basmışken bir ayak kayar ve Allah yolundan saptığınız için fena acı tadarsınız; artık ahirette de size pek büyük bir azap olur.
Nahl 95:
Allah´ın ahdini küçücük bir bedele değişmeyin! Herhalde Allah katındaki sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirseniz.
Nahl 96:
Sizin yanınızdaki tükenir. Allah´ın katındaki ise kalıcıdır. Biz, mutlaka o sabredenlere, yaptıkları işin daha güzeli ile mükafatlarını vereceğiz.
Nahl 97:
Erkekten, dişiden her kim mümin olarak iyi bir iş yaparsa, muhakkak ona hoş bir hayat yaşatacağız ve yapmakta oldukları işlerin daha güzeli ile mükafatlarını mutlaka vereceğiz.
Nahl 98:
Şimdi, Kur´an okuduğun vakit, önce o kovulmuş şeytandan Allah´a sığın!
Nahl 99:
Gerçek şu ki, iman edip de Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun hiçbir hakimiyeti yoktur.
Nahl 100:
Onun hakimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve Allah´a ortak koşanlaradır.
Nahl 101:
Bir ayeti bir ayetin yerine bedel yaptığımız zaman Allah indirdiğini ve indireceğini en iyi bilirken o şeytan dostları: «Sen yalnızca bir iftiracısın!» dediler. Hayır, onların çoğu bilmezler.
Nahl 102:
Söyle onlara: «Onu Rabbinden hak olarak Rühu´l-Kudüs (Cebrail), iman edenlere sebat vermek ve müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için indirdi.»
Nahl 103:
Muhakkak biliyoruz ki onlar: «Mutlaka onu bir insan öğretiyor!» da diyorlar. Haktan saparak isnatta bulunmak istedikleri kimsenin dili yabancıdır; bu Kur´an ise gayet açık bir Arapça´dır.
Nahl 104:
Allah´ın ayetlerine inanmayanları, elbette Allah doğru yola erdirmez ve onlara acı bir azap vardır.
Nahl 105:
Yalanı ancak Allah´ın ayetlerine inanmayanlar uydurur, iftira ederler; işte onlar, yalancıların ta kendileridirler.
Nahl 106:
Her kim imanından sonra Allah´a küfrederse kalbi imanla dolu olduğu halde zorlanan başka ve kim küfre göğsünü açarsa, onların üstüne kesinkes Allah´tan bir gazap iner ve onlara büyük bir azap vardır.
Nahl 107:
Bunun sebebi, onların dünya hayatını sevip onu ahirete tercih etmiş olmalarıdır; Allah da kafirler güruhunu doğru yola çıkarmaz.
Nahl 108:
Onlar öyle kimselerdir ki, Allah kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir ve işte onlar, gafillerin ta kendileridir.
Nahl 109:
Çare yok, onlar ahirette tamamen hüsrana düşeceklerdir.
Nahl 110:
Sonra şüphe yok ki, Rabbin o eziyete uğratılmalarının arkasından hicret eden sonra savaşıp sabreden kimselerin yardımcısıdır; doğrusu Rabbin bunun arkasından elbette bağışlayacak ve merhamet edecektir.
Nahl 111:
O gün ki, herkes kendi nefsini kurtarmak için mücadele ederek gelir; herkese yapmış olduğu işin karşılığı tamamıyla ödenir ve hiçbirine zulmedilmez.
Nahl 112:
Birde Allah, bir şehri örnek verdi ki, halkı güvenlik ve asayiş içindeydi, rızıkları her yerden bol bol geliyordu. Ne varki, onlar Allah´ın nimetlerine nankörlük ettiler. Allah da onlara o yaptıkları sanatla açlık ve korku elbisesini tatdırdı.
Nahl 113:
Andolsun ki, onlara içlerinden bir peygamber geldi de ona yalan söylüyor, dediler. Azap da zulmederlerken kendilerini yakalayıverdi.
Nahl 114:
Onun için Allah´ın size verdiği rızıklardan helal ve hoş olarak yiyin de Allah´ın nimetine şükredin, eğer gerçekten O´na ibadet edecekseniz.
Nahl 115:
O, size ancak ölüyü, kanı, domuz etini, bir de Allah´tan başkasının adına kesileni yasakladı. Her kim de çaresiz kalırsa, başkasına saldırmaksızın ve sınırı aşmaksızın yiyebilir; artık şüphe yok ki, Allah, çok bağışlayıcıdır, merhamet sahibidir.
Nahl 116:
Sadece dillerinizin yalan yere nitelemesi ile: «şu helaldır, şu haramdır.» demeyin ki, yalanı Allah´a iftira etmiş olursunuz. Şüphe yok ki, yalanı Allah´a iftira edenler kurtuluşa eremezler.
Nahl 117:
Bu az bir faydalanmadır ve onlara acı bir azap vardır.
Nahl 118:
Yahudilere ise bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık ve onlara biz zulmetmedik, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
Nahl 119:
Sonra muhakkak Rabbin, bir cehaletle kötülük işleyen sonra arkasından tevbe edip düzelen kimselerin lehinedir; şüphesiz ki, Rabbin, bunun arkasından elbette çok bağışlayandır, merhamet sahibidir.
Nahl 120:
Muhakkak ki, İbrahim başlı başına bir ümmet idi, tevhid inancına sahip olarak Allah´a itaat için kıyam etmişti ve asla Allah´a ortak koşanlardan olmadı.
Nahl 121:
O´nun nimetlerine şükredendi. Allah, onu seçmiş ve doğru bir yola iletmişti.
Nahl 122:
Ve Biz ona dünyada bir iyilik verdik. Şüphesiz ki o, ahirette de mutlaka iyiler arasında olacaktır.
Nahl 123:
Sonra da sana: «Hakperest (hanif) olarak İbrahim´in dinine tabi ol! O, hiçbir zaman Allah´a ortak koşanlardan olmadı.» diye vahyettik.
Nahl 124:
Cumartesi gününü tutmak, ancak onda görüş ayrılığına düşenlere farz kılındı. Şüphesiz ki; Rabbin, onların o ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında kıyamet gününde aralarında hükmünü mutlaka verecektir.
Nahl 125:
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel şekilde mücadele yap! Çünkü Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir ve doğru yolda gidenleri en iyi bilen de ancak O´dur.
Nahl 126:
Eğer ceza ile karşılık verecek olursanız, ancak size yapılan cezanın misli ile cezalandırınız. Şayet sabrederseniz, andolsun ki bu, sabredenler için elbette daha hayırlıdır.
Nahl 127:
Sabret, sabrın da ancak Allah´ın yardımı iledir ve onlar için üzülme, kurdukları tuzaktan dolayı telaş da etme!
Nahl 128:
Zira muhakkak ki Allah, takva sahibi olanlar ve hep güzellik yapanlarla beraberdir.