Tevbe 1:
Bu, Allah ve Peygamberinden, antlaşma yaptığınız müşriklere bir ültimatomdur.
Tevbe 2:
Bundan böyle yeryüzünde dört ay istediğiniz gibi dolaşın; şunu da bilin ki, siz Allah´ı aciz bırakacak değilsiniz ve Allah, herhalde kafirleri rezil edecek!
Tevbe 3:
Bir de Allah ve Peygamberinden Hacc-ı Ekber gününde insanlara bir bildiridir ki, Allah da Peygamberi de müşriklerden kesinlikle uzaktır. Hemen tevbe ederseniz, hakkınızda hayırlı olur. Eğer aldırmazsanız, bilin ki, Allah´ı aciz bırakacak değilsiniz. Allah´ı ve Peygamberi tanımayanlara acı bir azabı müjdele!
Tevbe 4:
Ancak antlaşma yaptığınız müşriklerden daha sonra antlaşmalarında hiçbir eksiklik yapmamış ve aleyhinizde hiçbir kimseye arka çıkmamış olanlar başka. Bunlarla yaptığınız antlaşmayı süresine kadar tamamen yerine getirin. Allah, her halde sakınanları sever.
Tevbe 5:
O haram aylar çıkınca artık müşrikleri nerede bulursanız öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun! Eğer tevbe edip namaz kılar ve zekatı verirlerse, onları serbest bırakın; çünkü Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
Tevbe 6:
Ve eğer müşriklerden biri senden aman dileyerek yakınına gelmek isterse, Allah´ın kelamını dinleyebilmesi için ona aman ver, sonra onu güven duyacağı yere kadar gönder; çünkü onlar gerçeği bilmez bir toplulukturlar.
Tevbe 7:
Müşriklerin, Allah katında peygamber yanında bir antlaşması nasıl olabilir? Ancak Mescid-i Haram´ın yanında antlaşma yaptıklarınız başka. Onlar size dürüstçe davrandıkça siz de onlara dürüst davranın. Şüphe yok ki, Allah hiyanetten sakınanları elbette sever.
Tevbe 8:
Nasıl olabilir ki, böyle bir antlaşma; eğer size karşı bir zafer kazansalar ne hakkınızı gözetirler, ne de antlaşmaya riayet ederler ve ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışırlar, kalpleri ise direnir durur. Zaten çoğu insanlıktan çıkmış günahkarlardır.
Tevbe 9:
Allah´ın ayetlerini az bir değer karşılığında sattılar ve Allah yolundan alıkoydular. Gerçekten bunlar, ne kötü şeyler yapmaktalar!
Tevbe 10:
Bir mü´min hakkında ne bir ant, ne de hak gözetirler, onlar, öyle mütecavizlerdir.
Tevbe 11:
Eğer tevbe edip namazı kılar, zekatı verirlerse din kardeşiniz olurlar. Bilecek bir topluluk için Biz ayetlerimizi daha çok açıklarız.
Tevbe 12:
Ve eğer antlaşma yaptıktan sonra yeminlerini bozar ve dininize saldırıya kalkarlarsa, o küfür öncülerini hemen öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur, belki vazgeçerler.
Tevbe 13:
Yeminlerini bozup peygamberi yurdundan çıkarmayı tasarlayan bir toplulukla savaşmaz mısınız? Hem de ilk önce onlar size saldırmaya başlamışken; yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer mü´minseniz, daha önce Allah´tan korkmalısınız!
Tevbe 14:
Onlarla savaşın ki, Allah onları sizin elinizle cezalandırsın, rezil etsin onları, yardımıyla sizi onlara karşı zafere erdirsin, mü´min bir topluluğun yüreklerine su serpsin,
Tevbe 15:
Kalplerindeki kini gidersin. Bir de Allah, dilediğine tevbe de nasip eder. Allah herşeyi bilendir, hikmet sahibidir.
Tevbe 16:
Yoksa siz, kendi halinize bırakılacağınızı, içinizden savaşanları ve Allah´tan, Peygamberinden ve mü´minlerden başka sokulacak bir locaya tutunmayanları Allah´ın hiç de bilip görmeyeceğini mi sandınız? Oysa Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Tevbe 17:
Müşrik vicdanlarına karşı kendi küfürlerine kendileri şahitlik edip dururken, Allah´ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların hayır namına bütün yaptıkları boşa gitmiştir ve onlar sonsuza dek ateş içinde kalacaklardır.
Tevbe 18:
Allah´ın mescitlerini ancak Allah´a ve ahiret gününe inanan, namaza devam eden, zekatı veren ve Allah´tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte bunların başarıya ermişlerden olmaları umulur.
Tevbe 19:
Yoksa siz, hacılara su temin etmeyi ve Mescid-i Haram´da umreciliği, Allah´a ve ahiret gününe inanıp da Allah yolunda cihad edenin işi gibi mi tuttunuz? Bunlar, Allah katında eşit olmazlar. Allah, zalimler güruhunu doğru yola iletmez.
Tevbe 20:
İman edip hicret etmiş ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmiş kimseler, Allah katında en büyük dereceye sahiptirler ve işte muradına erenler onlardır.
Tevbe 21:
Onların, Rableri kendisinden bir rahmet, bir hoşnutluk ve içlerinden kendilerine sürekli bir nimet bulunan cennetlerle müjdeler.
Tevbe 22:
Sonsuza dek sürekli kalacaklar onlar orada; çünkü en büyük mükafat ancak Allah katındadır.
Tevbe 23:
Ey iman edenler, eğer babalarınız ve kardeşleriniz imana karşı küfürden hoşlanıyorlarsa onları dost edinmeyin! Sizden her kim onları dost edinecek olursa, işte bunlar kendilerine zulmedenlerdir.
Tevbe 24:
De ki: «Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, aşiretiniz, ele geçirdiğiniz mallar, kesat gitmesinden korktuğunuz bir ticaret ve hoşunuza giden evler size Allah ve peygamberinden ve onun yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah´ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah öyle fasıklar güruhunu doğru yola erdirmez.
Tevbe 25:
İnkara yer yoktur ki, Allah size birçok yerlerde ve Hüneyn gününde (savaşında), hani çokluğunuza güvenip de onun bir yararını göremediğiniz ve yeryüzünün bütün genişliğiyle başınıza dar geldiği sonra da bozguna uğrayıp arkanıza döndüğünüz sırada yardım etti.
Tevbe 26:
Sonra Allah, peygamberinin ve mü´minlerin üzerine kalplere sükunet veren rahmetini indirdi ve görmediğiniz ordular indirip kendisini tanımayanları azaba uğrattı. İşte kafirlerin cezası budur.
Tevbe 27:
Sonra Allah, bunun ardından dilediğine tevbe nasip eder. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Tevbe 28:
Ey iman edenler, müşrikler bir pislikten ibarettirler. Artık bu yıllardan sonra Mescid-i Haram´a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilediği takdirde sizi lütuf ve merhametiyle zenginleştirecektir. Allah, her halde bilendir, hikmet sahibidir.
Tevbe 29:
Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde Allah´a ve ahiret gününe inanmayan, Allah´ın ve Peygamberinin haram ettiğini haram tanımayan ve hak dinini din edinmeyenlere küçülmüş oldukları halde kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın!
Tevbe 30:
Yahudiler: «Üzeyr Allah´ın oğludur.» dediler. Hıristiyanlar da: «Mesih, Allah´ın oğludur.» dediler. Bu, onların, önceden Allah´ı inkar edenlerin sözüne benzeterek, ağızlarıyla geveledikleri sözleridir. Allah kahredesiceler, nereden de saptırılıyorlar?
Tevbe 31:
Onlar, Allah´ı bırakıp hahamlarını ve rahiplerini, bir de Meryem oğlu Mesih´i rabler edindiler. Oysa ki, hepsi ancak bir ilaha ibadet etmekle emrolunmuşlardı ki, O´ndan başka hiçbir ilah yoktur; O, onların ortak koştukları herşeyden münezzehtir.
Tevbe 32:
Allah´ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar; Allah ise, kafirler hoşlanmasalar da, yalnızca kendi nurunu tamamlamaktan başkasına razı olmuyor.
Tevbe 33:
O, peygamberini doğru yol kanunu ve hak dini ile gönderendir, onu bütün dinlerden üstün kılmak için; isterse müşrikler hoşlanmasın.
Tevbe 34:
Ey iman edenler, haberiniz olsun ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah yolundan çevirirler. Altını ve gümüşü hazineye tıkıp da onu Allah yolunda harcamayanları, acı bir azap ile müjdele!
Tevbe 35:
O gün ki, bunların üzeri cehennem ateşinden kızdırılacak ve kendilerinin alınları, böğürleri ve sırtları dağlanacak ve: «İşte bu, sizin kendiniz için derip tıktıklarınız; haydi, tadın bakalım derip tıktıklarınızı!» denilecek.
Tevbe 36:
Doğrusu Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günkü Allah yazısında on iki aydır; bunlardan dördü haram aylardır. Bu, işte en doğru dindir; onun için bunlar hakkında kendinize zulmetmeyin; müşrikler sizinle topyekün savaştıkları gibi siz de topyekün savaşın ve bilin ki Allah, korunanlarla beraberdir.
Tevbe 37:
O nesi denilen sıvış adeti (haram ayları geciktirmek) ancak küfürde ileri gitmektir ki, bununla kafirler şaşırtılır; Allah´ın haram kıldığının sayısına uydurup da Allah´ın yasakladığını helal kılmak için onu bir yıl helal, bir yıl haram sayarlar. Bu şekilde onların kötü işleri kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah ise, kafirlerden ibaret bir topluluğu doğru yola erdirmez.
Tevbe 38:
Ey iman edenler, size ne oldu ki, size: «Allah yolunda savaşa çıkın!» denildiğinde yerinize yığılıp kaldınız? Yoksa ahiretten geçip dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama dünya hayatının zevki ahiretin yanında pek az bir şeydir.
Tevbe 39:
Eğer topluca savaşa çıkmazsanız, O, size acı bir azapla azap eder, yerinize başka bir kavim getirir ve siz de ona zerrece zarar veremezsiniz. Allah, herşeye gücü yetendir.
Tevbe 40:
Eğer siz ona yardım etmezseniz, biliyorsunuz ya, o küfredenler onu çıkardıkları sırada mağarada bulunan ikinin biri iken Allah ona yardım etmişti ki, o, arkadaşına: «Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir!» diyordu. Bunun üzerine Allah ona manevi güç ve huzur verdi, onu görmediğiniz ordularla destekledi ve küfredenlerin kelimesini en alçak etti. Allah´ın kelimesi ise en üstün olandır. Allah, güçlüdür, hikmet sahibidir.
Tevbe 41:
Gerek hafif, gerekse ağırlıklı, hepiniz istisnasız savaşa çıkın, mallarınızla canlarınızla Allah yolunda cihad ediniz! Eğer bilir takımındansanız, bu sizin için hayırdır.
Tevbe 42:
O, yakın bir ganimet ve orta bir yolculuk olsaydı, kesinlikle arkana düşerlerdi; ne varki, o meşakkatli mesafe kendilerine uzak geldi. Yakında: «Eğer gücümüz olsaydı, sizinle birlikte savaşa çıkardık.» diye yemin edecekler. Kendilerini helake sürükleyecekler. Allah, kesinlikle onların yalancı olduklarını biliyor.
Tevbe 43:
Allah seni affetti ya! Neden doğru söyleyenler sence belli oluncaya ve yalancıları öğreninceye kadar beklemedin de onlara izin verdin?
Tevbe 44:
Allah´a ve ahiret gününe imanlı kimseler, mallarıyla ve canlarıyla cihad edeceklerinden senden izin istemezler ve Allah, o takva sahiplerini bilir.
Tevbe 45:
Ancak, Allah´a ve ahiret gününe inanmayan ve kalpleri işkilli olup işkilleri içinde çalkalanlar savaşa çıkmak için, senden izin isterler.
Tevbe 46:
Eğer cihada çıkmayı isteselerdi, mutlaka onun için hazırlık görürlerdi, fakat Allah, davranmalarını istemedi de onları alıkoydu ve: «Oturun, oturanlarla beraber!» denildi.
Tevbe 47:
Eğer içinizde çıkmış olsalardı, bozgunculuk çıkarmaktan başka bir faydaları olmayacak ve sizi fitneye düşürmek maksadıyla aralarınıza saldıracaklardı. İçinizde onları dinleyecekler de vardı. Allah o zalimleri bilir.
Tevbe 48:
Gerçekte onlar, fitneyi daha önce çıkarmak istediler ve sana karşı türlü işler çevirdiler. Sonunda, onların hoşuna gitmemesine rağmen, hak yerini buldu ve Allah´ın emri üstün geldi.
Tevbe 49:
İçlerinden: «Aman bize izin ver, başımı derde sokma!» diyen de var. Bilmiş ol ki, asıl kendileri derde düştüler ve kesinlikle cehennem kafirleri kaplayacaktır.
Tevbe 50:
Sana bir güzellik kısmet olursa, bu onların zoruna gider ve eğer sana bir kötülük dokunursa: «Biz tedbirimizi önceden almıştık!» derler ve sevinerek dönüp giderler.
Tevbe 51:
De ki: «Bize hiçbir zaman Allah´ın yazdığından başkası ulaşmaz. O, bizim Mevlamızdır ve mü´minler onun için yalnız Allah´a dayanıp güvensinler!»
Tevbe 52:
De ki: «Siz, bizim için ancak iki güzel şeyden birini bekleyebilirsiniz. Biz ise size, Allah´ın kendi katından veya bizim elimizle bir azap indirmesini bekliyoruz. O halde bekleyin, biz de sizinle birlikte bekliyoruz!»
Tevbe 53:
De ki: «İster gönüllü, ister zoraki verin, verdikleriniz hiçbir zaman kabul edilmeyecektir, çünkü siz yoldan çıkmış bir güruh oldunuz.»
Tevbe 54:
Onların verdiklerinin kabul edilmesine engel olan, yalnızca Allah´a ve Peygamberine küfretmeleri, namaza ancak üşenerek gelmeleri ve verdiklerini de ancak istemeyerek vermeleridir.
Tevbe 55:
Sakın onların malları da çocukları da seni imrendirmesin! Allah yalnızca dünya hayatında onlara bunlarla azap etmeyi ve canlarının kafir olarak çıkmasını istiyor.
Tevbe 56:
Onlar, hiç şüphe yok ki, sizden olduklarına dair, Allah´a yemin de ederler. Oysa sizden değildirler. Fakat onlar öyle bir topluluk ki korkudan ödleri patlıyor.
Tevbe 57:
Eğer sığınacak bir yer veya barınacak mağaralar ya da sokulacak bir delik bulsalardı, başlarını dikip ona doğru koşarlardı.
Tevbe 58:
Aralarında sadakalar konusunda seni kınayanlar da var. Çünkü ondan kendilerine verilmişse, hoşnut olurlar; şayet verilmemişse hemen kızarlar.
Tevbe 59:
Ne olurdu bunlar, Allah ve Peygamberi kendilerine ne verdiyse ona razı olsaydılar da: «Bize Allah yeter, Allah bize lütfundan yine verir, peygamberi de. Bizim bütün rağbetimiz Allah´adır.» deselerdi.
Tevbe 60:
Sadakalar, ancak fakirler, miskinler, zekat toplama görevlileri, kalpleri islamiyete ısındırılmak istenenler, köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar içindir. Allah tarafından kesin olarak böyle farz edildi. Allah, herşeyi bilendir, hikmet sahibidir.
Tevbe 61:
Yine içlerinden peygamberi inciten ve: «O, her söyleneni dinler bir kulaktır.» diyenler vardır. De ki: «O, sizin için bir hayır kulağıdır, Allah´a inanır, mü´minlere inanır ve iman edenleriniz için bir rahmettir.» Allah´ın peygamberini incitenler için de acı bir azap vardır.
Tevbe 62:
Size gelir hoşnutluğunuzu kazanmak için Allah´a yemin ederler, oysa eğer bunlar mü´minseler, daha önce Allah´ın ve peygamberinin rızasını düşünmeleri gerekir.
Tevbe 63:
Yoksa onlar hala bilmediler mi ki, kim Allah ve peygamberiyle yarış etmeye kalkarsa, ona kesinlikle sonsuza dek kalmak üzere cehennem ateşi vardır. İşte rezilliğin büyüğü odur.
Tevbe 64:
Münafıklar, kalplerinde olanı bütünüyle kendilerine haber verecek bir surenin tepelerine indirilmesinden çekinirler. De ki: «Alay edin bakalım; çünkü Allah, o çekindiklerinizi meydana çıkaracaktır!»
Tevbe 65:
Şayet kendilerine sorsan «Biz, sadece lafa dalmış, şakalaşıyorduk.» derler. De ki: «Siz Allah ile, ayetleriyle ve peygamberiyle mi eğleniyordunuz?»
Tevbe 66:
Sakın boşuna özür dilemeyin, siz iman ettiğinizi söyledikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz. İçinizden bir kısmınızı bağışlasak da, bir kısmına suçlarında ısrar etmelerinden dolayı azap edeceğiz.
Tevbe 67:
Münafıkların erkekleri de kadınları da birbirlerinin tıpkısıdırlar; kötülüğü emreder, iyilikten alıkoyarlar ve ellerini sıkı tutarlar. Allah´ı unuttular, Allah da onları unuttu. Gerçekten münafıklar, yoldan çıkmışların ta kendileridir.
Tevbe 68:
Allah, münafıkların erkeklerine, kadınlarına ve bütün kafirlere sonsuza dek olmak üzere cehennem ateşini va´detti. O, onlara yeter. Allah, onları rahmet alanından uzaklaştırdı. Onlara sürekli bir azap vardır.
Tevbe 69:
Sizden öncekiler gibisiniz, onlar kuvvetçe sizden daha çetindiler, malları ve çocukları daha çoktu; dünya hayatından paylarına düşenlerle zevk sürmeye bakmışlardı. Sizden öncekiler paylarına düşenlerle nasıl zevk sürmek istedilerse siz de aynı şekilde payınıza düşenle zevk sürmeye baktınız ve o batağa dalanlar gibi siz de daldınız. İşte bunların dünyada da ahirette de bütün yaptıkları boşa gitti. İşte bunlar, hep hüsran içinde kalanlardır.
Tevbe 70:
Onlara kendilerinden öncekilerin: Nuh, Ad ve Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve alt üst olmuş şehirlerin haberi gelmedi mi? Bunların hepsine peygamberleri apaçık delillerle gelmişti. Demek ki Allah, onlara zulmetmiş değildi. Fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
Tevbe 71:
Erkek ve dişi bütün inananlar, birbirlerinin dostudurlar; iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar; namazı dürüst kılar, zekatı verirler; Allah´a ve peygamberine itaat ederler. İşte bunları, Allah yarın rahmeti ile bağışlayacaktır. Çünkü Allah, güçlüdür, hikmet sahibidir.
Tevbe 72:
Allah, inanan erkeklere ve dişilere, sonsuza dek kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn Cennetlerinde güzel güzel meskenler va´detti. Allah´ın bir hoşnutluğu ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük mutluluk da budur.
Tevbe 73:
Ey şanlı peygamber, kafirlerle ve münafıklarla cihad et, onlara karşı kalın (sert) ol! Onların varacakları yer cehennemdir; ne kötü bir varış yeridir orası!
Tevbe 74:
Allah´a, söylemediklerine dair yemin ediyorlar. Andolsun ki, o küfür sözünü söylediler, müslüman olduktan sonra yine kafirlik ettiler ve başaramadıkları cinayeti kurdular. Oysa öç almaya kalkmaları için kendilerini Allah´ın peygamberiyle, ilahı lütfundan zenginleştirmiş olmasından başka bir sebep de yoktu. Eğer tevbe ederlerse haklarında hayırlı olur, şayet yan çizerlerse Allah onları dünyada ve ahirette acı bir azaba uğratır; onların yeryüzünde ne bir kayırıcısı ne de bir yardımcısı bulunur.
Tevbe 75:
Yine onlardan bir takımı «Allah bize bol lütufta bulunursa mutlaka zekatını veririz ve dürüstlerden oluruz!» diye söz vermişlerdi.
Tevbe 76:
Allah kendilerine lütfundan istediklerini verince cimrilik edip yüz çevirdiler ve zaten yan çizip duruyorlardı.
Tevbe 77:
Allah´a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söylemeyi adet edindikleri için o da bu yaptıklarının akibetini kalplerinde kıyamete kadar sürecek bir nifaka çevirdi.
Tevbe 78:
Onlar hala Allah´ın, sırlarını da fısıltılarını da bildiğini ve Allah´ın bütün gaipleri çok iyi bilen olduğunu bilmiyorlar mı?
Tevbe 79:
Sadakalarda farz olan zekattan başka mü´minlerden gönüllü olarak teberruda bulunanlara bir türlü ve güçlerinin yettiğinden fazlasını bulmayanlara da başka türlü laf atanlara, laf atarak onlarla eğlenenler var ya, Allah, onları maskaraya çevirecektir; ayrıca onlara acı bir azap vardır.
Tevbe 80:
İster onlar için af dile, ister dileme; onlar için yetmiş kere af dilesen de Allah, onları asla bağışlayacak değildir. Bu, onların Allah´ı ve peygamberini tanımamaları yüzündendir. Allah, öyle baştan çıkmış fasıklar topluluğunu doğru yola eriştirmez.
Tevbe 81:
Arkada kalıp savaşa gitmeyenler, Allah´ın Resulüne karşı koymak üzere, yerlerinde oturup kalmalarına sevindiler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmekten hoşlanmadılar ve: «Bu sıcakta sefere çıkmayın!» dediler. De ki: «Cehennem ateşi daha sıcak!» Keşke duysalardı!
Tevbe 82:
Artık kazandıkları günahın cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar!
Tevbe 83:
Bundan böyle Allah seni onlardan bir kısmının yanına döndürür de, başka bir cihada çıkmak için senden izin isterlerse: «Artık siz benimle beraber savaşa çıkmayacaksınız ve hiçbir düşmana karşı benimle birlikte savaşmayacaksınız. Daha önce de oturup kalmayı arzu ettiniz, şimdi de geri kalanlarla beraber oturun!» de.
Tevbe 84:
Ve içlerinden ölen birinin asla namazını kılma ve kabri başında da durma; çünkü onlar Allah´ı ve Resulünü tanımadılar ve kafir olarak can verdiler.
Tevbe 85:
Onların ne malları, ne de evlatları senin gözüne batmasın. Allah onlara dünyada ancak bununla azap etmeyi ve canlarının kafir olarak çıkmasını istiyor, başka birşey değil!
Tevbe 86:
Allah´a iman edin ve Resulü ile beraber cihada gidin! diye bir sure indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar senden izin istediler ve: «Bırak bizi oturanlarla beraber olalım!» dediler.
Tevbe 87:
Kadınlarla beraber olmaya razı oldular, kalplerine mühür vuruldu. Artık onlar gerçeği kavrayamazlar.
Tevbe 88:
Fakat Peygamber ve beraberindeki mü´minler, mallarıyla canlarıyla cihad ettiler. Bunları görüyor musun? Bütün hayırlar işte onlar içindir ve kurtuluşa erenler de işte onlardır.
Tevbe 89:
Allah, onlara altından ırmaklar akan cennetler hazırladı, içlerinde sonsuza dek kalacaklar. İşte o büyük kurtuluş bu!
Tevbe 90:
Bedevilerden özür bahane edenler, kendilerine izin verilmesi için geldiler. Allah ve Resulüne yalan söyleyenler de oturup kaldılar. Muhakkak onların kafir olanlarına acı bir azap değecek.
Tevbe 91:
Allah ve Resulü için öğüt verdikleri takdirde güçsüzlere, hastalara ve savaş uğrunda harcayacak birşey bulamayanlara bir günah yoktur. İyi davrananları sorumlu tutmanın bir yolu olmadığı gibi. Allah, bağışlayan, merhamet edendir.
Tevbe 92:
Bir de kendilerini bindirip savaşa sevketmen için her ne zaman sana geldilerse, «sizi bindirecek bir araç bulamıyorum.» dediğin için bu uğurda harcayacak birşey bulamamaları sebebiyle üzüntülerinden gözleri yaş döke döke dönenlere de bir günah yoktur.
Tevbe 93:
Asıl cezalandırma yolu zengin oldukları halde kalmak için senden izin isteyenleredir. Onlar, geride kalan kadınlarla beraber olmayı tercih ettiler. Allah da kalplerini mühürledi; artık başlarına geleceği bilmezler.
Tevbe 94:
Yanlarına döndüğünüzde size özür beyan edecekler. De ki: «Özür beyan etmeyin, asla size inanmayacağız! Doğrusu Allah bize durumunuzdan birçok haberler verdi; bundan böyle de Allah ve Resulü yaptıklarınızı görecektir; sonra hepiniz gizliyi aşikarı bilen Allah´ın huzuruna götürüleceksiniz. O vakit O, size neler yaptığınızı haber verecektir.
Tevbe 95:
Yanlarına döndüğünüz zaman, kendilerinden yüz çeviresiniz diye, Allah´a yemin edecekler. Siz de onlardan yüz çeviriniz; çünkü onlar murdar kimselerdir, kazandıklarının cezası olarak varacakları yer de cehennemdir.
Tevbe 96:
Kendilerinden razı olasınız diye size yemin ederler; ama siz onlardan razı olsanız bile, muhakkak Allah, fasıklar topluluğundan razı olmaz.
Tevbe 97:
Bedeviler küfür ve nifak bakımından daha beterdirler; bununla beraber Allah´ın Resulüne indirdiği hükümlerin sınırlarını bilmemeye daha layıktırlar; Allah, bilendir, hikmet sahibidir.
Tevbe 98:
Bedevilerden kimi de vardır ki, verdiğini angarya sayar ve size zamanın türlü türlü belalarını gözetir. O kötü devir kendi başlarına olsun! Allah, herşeyi işiten, herşeyi bilendir.
Tevbe 99:
Yine bedevilerden öyleleri vardır ki, Allah´a ve ahiret gününe inanır; harcadığını Allah katında yakınlarına ve Peygamberin dualarına vesile sayar; gerçekten bu, onlar için bir yakınlıktır. İleride Allah, onları rahmeti içine koyacaktır; çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Tevbe 100:
Muhacirlerle Ensardan Sabikun-i evvelin =İslam´da ilk grubu oluşturanlar ve iyi amellerle onların ardınca gidenler, işte Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah´tan razı oldular ve onlara altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ki, içlerinde ebedi kalacaklar. İşte büyük kurtuluş budur.
Tevbe 101:
Hem çevrenizdeki bedevilerden münafıklar var, hem de Medine halkından münafıklığa çalışanlar var. Sen onları bilmezsin, Biz biliriz. Biz, onları iki kere azaba uğratacağız. Sonra da büyük bir azaba itilecekler.
Tevbe 102:
Diğer bir kısmı ise suçlarını itiraf ettiler ve iyi bir ameli kötüsüyle karıştırdılar. Umulur ki, Allah tevbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Tevbe 103:
Bunların mallarından bir sadaka al ki, onunla kendilerini hem temizler, hem de arındırırsın. Bir de haklarında dua ediver. Çünkü senin duan onların kalplerini yatıştırır. Allah işitendir, bilendir.
Tevbe 104:
Bilmediler mi ki, ancak Allah kullarının tevbesini kabul eder ve sadakalarını da alır. Ve gerçekten Allah´tır tevbeleri çokça kabul eden ve çok merhamet eden.
Tevbe 105:
Ve de ki: «Çalışın! Çünkü yaptıklarınızı hem Allah görecek, hem Resulü, hem de mü´minler; ve hepiniz mutlaka o gizli ve açığı bilen Allah´ın huzuruna götürüleceksiniz; o zaman O, size neler yaptığınızı haber verecek.»
Tevbe 106:
Diğer bir kısmı da Allah´ın iradesine bırakılmışlardır; ya onlara azap eder veya tevbelerini kabul buyurur. Allah, herşeyi bilendir, hikmet sahibidir.
Tevbe 107:
Bir de inadına zarar vermek, kafirlik etmek, mü´minlerin arasına tefrika sokmak ve daha önce Allah ve peygamberine karşı savaş açan bir herife pusu, gözcülük yapıvermek için tuttular bir mescit yaptılar. Bununla beraber, «İyi niyetten başka bir maksadımız yoktur!» diye yemin edecekler. Fakat bunların kesinlikle yalancı olduklarına Allah şahittir.
Tevbe 108:
Onun için kesinlikle orada namaza durma! Ta ilk gününde temeli takva üzerine kurulan mescit, içinde namaz kılmana elbette daha layıktır. Onun içerisinde tertemiz olmayı seven kimseler vardır. Allah da çokça temizlenenleri sever.
Tevbe 109:
O halde binasını, Allah korkusu ve Allah rızası üzerine kumuş olan mı daha hayırlıdır, yoksa binasını sel bıçığında sarkan bir yar kenarına kurup da onunla birlikte cehenneme yuvarlanan mı? Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez!
Tevbe 110:
Onların kurmuş oldukları yapıları, kalpleri parçalanıncaya kadar, kalplerinde bir nifak düğümü olup kalacaktır. Allah, bilendir, hikmet sahibidir.
Tevbe 111:
Allah mü´minlerden canlarını ve mallarını, cennet kesinlikle kendilerinin olması pahasına satınaldı. Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Bu Tevrat´ta da, İncil´de de, Kur´an´da da Allah´ın söz verdiği bir vaaddir. Allah´tan ziyade ahdine riayet edecek kim vardır? O halde yaptığınız bu alışverişten dolayı size müjdeler olsun! Ve işte o büyük kurtuluş budur.
Tevbe 112:
O tevbe edenler, o ibadet edenler, o hamdedenler, o oruç tutanlar, o rukua varanlar, o secdeye kapananlar, o iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah´ın koyduğu sınırı koruyanlar... Müjdele o mü´minleri!
Tevbe 113:
Ne peygambere, ne iman edenlere, akraba bile olsalar, cehennemlik oldukları iyice belli olduktan sonra müşrikler için af dilemek olmaz.
Tevbe 114:
İbrahim´in babası hakkındaki af dilemesi de sadece ona vermiş olduğu bir sözden dolayı idi. Böyle iken onun bir Allah düşmanı olduğu ona belli olunca, ondan ilgisini kesti. Gerçekten İbrahim, çok bağrı yanık, çok halim idi.
Tevbe 115:
Allah bir kavmi hidayete erdirdikten sonra nelerden sakınacaklarını kendilerine açıklamadıkça onları sapıklığa düşürme ihtimali yoktur. Şüphesiz Allah herşeyi bilendir.
Tevbe 116:
Muhakkak ki, göklerin ve yerin mülkü Allah´ındır. Diriltir de öldürür de. Size O´ndan başka ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.
Tevbe 117:
Andolsun ki, Allah yine peygambere ve o güçlük anında ona uyan muhacirlerle Ensara; içlerinden bir kısmının kalpleri az kalsın eğilecek gibi olmuşken sonra kendilerine tevbelerinin kabulüyle iltifat buyurdu. Gerçekten O, onlara karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
Tevbe 118:
Geri bırakılmış o üç kişiye de...; nihayet o derece bunalmışlardı ki, yeryüzü bütün genişliğiyle başlarına dar geldi, vicdanları da kendilerini sıktı ve Allah´tan yine Allah´a sığınmaktan başka çare olmadığını anladılar. Evet tam o zaman tevbelerinin kabulü ile tekrar iltifat buyurdu ki, o tevbekarlar arasına girsinler. Şüphesiz ki Allah, ancak O, tevbeleri çokça kabul eder, çok merhamet eder.
Tevbe 119:
Ey iman edenler, Allah´tan korkun ve doğrularla beraber olun!
Tevbe 120:
Ne Medine halkının ne de etrafındaki bedevilerin Resulullah´tan geride kalmaları ve kendilerini tercih edip ondan yüz çevirmeleri yakışmaz. Çünkü onların Allah yolunda çektikleri hiçbir susuzluk, hiçbir açlık ve kafirleri öfkelendirecek bir yere ayak basmaları ve düşman karşısında elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki, karşılığında kendilerine güzel bir amel yazılmış olmasın. Çünkü Allah iyilerin mükafatını zayi etmez.
Tevbe 121:
Onlar, -küçük olsun, büyük olsun- bir harcama yapmazlar ve bir vadiyi aşmazlar ki, Allah kendilerini işlediklerinden daha güzeliyle mükafatlandırmak için onların hesaplarına yazmış olmasın!
Tevbe 122:
Bununla beraber müminlerin hepsi birden toplanıp seferber olacak değillerdir. Fakat her kabileden bir grup toplansa da dinde derinleşseler ve döndüklerinde toplumlarını uyarsalar, ola ki aykırı davranışta bulunmaktan kaçınırlar.
Tevbe 123:
Ey iman edenler, kafirlerden yakınınızda olanlarla çarpışın ki, onlar sizde kalın =çetin bir kuvvet olduğunu görsünler; bilin ki, Allah kötülüklerden sakınanlarla beraberdir!
Tevbe 124:
Bir sure indirildiğinde, içlerinden biri çıkar: «Bu hanginizin imanını artırdı bakalım?» der. Evet imanı olanların imanını artırmıştır ve onlar müjdelenip duruyorlar.
Tevbe 125:
Kalplerinde bir hastalık olanlara gelince, onların da küfürlerine küfür katmıştır ve kafir olarak ölüp gitmişlerdir.
Tevbe 126:
Görmüyorlar mı her yıl bir veya iki kez fitneye tutulduklarını? Yine de tevbe etmiyor, ibret almıyorlar.
Tevbe 127:
Bir sure indirilince «Sizi birisi görüyor mu?» diye birbirlerine göz ederler, sonra da sıvışır giderler. Allah kalplerini burkmuştur. Çünkü bunlar anlamak istemez kimselerdir.
Tevbe 128:
Andolsun ki, size kendinizden gayet izzetli bir peygamber geldi; zorlanmanız ona ağır geliyor, üstünüze çokça titriyor; mü´minlere karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
Tevbe 129:
Eğer aldırmazlarsa de ki: «Bana Allah yeter! O´ndan başka ilah yoktur! Ben O´na dayanmaktayım ve O, o büyük Arş´ın sahibidir!»