Yûsuf 1:
Elif, Lâm, Râ. İşte bunlar, sana apaçık kitabın ayetleridir!
Yûsuf 2:
Biz onu akıl erdirebilesiniz diye, bir Kur´an olmak üzere Arapça olarak indirdik.
Yûsuf 3:
Biz sana bu Kuran´ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Doğrusu, senin bundan önce hiç haberin yoktu.
Yûsuf 4:
Bir vakit Yusuf babasına: «Babacığım, ben rüyada onbir yıldızla güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki, onlar bana secde ediyorlar.» dedi.
Yûsuf 5:
Babası: «Yavrum, rüyanı kardeşlerine anlatma, sonra sana bir tuzak kurarlar; çünkü şeytan, insana belli bir düşmandır.
Yûsuf 6:
İşte böyle. Rabbin seni seçecek, sana olayların yorumuna ait bilgiler öğretecek ve hem sana ve hem de Ya´kub soyuna, bundan önce ataların İbrahim ve İshak´a tamamladığı gibi nimetini tamamlayacaktır. Şüphe yok ki, Rabbin herşeyi bilendir, hikmet sahibidir.» dedi.
Yûsuf 7:
Yüceliğim hakkı için Yusuf ve kardeşlerinde soranlara ibret olacak deliller vardı.
Yûsuf 8:
Çünkü kardeşleri: «Kesinlikle Yusuf ve kardeşi, babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa biz birbirine sargın bir topluluğuz. Doğrusu babamız belli ki, yanılıyor.
Yûsuf 9:
Yusuf´u öldürün veya bir yere atın ki, babanızın yüzü size kalsın ve ondan sonra doğru dürüst bir topluluk olasınız!» dediler.
Yûsuf 10:
İçlerinden biri: «Yusuf´u öldürmeyin de bir kuyu dibinde bırakın ki, onu geçen bir kervan bulup alsın; eğer yapacaksanız böyle yapın!» dedi.
Yûsuf 11:
Vardılar babalarına: «Ey babamız, neden sen, Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun? Oysa biz onun iyiliğini isteyenleriz.
Yûsuf 12:
Yarın onu bizimle gönder, gezsin oynasın. şüphesiz biz onu gözetiriz.» dediler.
Yûsuf 13:
Babası: «Onu götürmeniz, beni mutlaka üzer ve korkarım, onu kurt yer, haberiniz olmaz!» dedi.
Yûsuf 14:
Onlar: «Andolsun, biz böylesine birbirine sargın bir topluluk iken onu kurt yerse, o taktirde biz hüsran çekeriz!» dediler.
Yûsuf 15:
Yusuf´u alıp götürdükleri ve onu kuyunun dibine koymaya karar verdikleri zaman, Biz ona: «Andolsun ki, sen onlara, hiç farkında değillerken, bu işlerini haber vereceksin!» diye vahyettik.
Yûsuf 17:
Ey babamız, biz gittik yarışıyorduk, Yusuf´u eşyamızın yanında bırakmıştık; bir de baktık ki, onu kurt yemiş. Şimdi biz doğru da söylesek sen bize inanmazsın! dediler.
Yûsuf 18:
Bir de gömleğinin üzerinde yalan bir kan getirdiler. Babaları: «Hayır, nefisleriniz sizi aldatmış, böyle bir işe sevketmiştir. Artık bana düşen güzelce sabretmektir. Sizin söyledikleriniz karşısında yardımına sığınılacak Allah´tır ancak!» dedi.
Yûsuf 19:
Öteden bir kervan gelmiş, sucularını göndermişlerdi; vardı, kovasını saldı ve: «A, müjde, bu bir erkek çocuk!» dedi. Onu tutup bir ticaret malı olarak gizlediler. Allah ise, ne yapacaklarını biliyordu.
Yûsuf 20:
Onu ucuz bir fiyatla birkaç dirheme sattılar. Onu yanlarında tutmaya isteksiz bulunuyorlardı.
Yûsuf 21:
Mısırda onu satın alan kişi karısına: «Ona iyi bak, belki bize yararı olur, ya da onu evlat ediniriz.» dedi.Bu şekilde Yusuf´u orada yerleştirdik, kendisine olayların yorumuna dair bilgiler öğretelim diye. Allah, yaptığı işte üstün bir güce sahiptir, fakat insanların çoğu bilmezler.
Yûsuf 22:
Kıvamına geldiği zaman, Biz ona bir nüfuz ve peygamberlik bilgisi verdik. işte Biz, iyi hareket edenlere böyle karşılık veririz.
Yûsuf 23:
Derken evinde bulunduğu hanım, bunun nefsinden kam almak istedi (onu birlikte olmaya çağırdı) ve kapıları kilitledi; «Haydi gel, seninim!» dedi. O: «Allah´a sığınırım, doğrusu O, benim efendim, bana iyi baktı ve gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz.» dedi.
Yûsuf 24:
Hanım gerçekten ona niyetini kurmuştu, eğer Rabbinin açık delilini görmeseydi o da ona kurmuş gitmişti. Biz ondan kötülüğü ve fuhuşu uzaklaştıralım diye, böyle oldu. Gerçekten o, Bizim ihlasa mazhar edilmiş has kullarımızdandır.
Yûsuf 25:
İkisi de kapıya koşuştular, hanım onun gömleğini arkasından yırttı ve kapının yanında hanımın beyine rastladılar. Hanım: «Senin karına fenalık yapmak isteyenin cezası, zindana konulmaktan veya acı bir azaptan başka ne olabilir?» dedi.
Yûsuf 26:
Yusuf: «O, kendisi beni birlikte olmaya çağırdı!» dedi. Hanımın akrabasından bir şahit şöyle şahitlik etti: «Eğer gömleği önden yırtılmış ise, hanım doğru söylemiştir, bu yalancılardandır.
Yûsuf 27:
Yok eğer gömleği arkadan yırtılmışsa hanım yalan söylemiştir, bu doğrulardandır.»
Yûsuf 28:
Gömleğinin arkadan yırtılmış olduğunu görünce: «Anlaşıldı, o, siz kadınların tuzaklarından biridir; gerçekten sizin tuzağınız çok büyüktür!
Yûsuf 29:
Yusuf, sakın bundan söz etme; sen de kadın, günahının bağışlanmasını dile; sen gerçekten büyük günahkarlardan oldun!» dedi.
Yûsuf 30:
Şehirdeki bir takım kadınlar da: «Azizin karısı delikanlısının nefsinden murat istiyormuş (onunla birlikte olmak istiyormuş), onun aşkından yüreğinin zarı çatlamış; karı besbelli çıldırmış!» dediler.
Yûsuf 31:
Onların gizliden gizliye dedikodularını duyunca, onlara bir davetçi gönderdi, onlar için dayalı döşeli bir sofra hazırladı, her birine bir bıçak verdi ve: «Çık karşılarına!» dedi. Kadınlar onu görür görmez çok büyüttüler, kendi ellerini doğradılar ve: «Haşa, Allah için bu bir insan değil, ancak değerli bir melektir!» dediler.
Yûsuf 32:
Dedi ki: «İşte beni, hakkında kınadığınız, bu delikanlı! Yemin ederim ki, ben onunla birlikte olmak istedim de o, iffetini koruyup bana yanaşmadı. Yine yemin ederim ki, eğer emrimi yerine getirmezse mutlaka zindana atılacak ve mutlaka zillete uğrayanlardan olacaktır!»
Yûsuf 33:
Yusuf: «Ey Rabbim, zindan bana bunların davet ettikleri işten daha sevimlidir. Eğer sen, bu kadınların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, ben onların sevdasına düşer, cahillerden olurum.» dedi.
Yûsuf 34:
Bunun üzerine Rabbi duasını kabul buyurup onların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Muhakkak O, herşeyi işiten, herşeyi bilendir.
Yûsuf 35:
Sonra bu kadar delili gördükleri halde onlar, onu mutlaka bir sure için zindana atma görüşüne vardılar.
Yûsuf 36:
Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Birisi: «Rüyada kendimi şarap sıkarken görüyorum.» dedi. Diğeri: «Ben, rüyada kendimi başımın üstünde bir ekmek götürürken görüyorum, ondan kuşlar yiyor. Bize bunun tabirini haber ver; çünkü biz seni iyilik sevenlerden görüyoruz.» dedi.
Yûsuf 37:
Yusuf şöyle dedi: «Size yiyeceğiniz bir yemek gelecek ya, işte, o gelmeden önce kesinlikle ben size bunun tabirini bildirmiş olurum. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir. Çünkü ben, Allaha inanmayan ve hepsi ahireti inkar eden bir toplululuğun dinini bıraktım.»
Yûsuf 38:
Ve atalarım İbrahim, İshak ve Ya´kub´un dinine uydum. Bizim Allah´a hiçbir şeyi ortak koşmamız olamaz. Bu, Allah´ın bize ve insanlara bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler.
Yûsuf 39:
Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı birçok tanrılar mı, yoksa hepsinden üstün kahredici bir Allah mı daha hayırlıdır?
Yûsuf 40:
O´ndan başka taptıklarınız, sizin ve atalarınızın takmış olduğu bir takım kuru isimlerden ibarettir; yoksa Allah, onlara öyle bir saltanat indirmemiştir. Hüküm ancak Allah´ındır. O, size kendisinden başkasına tapmamanızı emretti. Doğru ve sabit din budur, fakat insanların çoğu bilmezler.
Yûsuf 41:
Ey zindan arkadaşlarım, gelelim rüyanıza: «Biriniz, efendisine yine şarap sunacak, diğeri asılacak ve kuşlar başından yiyecek; işte fetvasını istediğiniz mesele halledildi!» dedi.
Yûsuf 42:
Birde bu ikisinden kurtulacağını sandığı kişiye: «Efendinin yanında beni an!» dedi. Ona da şeytan, efendisinin yanında anmayı unutturdu da yıllarca zindanda kaldı.
Yûsuf 43:
Bir gün hükümdar: «Rüyamda yedi arık ineğin yemekte olduğu yedi semiz inek ve yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak görüyorum. Ey efendiler, eğer rüya tabir ediyorsanız, bana rüyamı halledin!» dedi.
Yûsuf 44:
Dediler ki: «Rüya dediğin, demet demet hayallerdir, biz ise hayallerin tabirini bilmiyoruz.»
Yûsuf 45:
İki zindan arkadaşından kurtulmuş olan, uzun süre sonra hatırladı ve: «Ben size onun tabirini haber veririm, hemen beni gönderin!» dedi.
Yûsuf 46:
Gelip: «Yusuf, ey dosdoğru kişi, «yedi semiz inek, bunları yedi arık inek yiyor ve yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak» rüyasını bize tabir et, ümit ederim ki, o insanların yanına cevapla dönerim, ola ki, değerini bilirler» dedi.
Yûsuf 47:
Dedi ki: «Yedi yıl adetiniz üzere ekeceksiniz, biçtiklerinizi biraz yiyeceğiniz hariç olmak üzere, başağında bırakın!
Yûsuf 48:
Sonra onun arkasından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç, önce biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.
Yûsuf 49:
Sonra onun arkasından halkın sıkıntıdan kurtulacağı, sıkıp sağacağı bir yıl gelecek.»
Yûsuf 50:
Bunu duyan hükümdar: «Getirin bana onu» dedi. Bunun üzerine ona gönderilen adam gelince Yusuf: «Haydi efendine dön de sor ona, ellerini doğrayan kadınların maksatları neymiş? Şüphesiz ki, Rabbin onların hilelerini çok iyi bilir.» dedi.
Yûsuf 51:
Hükümdar o kadınlara: «Derdiniz neydi ki, o zaman Yusuf´un nefsinden murad almağa, onunla birlikte olmaya kalkıştınız?» dedi. Onlar: «Haşa, Allah için biz onun aleyhine bir kötülük bilmiyoruz!» dediler. Azizin karısı: «Şimdi gerçek ortaya çıktı; onun nefsinden ben kam almak istedim. O ise kesinlikle doğru söyleyenlerdendir.» dedi.
Yûsuf 52:
Bundan maksadım, benim ona gerçekten gıyabında hıyanet etmediğimi ve Allah´ın kesinlikle hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını bilmesini sağlamaktı.
Yûsuf 53:
Nefsimi temize de çıkarmıyorum, çünkü nefis kötülüğü emreder; meğer Rabbim rahmetiyle bağışlaya, çünkü Rabbim çok bağışlayan, çok merhamet edendir.»
Yûsuf 54:
Hükümdar da dedi ki: «Onu bana getirin, kendime müşavir yapayım.» Bunun üzerine onunla konuşunca da: «Sen bugün yanımızda gerçekten bir mevki sahibi ve güvenilir bir kişisin.» dedi.
Yûsuf 55:
Dedi ki: «Beni ülke hazineleri üzerine memur et, çünkü ben iyi korur, iyi bilirim!»
Yûsuf 56:
Ve işte böylece Yusuf´u o ülkede yerleştirdik; neresinde isterse makam tutuyordu. Biz rahmetimizi dilediğimize nasip ederiz. Ve iyi davrananların mükafatını zayi etmeyiz.
Yûsuf 57:
Ahiret mükafatı, iman edip takva yolunu tutanlar için elbette daha hayırlıdır.
Yûsuf 58:
Birden Yusuf´un kardeşleri çıkageldiler; gelip yanına girdiler; hemen onları tanıdı, onlar ise onu tanımıyorlardı.
Yûsuf 59:
Onların bütün hazırlıklarını tamamladığında dedi ki: «Bana sizin baba bir kardeşinizi getirin! Görüyorsunuz ya, ben ölçeği tam ölçüyorum ve ben konukseverlerin en yaranışıyım!
Yûsuf 60:
Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size zahire yok ve bana da yaklaşmayım»
Yûsuf 61:
Dediler ki: «Herhalde onun için babasından izin almaya çalışırız ve muhakkak bunu yaparız.»
Yûsuf 62:
Yusuf uşaklarına: «Sermayelerini yüklerinin içine koyuverin, belki ailelerine döndüklerinde anlarlar, belki yine gelirler.» dedi.
Yûsuf 63:
Böylece babalarına döndükleri vakit: «Ey babamız, bizden zahire yasaklandı. Bu kere kardeşimizi bizimle beraber gönder ki ölçüp alalım ve muhakkak biz onu koruruz.» dediler.
Yûsuf 64:
Babaları dedi ki: «Hiç ben onu size inanır mıyım? Ya bundan önce size kardeşini inandığım gibi olursa! En hayırlı koruyucu da Allah´tır. Ve O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.»
Yûsuf 65:
Derken yüklerini açtıklarında sermayelerini kendilerine iade edilmiş buldular. Dediler ki: «Ey babamız, daha ne isteriz, işte sermayemiz de bize iade edilmiş! Yine ailemize erzak getiririz, kardeşimizi de koruruz, belki bir deve yükü fazla alırız ki bu (aldığımız zaten) az bir şey!
Yûsuf 66:
Dedi ki: «Kesinlikle onu sizinle beraber göndermem, ta ki hepiniz her taraftan kuşatılmadıkça, onu mutlaka bana getireceğinize dair Allah´a yemin edesiniz!» Söz verdikleri vakit dedi ki: «Allah söylediklerimize karşı vekildir!»
Yûsuf 67:
Dedi ki: «Yavrularım! Bir kapıdan girmeyin de ayrı ayrı kapılardan girin! Gerçi ne yapsam, hiçbir şeyde Allah´ın takdirini sizden savamam! Hüküm ancak Allah´ındır! Ben O´na tevekkül kıldım. Onun için bütün tevekkül edenler O´na tevekkül etmelidirler!»
Yûsuf 68:
Babalarının emrettiği yerden girdiklerinde o, onlardan Allah´ın takdirinden hiçbir şeyi savuşturmuyordu; bu sadece Yak´ub´un içindeki bir isteği yerine getirmişti. Şüphesiz o bir bilgiye sahipti, çünkü biz kendisine öğretmiştik. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
Yûsuf 69:
Yusuf´un yanına girdikleri vakit, kardeşini yanına aldı ve: «Haberin olsun ben senin kardeşinim, sakın yapacaklarına göcürgenme (üzülme)!» dedi.
Yûsuf 70:
Sonra onların bütün hazırlıklarını yaptığı vakit, su kabını kardeşinin yükü içine koydu, sonra da bir çağırıcı: «Ey kafile, siz kesinlikle hırsızlık yapmışsınız!» diye seslendi.
Yûsuf 71:
Bunlara döndüler ve: «Ne arıyorsunuz?» dediler.
Yûsuf 72:
Dediler ki «Hükümdarın su kabını arıyoruz. Onu getirene bir deve yükü bahşiş var ve ben ona kefilim.»
Yûsuf 73:
Allah´a yemin ederiz, kesin olarak bilirsiniz ki, biz bu ülkede fesat çıkarmak için gelmedik; hırsız da değiliz! dediler.
Yûsuf 74:
Şimdi yalancı çıkarsanız cezası ne? dediler.
Yûsuf 75:
Dediler ki «Cezası kimin yükünde çıkarsa, işte o onun cezası! Biz zalimlere böyle ceza veririz!»
Yûsuf 76:
Bunun üzerine (Yusuf) kardeşinin kabından önce, onların kaplarını aramaya başladı, sonra onu kardeşinin kabından çıkardı, işte Yusuf için böyle bir tedbir yaptık! Melik´in kanununa göre kardeşini alıkoymasına çare yoktu. Ancak Allah´ın dilemesi başka! Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz ve her ilim sahibinin üstünde bir bilen vardır.
Yûsuf 77:
Dediler ki: «Eğer o çalmışsa, bundan önce bir kardeşi de çalmıştı.» O vakit Yusuf bunu içine attı ve onlara belli etmeden: «Siz çok kötü bir durumdasınız, ne isnat ettiğinizi Allah çok iyi biliyor.» dedi.
Yûsuf 78:
Dediler ki: «Ey şanlı Aziz, emin ol ki, bunun çok yaşlı bir babası var; onun için yerine birimizi al: çünkü biz seni iyilik edenlerden görüyoruz!»
Yûsuf 79:
Dedi ki: «Allah saklasın, eşyamızı yanında bulduğumuz kişiden başkasını tutmamızdan Allah korusun! Çünkü biz o takdirde zulmetmiş oluruz.»
Yûsuf 80:
Ne zaman ki ondan ümit kestiler, fısıldaşarak çekildiler. Büyükleri dedi ki: «Babanızın, aleyhinizde Allah´tan söz almış olduğunu, bundan öncede Yusuf hakkında yaptığınız kusuru bilmiyor musunuz? Ben artık babam izin verinceye veya Allah hakkımda bir hüküm verinceye kadar buradan ayrılmam; O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.»
Yûsuf 81:
Siz dönün de babanıza deyin ki: «Ey babamız, inan ki oğlun hırsızlık yaptı. Biz ancak bildiğimize şahitlik ediyoruz, yoksa gaybın bekçileri değiliz.
Yûsuf 82:
Hem bulunduğumuz şehir halkına, hem de içinde geldiğimiz kafileye sor. Ve emin ol ki biz, kesinlikle doğru söylüyoruz.»
Yûsuf 83:
Babaları dedi ki: «Yok sizi nefsiniz aldatmış; artık (bana düşen) güzel bir sabır! Umulur ki Allah bana hepsini birden getirir. Gerçek şu ki, herşeyi bilen O´dur, her yaptığını bir hikmete göre yapan O´dur.»
Yûsuf 84:
Ve onlardan yüzünü çevirdi de: «Ey Yusuf´un üstünde titreyen tasam!» dedi ve üzüntüden gözlerine ak düştü; artık yutkunuyor, yutkunuyordu.
Yûsuf 85:
Dediler ki: «Hala Yusuf´u anıp duruyorsun, vallahi sonunda kederden eriyeceksin veya helak olanlara karışacaksın!»
Yûsuf 86:
Dedi ki: «Ben dolgunluğumu ve üzüntümü ancak Allah´a şikayet ederim ve Allah tarafından sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim!
Yûsuf 87:
Ey oğullarım, haydi gidiniz de Yusuf ile kardeşini bulmak için araştırınız; Allah´ın rahmetinden ümit kesmeyiniz; çünkü Allah´ın rahmetinden ümidini kesen ancak kafirler güruhudur.»
Yûsuf 88:
Bunun üzerine Yusuf´un huzuruna girdikleri vakit dediler ki: «Ey şanlı Aziz! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı bastırıverdi, önemsiz bir sermaye ile de geldik. Yine bize erzakımızı tam ölçü ver ve bize biraz da sadaka ver; çünkü Allah sadaka verenlere mükafatını verir!»
Yûsuf 89:
Dedi ki: «Cahilliğinizde siz Yusuf ile kardeşine ne yaptığınızı biliyor musunuz?»
Yûsuf 90:
«A a.! Sen Yusuf musun?» dediler. Ben Yusuf´um, bu da kardeşim! Allah bize lütfuyla iyilikte bulundu; bir gerçektir ki, kim Allah´tan korkar ve sabrederse, muhakkak Allah iyilerin mükafatını zayi etmez.» dedi.
Yûsuf 91:
Dediler ki: «Vallahi, seni Allah bize üstün kıldı. biz doğrusu büyük suç işlemiştik!»
Yûsuf 92:
Yusuf dedi ki: «Bugün size karşı kınama yok; Allah sizi mağfiretiyle bağışlar! O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.
Yûsuf 93:
Şimdi siz benim şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne bırakın, gözü açılır. Ve bütün ailenizle toplanıp bana gelin!»
Yûsuf 94:
Ne zaman ki, bu taraftan kervan ayrıldı, öteden babaları dedi ki: «Doğrusu ben bana bunaklık yakıştırmasına kalkmazsanız gerçekten Yusuf´un kokusunu duyuyorum, eğer bunak demezseniz!»
Yûsuf 95:
Dediler ki: «Vallahi sen gerçekten eski şaşkınlığında devam ediyorsun!»
Yûsuf 96:
Fakat ne zaman ki gerçekten müjdeci geldi, gömleği yüzüne bıraktı, gözü açılıverdi. «Ben size demedim mi, ben Allah tarafından sizin bilmeyeceklerinizi bilirim ?» dedi.
Yûsuf 97:
Dediler ki: «Ey bizim şefkatli babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile, bizler gerçekten büyük günah işlemiştik!»
Yûsuf 98:
Dedi ki: «Sonra sizin için Rabbime istiğfar edeceğim. Gerçek şu ki, çok bağışlayan O´dur, merhamet eden O´dur.»
Yûsuf 99:
Yusuf´un yanına vardıklarında, ana ve babasını kucakladı, yanına aldı ve: «Buyurun Allah´ın dilemesiyle Mısır´a güvenle girin!» dedi.
Yûsuf 100:
Ana ve babasını taht üzerine çıkardı, hepsi Yusuf için secdeye kapandılar. Yusuf da: «Ey babacığım, işte bundan önceki rüyamın yorumu bu; gerçekten Rabbim onu gerçekleştirdi, cidden bana iyilikte bulundu; çünkü beni zindandan çıkardı; şeytan benimle kardeşlerimin arasını dürtüştürdükten (bozduktan) sonra sizi çölden buraya getirdi. Gerçekten Rabbim, dilediği şey için aldığı tedbirde çok hoş davranır. Gerçek şu ki, O, herşeyi çok iyi bilen, her yaptığın bir hikmete göre yapandır.
Yûsuf 101:
Ey Rabbim, Sen bana mülkten bir nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Gökleri ve yeri yaratan Rabbim, dünya ve ahirette benim velim Sensin! Benim ruhumu müslüman olarak al ve beni iyiler arasına kat!» dedi.
Yûsuf 102:
İşte bu gayb haberlerindendir ki sana onu vahiy yolu ile bildiriyoruz. Yoksa onlar yapacaklarına karar verip hile yaparlarken sen yanlarında değildin.
Yûsuf 103:
Ve insanların çoğu sen ne kadar çok arzu etsen de mümin değillerdir!
Yûsuf 104:
Buna karşı onlardan bir ücret de istemiyorsun; O Kur´an bütün alemlere ancak ilahi bir uyarıdır.
Yûsuf 105:
Bununla beraber göklerde, yerde nice deliller vardır ki, yüz yüze gelirler de onlardan yüzlerini çevirerek geçerler.
Yûsuf 106:
Onların pek çoğu Allah´a ortak koşmaksızın iman etmezler.
Yûsuf 107:
Yoksa bunlar, Allah´ın azabından; hepsini saracak bir belanın gelivermesinden veya farkında değillerken kendilerine ansızın kıyametin gelivermesinden güven içinde midirler?
Yûsuf 108:
De ki: «İşte benim yolum budur; basiret üzere Allah´a davet ederim, ben ve bana uyanlar; Allah´ı tenzih ederim ve ben ortak koşanlardan değilim.»
Yûsuf 109:
Senden önce gönderdiğimiz peygamberler de ancak şehirler halkından kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkeklerdi. Şimdi o yerde dolaşmıyorlar mı? Kendilerinden önce gelip geçenlerin akibetlerinin nasıl olduğuna bir baksalar ya! Elbette ahiret evi korunanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?
Yûsuf 110:
Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hale geldikleri ve kendilerinin yalancı çıkarılmış oldukları zannına kapıldıkları zaman, onlara yardımımız geldi ve dilediklerimiz kurtuluşa erdirildi. Suçlular topluluğundan ise azabımız geri çevrilmez!
Yûsuf 111:
Gerçekten onların kıssalarında akıllılar için bir ibret vardır! Bu Ku´ran uydurulur bir söz değil, ancak kendi önündekinin tasdiki, herşeyin açıklayıcısı ve iman edecek topluluk için bir hidayet, bir rahmettir!